Kültürel temellük kavramının kökenleri 1990’lara, yerli çalışmaları alanına uzanıyor. Kavramla ilgili ilk değerlendirmeler, Kanada’nın yerli halklarının kendi mülkleri addettikleri, ancak Kanada devletinin ve yerleşimci kurumların el koyduğu kültür varlıklarının iadesi talepleriyle ilgiliydi.
Bir kitlesel emek göçü sistemi yaratan neoliberal kapitalizm, aynı zamanda, zulüm ve direnişin potasında kimlikleri yoğuran süreçleri de hızlandırdı. Mesela Körfez ülkelerinde, inşaat alanlarında çalışan, kamplarda yaşayan, direnen ve greve giden Güney ve Güneydoğu Asyalı göçmenler arasında sınıfsal bir oluşum yaşandı.