Birinci Dünya Savaşı öncesinde dadacıların önemli bir kısmı ekspresyonizmle haşır neşirdi. 1920’lerde Dada avangard sahnesini terk ederken, bu kez konstrüktivizmle iç içe geçti, ardından sürrealizme evrildi. Dada’yı tarihselleştirenler, Tristan Tzara’nın propaganda becerisi dolayısıyla Dada’nın Paris faslını ve onun mirasını devralan sürrealizmi öne çıkarınca, Dada’nın konstrüktivizmle ilişkisi de ikinci plana atıldı.
Sanat eserleri, edebiyat da dahil, katıksız birer yapıntı, birer ürün olarak, dahil olmaktan kaçındıkları pratiğe yönelik birer talimattırlar: olması gerektiği gibi yaşanan hayatın üretimi.
Bu çalışmada, nadire kabinelerinin modern dünya anlayışının oluşmasında oynadığı rol ele alınmaktadır.
Mark Lombardi, "hikâye iskeletleri" adını verdiği çizimlerinde, hükümetlerin, istihbarat örgütlerinin ve finans kuruluşlarının yolsuzluk ve organize suç faaliyetlerini inceliyordu. 2000 yılında (ABD’de yapılacak genel seçimler için kampanyalar sürerken) evinde ölü bulundu, kendini asarak intihar ettiği iddia edildi.
Paris’teki Marian Goodman Gallery, 9 Aralık 2016-19 Ocak 2017 tarihleri arasında Gordon Matta-Clark’ın işlerini sergiliyor. Gordon Matta-Clark sergisi, yaklaşık 20 yıldan bu yana Paris’te düzenlenen en kapsamlı Matta-Clark sergisi.
Kendi içine kapalı sanat dünyası ve zayıf düşmüş avangardı açısından, kalabalıkların dönüşü ne anlama geliyor? Rus Devrimi’nden, ve Devrim’in yazarlarıyla sanatçılarından, çağdaş sanat ve kültürle ilgili ne gibi dersler çıkarabiliriz? Meksika Devrimi gibi, kilit önem taşıyan başka devrimlerden çıkarılacak dersler neler olabilir?
1922 Mayıs’ında Düsseldorf’taki Uluslararası İlerici Sanatçılar Birliği Kongresi sırasında Hollandalı De Stijl hareketinin kurucusu Theo van Doesburg, Berlin’den gelen Rus konstrüktivistler ve Macaristan’dan göç eden sanatçı grubuyla dadacıları Ma (Bugün) başlıklı bir dergi etrafında biraraya getirmeyi denemişti.
Bu çalışmada, fotomontaj tekniğinin, Viktorya döneminde ortaya çıktığı ilk günlerden günümüzde dek yarattığı etkiler irdelenmiştir.
Avangard kavramı Batı ülkeleri dışında nasıl bir anlam taşıyor? Bu soru, Batı dışındaki –gerek tarihsel gerek çağdaş– avangard hareketleri sistemli biçimde dışarda bırakan bir teorik mirası sorgulamamızı gerektiriyor.
Simone Weil “Boş umutlarda teselli bulan insanlardan hoşlanmıyorum” demişti. Bana göre, düşünce tam olarak budur: umutsuzluğa düşme cesareti. Kim bunun iyimserliğin zirvesi olmadığını söyleyebilir ki?
1968 direnişlerini üniversitelerin sınırları içinde düşündüğümüz zaman ufkumuz daralıyor. Oysa bu konuda, üniversiteyi radikal bir toplumsal dönüşümün motive olduğu bir çekirdek gibi görmek önemlidir bence.
1922’de Düsseldorf'ta düzenlenen Uluslararası İlerici Sanatçılar Birliği Kongresi, farklı avangard grupları biraraya getirme amacını taşıyordu. Toplantıya Almanya’dan Das Junge Rheinland, Werkbund ve Sezession grupları ile ekspresyonist Novembergruppe ve Sturm Galerisi ön ayak olmuştu; katılanlar arasında İtalyan fütüristler, Rus konstrüktivistler, De Stijl temsilcileri ve dadacılar vardı.
Mutsuz bilinç, şu acımasız “Tanrı öldü” cümlesinde dışavurulan acıdır.
Bu çalışma, Yüksek Lisans bitirme tezi olarak ‘Çağdaş Sanat Müzeciliği Kapsamında Türkiye’de Müzecilik Hareketleri’ başlığıyla sunulmuş tez çalışmasının, hem ele aldığı konuyu hem metodolojik yaklaşımını ele alıp yeniden sorgulamayı amaçlar.
Peter Bürger avangardın “tarihsel” olduğunu ilan ettiğinde, avangardın dönemleştirmeye yarayan bir terimden ibaret olup olmadığı sorusu gündeme geldi. Daha sonra yazılan eleştiriler de Bürger’i destekler görünüyordu: "Avangard Kuramı" kitabında çizdiği tablo büyük ölçüde kabul görmüştü, ve 20. yüzyıl avangard hareketlerinin hikâyesi her yerde bir çöküş hikâyesi olarak karşımıza çıkıyordu...
Paris Komünü sırasında kurulan Sanatçılar Federasyonu, herkesin güzellik içinde yaşama ve çalışma hakkı olduğunu savunuyordu. Sanat, sanatçıların denetimine bırakılacaktı; sanat ve kültür hakkı tanınacaktı.
Tepkiler karşısında, Birleşik Krallık'ta orta öğretim kurumlarının müfredatından sanat tarihi derslerinin çıkarılması kararından birkaç haftada geri dönüldü. Hükümet yetkililerinin açıkladığına göre, 2017 Eylül'ünde seviye belirleme sınavlarında sanat tarihi yeniden yerini alacak.
Hollandalı ressam ve yazar Theo van Doesburg birbirine zıt iki avangard hareketi, Dada ve konstrüktivizmi, önce kendi kişiliğinde, sonra da 1922 Eylül’ünde Weimar’da topladığı Dadacılar ve Konstrüktivistler Kongresi’nde biraraya getirmişti.
İşbölümü hiçbir şekilde, makinelerin bizi gitgide ağır işlerden kurtardığı, kölelik ve sömürünün başarıyla yok edildiği tek taraflı bir ilerleme paradigması içine yerleştirilemez. Aksine bilişsel emeğin yükselişiyle, fabrikalar, ucuz imalathaneler ve çağrı merkezlerinde kölelik koşulları altındaki emek, çocuk emeği ve okumamışlık artıyor.
Minimalistler resimlerinden artistik biçimleri, renkleri atmışlardır. Tuvallerin formlarını oluşturan sınırları yapıtlarına dahil etmişlerdir. Mekân resimlerin bir elemanı haline gelmiştir. Heykeltıraşlar ise yapıtlarında geleneksel heykelin vazgeçilmezi olan “kaide” unsurunu ortadan kaldırmışlardır.
Estetik yargı ne zaman güzelin ne olduğunu belirlemeye çalışsa, her seferinde, elinde kalan güzel değil, onun gölgesi oluyor – sanki estetik yargının asıl nesnesi, sanatın ne olduğu değil, ne olmadığı: sanat değil, sanat olmayan.
Kamuoyuna açıklandığı 2011 yılından bu yana yoğun tartışmalara sebep olan Helsinki Guggenheim projesi, kent konseyinin oylarıyla reddedildi. Projeye fon ayırmayı reddeden konsey Guggenheim Müzesi’nin markasını büyütme hayallerini de suya düşürmüş oldu.
Teknoloji hakkında iyimser olanlar faşizmle çok yakın işbirliği içindedirler. Teknolojiyi eleştirenler faşist olamaz. Eğer eleştirel bir yaklaşımınız varsa görünüşe aldanmazsınız; yeni teknolojiler karşısında uyumakla yetinmezsiniz. Gerçek bir sanatçı yeni teknolojiler karşısında uyumaz; onları deforme eder ve dönüştürür.
Kurt Schwitters Merz dergisini 1923-1932 yılları arasında yayınladı. 1923 Dada'nın Paris'te dağıldığı yıl, 1932 ise Hitler'in şansölye ilan edildiği ve avangard sanata karşı Nazi saldırılarının başladığı yıldı.
Modernizmin nesne fetişinden sürrealistler kendi başkaldırılarını yaratmışlardır: insanın şeyleşmesi; şeylerin insanın arzularını yansıtarak insanlaşması döngüsü ve gözden düşüp bir kenara atılan şeyler ile değersizleşen insan hayatı arasında yakaladıkları lirik bağlantı “sürrealist obje”nin doğuşunu hazırlamıştır.