"Biyosfer", bir yanıyla, Sovyet coğrafyasındaki ekolog, meteorolog ve klimatologların henüz 1930’larda küresel çevre sorunları konusunda ortaya koydukları çalışmaların ve tartışmaların bir izdüşümü...
Bu tez çalışması, yeni medya çağında fotoğraf estetiğinin değişimini incelemekte, fotoğrafın yeni medyaya özgü türlerini tanımlamakta ve yeni üretim araçlarıyla birlikte değişen estetiği analiz etmektedir.
Kapitalist modernliğin kökenlerini tamamen Batı’da aramak öteden beri tartışmalı olmuştur. Marx, kapitalizmin “şafağı”nı İngiltere’de veya Hollanda’da değil, sömürgecilik sisteminin üretim, ticaret ve finans süreçlerinde görmüştür..
Venezuela’da soyut sanatın önemli temsilcilerinden biri olarak kabul edilen Gego, 1912’de Hamburg’da doğdu. Stuttgart Üniversitesi’nde mühendislik ve mimarlık eğitimi aldıktan sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla birlikte Karakas’a göç etti...
Semiotext(e) kuşkusuz bir yayınevinden fazlasıydı. Uluslararası, nesiller arası bir kurumdu. Kendi zamanlarını ona uygun formlarla ifade etmeye çalışan, farklı mecralarda üreten birçok ismi biraraya getiriyordu.
Kompleksist sanatçılar deneysel, geçici ve sanal işler yapıyorlar, dolayısıyla kompleksizme metalaşma yönünden yaklaşmak oldukça zor. Burada asıl sorun, kompleksist sanatı teşvik eden ilkelerin, neoliberal düşüncenin artan hegemonyası doğrultusunda nasıl biçimlendiği.
NFT’nin sanal nesneleri ve eserleri ticarileştirici anlayışına karşı; karşılıklı fikir alışverişini, birlikte çalışmayı hedefleyen platformlar ortaya koymak ve bu platformların uygun destek mekanizmalarıyla hayatlarını sürdürmeleri için çalışmak elzem gibi gözüküyor...
Yaşanan toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmeler orta sınıfı hem sanatın konusu olması bakımından farklı bir noktaya taşıdı hem de sanatın alımlayıcısı olarak yeni bir pratiğe çekti.
Haiti’nin tarihi beni nicedir büyülemiştir, özellikle de modern tarihin en büyük köle isyanlarından biri sonucunda yaşanan o büyük devrimci özgürleşme hareketi. Bu küçük ada ülkesi aynı zamanda dünyanın en muhteşem halk sanatı geleneklerinden birine sahip...
Sanat eleştirmeni Clement Greenberg, yeninin her zaman çirkin olduğunu yazmıştı. Nedeni, yeninin, bizi daha önce karşılaşmadığımız, anlamadığımız ya da en azından alışkın olmadığımız deneyim ve fikirlerle karşı karşıya getirmesidir...
Antik çağdan bu yana, güzelliğin hakikatle imtiyazlı bir ilişkisi olduğu kabul edilegelmiştir. Dolayısıyla çirkin bir temsilin ya da çirkin bir nesnenin, sadece güzelliğin değil, aynı zamanda hakikatin de olumsuzlanması olduğu sonucuna varılır...
Kozmik gizi çeşitli şekillerde canlandıran filimsi makinelerin çeşitli tezahürlerine tarih boyunca ilerleyen senelerde de rastlarız. Bunlardan en bilinenleri Bernini’nin fil heykeli (1667) ve Charles François Ribart’ın dev bir fil biçimindeki zafer anıtı projesidir (1758).
Mimarlık olalı beri, mimarlığı ‘bina etme’ye indirgeyen dogmalara karşı gelişen bir felsefe, sanat, edebiyat da yaratıladurmuş. Bunlar, işlevin, amacın, ölçünün, oranın, yapının karşısına düşü, arzuyu, hayal gücünü, büyüyü, oyunu koymuşlar...