Bu tezde Bağdat Caddesi ve yakın çevresinde kentsel dönüşüm-gündelik hayat-ev olgusu arasında bağlantılar kurulmaya çalışılacak; dönüşüm süreçlerini mümkün kılan motivasyonlar, süreç içinde yaşanan strateji ve taktik mücadeleleri ve ortaya çıkan sorunlar ele alınacaktır.
Ford’un kibiri Amazon’u ehlileştirip zaptedebileceğini düşünmesinden ileri gelmiyordu. Onun kafasında çok daha büyük bir hedef vardı: Endüstriyel kapitalizmi ehlileştirip zaptedebileceğini sanıyordu...
Roger Waters, 9 Ekim’den beri “Us+Them” turnesi kapsamında Brezilya’da konserler veriyordu. Konserlerinin tümünde neo-faşist liderler aleyhinde konuşan Waters, Brezilya konserlerinde bu listeye devlet başkanlığı seçimlerinde aday olan aşırı sağcı Bolsonaro’yu da eklemeyi ihmal etmemişti.
Algoritmaların salt birer araç mı yoksa etkin birer ortak mı oldukları sanatçılar ve kod yazarları arasında tartışılmaya devam etse de, bunların kendi kendini yöneten failler olmadıkları muhakkak. Kontrolden çıkmış yapay zekâ, insan işlerini devralan “robot” vs. hikâyelerine odaklanan medya bu nüansları es geçiyor.
Resimde ve edebiyatta oryantalizm, Batı’nın dört yüzyılı aşkın zamandır daldığı o tatlı rüya âleminin rengârenk unsurlarının şekillendirilmesine katkıda bulunmuştur. Oryantalizm, fantezilerin somut birer yer edinmesine zemin sağlamıştır...
Foucault’ya göre resim tarihi, öznenin sanat yoluyla nasıl dönüşebildiğini ve bu türden bir dönüşümün şimdinin politikasına ne gibi imkânlar sunabileceğini ortaya koyuyordu.
Alexander Kluge ve Peter Schamoni’nin 1960 tarihli kısa belgeseli "Brutalität in Stein", Alman toplumunun Nazi geçmişini unutmaya çalıştığı yıllarda yakın tarihe dair hafızayı uyandırırken, bir yandan da Genç Alman Sineması’nın yolunu açıyordu...
Bu çalışma, çağdaş sanat eserlerinde kadim metinlerin kullanılmasının, günümüz madun topluluklarının hayatlarına nasıl ışık tutabileceğini araştırmaktadır.
Shell’in Londra’daki National Gallery’yle 12 yıldır devam eden sponsorluk anlaşmasına son verildi. Ocak ayında süresi dolan anlaşma, Müze'nin şirketlerle kurduğu ortalıkları gözden geçirmesinden sonra, bir daha yenilenmedi.
Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasıyla ilgili olarak son günlerde basına yansıyan bilgi ve açıklamaların artmasından beri, Amerikan basınında Suudi hükümetiyle mali ilişkileri olan büyük kültür-sanat kurumları mercek altına alınmaya başladı.
20. yüzyıl başlarında Paris’in en popüler esin perilerinden biri boğulmuş bir kadındı. “Seine Nehri’nin Meçhul Kadını” (L’Inconnue de la Seine), salonların ve atölyelerin en rağbet gören demirbaşıydı; belli belirsiz gülümsemesi ile kapalı gözlerinin yüzüne verdiği gizemli ifadeye, intiharıyla ilgili hikâyeler eşlik ediyordu.
Otto Neurath, uluslararası bir resim dili geliştirmekle, hem felsefi, hem siyasi hem de estetik görüşlerini aynı anda hayata geçirmeyi umuyordu. Neurath, işlevsel, basit ve en önemlisi de proletaryayı hedef alan bir dil Bauhaus’u yaratmıştı.
Batı'da sergilenen Afrikalı sanatçılar "sirk hayvanları” gibi, Batı'yı eğlendirmek için Karanlık Kıta'dan getirilen nadireler gibi takdim ediliyor. Böylece Batılı “dâhi sanat ustalarının” yeniden değer kazanması gizleniyor ve “gittikçe yayılan enternasyonalizm” izlenimi beslenip duruyor.
Rotimi Fani-Kayode, Afrika diaspora sanatının; Avrupa-merkezli sanat ve tarih hegemonyasına karşı estetiğin; "çokkültürlülük" politikalarının yarattığı kültürel ayrımcılığa itirazın; kültürler arası tercümenin sınırsızlığının sembolü olan sanatçılardan.
Bu çalışma, uydurma belgesellerin (melgesellerin), belgesellerin gerçeklik söylemi üzerindeki olası etkisini ve bu tür filmlerin belgesele olan eleştirisini ele almayı amaçlamaktadır.
Sanat eserleri her ne kadar alınıp satılan nesneler olsalar da, sanatsal üretim hiçbir zaman kapitalist meta üretimine dönüşmedi, dolayısıyla sanat eserleri de hiçbir zaman kapitalist anlamda birer meta olmadı.
Müzenin eşik mekânında yangın tüpleri, termostat ve nem ölçerler de dahil olmak üzere her şey, sanata dönüşebilir; yalıtılıp, müze mekânının estetikleştirici merceğinden bakıldığında bir anlığına bile olsa hepsi sanat niyetine sergilenen nesneler kadar ilginç gelebilir.
Arkadaşlık, sanatın mecrası dışında iletilmesi mümkün olmayan yegâne gerçek yanımızı yapay bir benliğe feda etmeye zorlar bizi...
Romantik sanat ve edebiyatın tamamı bir anlamda hipokondriyaktır: kendi benliği ile dünya arasına sağlam bir sınır çizemediği için suçluluk duygusunun etkisiyle ilaç bağımlısı olan, veya her an gelecek ölüm saplantısıyla kendini hırpalayan bir şair...
Müzelerin daha eski ritüel mekânlarını andırmasının başlıca sebebi bu mekânların mimarisine göndermede bulunmaları değildir. Daha önemlisi, kendilerinin de ritüel mekânları olmalarıdır.
Kültürel temellük kavramının kökenleri 1990’lara, yerli çalışmaları alanına uzanıyor. Kavramla ilgili ilk değerlendirmeler, Kanada’nın yerli halklarının kendi mülkleri addettikleri, ancak Kanada devletinin ve yerleşimci kurumların el koyduğu kültür varlıklarının iadesi talepleriyle ilgiliydi.
"Meslek olarak sanat” diye bir şey yoktur. Sanatçıyla zanaatçı arasında bir öz farkı yoktur. Sanatçı zanaatçının yükselmişidir. Öyleyse, zanaatçılar ile sanatçılar arasına kibirli bir duvar dikmeye niyetli gaspçı sınıfsal ayrımlar olmaksızın yeni bir zanaatçılar birliği kuralım!
Bu tez,Türk kültür politikasını doğrudan şekillendiren nosyonları tasvir etmek amacıyla devlet etnografya müzelerine odaklanır.
Hindistan’ın Maharaştra eyaletindeki Adivasi köylerinde her yıl bütün köyün katıldığı Bahora töreni adlı bir gösteri düzenlenir. Köy sakinleri arasından seçilen icracılar, köyün sanatçıları tarafından yapılmış maskeleri takarak mitolojik hikâyeleri canlandırırlar.
Batı’da Afrika sanatının sanat sayılmasının, yani bir bireysel deha ve yaratıcılık işareti sayılmasının tarihi 100 yılı geçmez; Kant, Hegel, Hume ve Rousseau gibi 18. yüzyıl filozoflarının Afrika kültürü hakkındaki karanlık yargılarının da bunda payı olmuştur.
Post-Fordist emek ve işletmecilik tekniklerinin sanata, sanatsal emeğe ve sanatçıların güvencesiz hayat tarzına görünürdeki yakınlaşması yeterince irdelenmiş değil. Bu konudaki literatür tam olarak ne türde bir yakınlaşma meydana geldiğini net biçimde ortaya koymuyor.