Korsanlar, İşgalciler, Köleler: Frantz Zéphirin’in Sürreel Tarihleri

Aşağıdaki metin, tarihçi Marcus Rediker’in 2014 yılında Beacon Broadside’da yayınlanan  Motley Crews and the Crucible of Culture: The Art of Frantz Zéphirin adlı yazısının çevirisidir. Rediker’in Haiti sanatçılarının eserlerinden oluşan bir koleksiyonu bulunuyor. “Haiti: Sürrealizmin Kavşağı” başlıklı konuşması şuradan izlenebilir: vimeo.comRediker’in Türkçede yayınlanan kitabı: Köle Gemisi: İnsanlık Tarihinde Bir Yolculuk

 

Frantz Zéphirin, Korsanlar, detay

 

Outlaws of the Atlantic: Sailors, Pirates, and Motley Crews in the Age of Sail adlı kitabımın kapağında yer alan eser, Haitili ünlü sanatçı Frantz Zéphirin’in Korsanlar adlı resmi. Ben bu resmi uzun bir yolculuğun sonunda keşfettim. 2000’lerde Haiti eserleri topluyordum, Zéphirin de ilgimi çeken sanatçılardan biriydi.

Haiti’nin tarihi beni nicedir büyülemiştir, özellikle de modern tarihin en büyük köle isyanlarından biri sonucunda yaşanan o büyük devrimci özgürleşme hareketi (1791-1804). Bu küçük ada ülkesi aynı zamanda dünyanın en muhteşem halk sanatı geleneklerinden birine sahip – yeryüzünde kişi başına düşen ressam sayısının en yüksek olduğu yer burası. Avrupa sürrealist hareketinin lideri André Breton’un 1945’te Haiti’ye gittiğinde keşfettiği gibi, Haitili ressamlar düpedüz sihri resmediyor. Breton, vudu rahibi Hector Hyppolite’in resimlerini gördüğünde, bu dudak uçuklatan resimler sayesinde kendi hatalarının farkına vardığını söylemişti.

Haiti, oldum olası insanları buluşturan bir kavşak olmuştur. 1940’ların sonunda ilk Haitili sanatçı kuşağının mensuplarından olan Gerald Bloncourt şöyle yazıyor:

 

Haiti sanatını anlamak için, bu ülkenin kültürel anlamda gerçek bir eritme potası olduğunu görmeniz gerek. Karayip yerlileri; İspanyol işgalciler; Kıyı Kardeşliği adı altında birleşen dehşetengiz vurguncular; haydutlar ve Fransa’dan gelmiş her türden korsan; İngilizler ve otuzdan fazla Afrika kabilesi, bu potada biraraya gelmiştir.

 

Peter Linebaugh’la birlikte, tam da bu “karmakarışık tayfa”yı konu alan The Many-Headed Hydra: Sailors, Slaves, Commoners, and the Hidden History of the Revolutionary Atlantic (Beacon Press, 2000) adlı bir kitap yazmış biri olarak, Haiti sanatına hemen kapıldım.

Özellikle merak ettiğim hususlardan biri, Haitili halk sanatçılarının tarihlerini sanat aracılığıyla kayda geçirme, hatırlama ve neşretme biçimleriydi. Bence kimse bu anlamda Frantz Zéphirin’in eline su dökemez. Girift sürrealist eserleri, vudu ile siyaseti ve tarihi son derece derin ve etkileyici bir tarzda birleştiriyor. Amerikan yerlilerini, korsanları, köleliği, köle isyanlarını işlediği resimleri beni tam anlamıyla büyülemişti. Eserleri, Bloncourt’un sözlerinin vücut bulmuş haliydi.

 

Frantz Zéphirin, Sömürgeleştirmeyle Yüz Yüze Kalan Yerlinin Ruhu. Büyütmek için resme tıklayınız.

 

Aldığım ilk resimlerden bir tanesi Zéphirin’in Sömürgeleştirmeyle Yüz Yüze Kalan Yerlinin Ruhu adlı eseriydi. Karayipli bir kadını tasvir ediyor, arkada bir İspanyol gemisi (“El Conquistador”) var. Sömürgeciliğin kaosuyla, yaban hayvanlarla etrafı sarılmış yerli kadının yüzünde, Avrupalı işgalcilerin yerli halklara uyguladığı soykırımın simgesi olan kızıl ölümün maskesi var. Alnına hunharca nakşedilmiş bir haç görülüyor. Yüzünün çevresinde, zorla maruz bırakıldığı kültürel asimilasyonun işaretleri olan harfler ve sayılar var. Göğsüne açılmış bir oyuktan daha koyu bir figür dışarı bakıyor: kadın ölünce, İspanyol ve ardından Fransız sömürge sisteminin zoraki işçisi olarak onun yerini alacak Afrikalı’nın yüzü. Yeni Dünya’nın kökenlerine ilişkin çarpıcı bir alegori.

Zéphirin’le, 2007’de Pittsburgh’da, ortak dostumuz olan Haitili galerici Bill Bollendorf’u görmeye gittiğinde tanışma fırsatı buldum. Onun Haiti tarihine olan merakı, benim de köle gemilerinin tarihine olan ilgim (bu konuda daha yeni bir kitap yazmıştım) üzerine uzun uzun sohbet ettik. İki gün sonra derme çatma atölyesine gittiğimde, Brooks Köle Gemisi adlı resmini bitirmek üzereydi. Britanya’da kölelik karşıtlarının, okur-yazar kitleye köle ticaretinin dehşetini göstermek amacıyla 1788’de yayınladığı meşhur Brooks çizimine bir göndermeydi bu resim. Zéphirin’in resmettiği zindan gemisinden, insanın zihnine kazınan kırmızı gözler fırlıyor. Avrupalı tayfa hayvan suretinde resmedilmiş: Timsah suretindeki kaptanın elinde, köleleştirilmiş yerlilerin çalıştırılacağı toprakların senedi var; ikinci kaptan, Azrail suretinde. Vudu deniz tanrısı Agoue, yeni canlarla dolu bir kargonun geldiğini haber veriyor. Geminin dış kısmında, köpek balıklarına yem olsunlar diye zincirlenmiş bir grup asi köle var, her birinin boynuna takılmış levhada farklı bir Afrika etnisitesi yazılı, verilen mesaj şu: “çoktan, bir yarattık”. Kölelerden ikisi, sağda Toussaint L’Ouverture, solda Boukman Dutty, zincirlerinden kurtulmuş, umutla kaldırdıkları yumruklarıyla, önderlik edecekleri Haiti Devrimi’ne işaret ediyorlar. Zéphirin bu resmi alacağımı anlamıştı, aldım da. Kendisi müthiş bir ressam olmasının yanında, zeki bir iş adamı aynı zamanda.

 

Britanya kölelik karşıtı hareketinin ikonik imgelerinden Brooks köle gemisi çizimi, 1788. Büyütmek için resme tıklayınız. Çizim o dönem, Plymouth, Philadelphia ve Londra’da çok sayıda kitapçık ve ilanda kullanılmıştır. Köle gemisine ilişkin veriler, Britanya limanlarına yanaşan köle gemileriyle ilgili bir meclis soruşturmasından alınmıştır. Dip dibe yerleştirilmiş kargonun, sıradan ürünlerden değil birbirine zincirlenmiş insanlardan oluştuğunu görmek için çizimlere yakından bakmak gerekiyor. Kaynak: libertyfund.org

 

Frantz Zéphirin, Brooks Köle Gemisi

 

Ondan sonra hep, kitaplarımdan birinin kapağına bir Zéphirin resmi koymayı hayal ettim. Outlaws of the Atlantic’i bitirince, editörüm Gayatri Patnaik’le kapak resmi konusunda teatide bulunurken aklıma hemen Zéphirin geldi. Modern çağın başlarında denizde geçen hayatın son derece sürreel bir yanı olduğunu düşünmüşümdür hep; Haitili sanatçının da, bu duyguyu yakalayıp aktarabileceğine inanıyordum. Sonra Korsanlar adlı resmini hatırladım – deniz haydutluğunu işleyen, kocaman, apaydınlık, rengârenk bir eserdi bu. Korsan tayfasının, ele geçirdikleri gemiye çıkıp saldıran hayvanlar olarak tasvir edildiğini görünce bu resmin kitabım için ideal olduğunu düşündüm – deniz hayatı vardı, korsanlar vardı, bambaşka insanların biraraya gelişindeki renkliliği yansıtıyordu. Zéphirin’le konuştum, o da resmi kapakta kullanmamıza izin verme nezaketini gösterdi. Kitabın okurlarıyla buluşması için bundan mükemmel bir yol düşünemiyorum. 

 


 

kolonyalizm, Breton, sürrealizm