Ölmek şarttır, çünkü yaşarken anlamımız yoktur ve hayatımızın dili (kendimizi ifade ettiğimiz ve en büyük önemi atfettiğimiz dil) tercüme edilemez. Ölüm, hayatlarımız üzerinde şimşek hızıyla montaj yapar. Hayatlarımızın anlamlı hale gelmesi, ölüm sayesindedir.
Sanat tarihçisi ve filozof Hubert Damisch’in, Bulut Kuramı’nda (2012) Correggio’nun resimlerini incelerken üzerinde durduğu imge Bulut’tur. Damisch, bulutu basit bir imge olmaktan ziyade tarihsel bir moment içinde görmüştür...
Tezin amacı; metaforlar aracılığıyla kentsel deneyimi yeniden keşfetmek ve böylece kenti bireylerin anlam arayışlarının bir parçası haline getirmektir. Karaköy, gerek mekânsal ve toplumsal çeşitliliği, gerekse mekânsal örgütlenmede geçmişten gelen izleriyle önemli bir potansiyel taşımaktadır.
Her şeyden önce sanat tarihine ilişkin burjuva kavrayışların yanlışlığını göstermek gerekiyor, çünkü her biri hakiki bir Marksist yaklaşımın önünde birer engel oluşturuyor. İlk engel, elbette ki bir sanatçılar tarihi olarak algılanan sanat tarihidir...
New York’taki Amerikan Tabiat Tarihi Müzesi’nin girişinde bulunan, beyaz üstünlükçü Theodore Roosevelt’in heykelinin kaldırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak, Müze yetkililerine ve Belediye Başkanı’na, hâlâ yerine getirilmemiş iki talep daha olduğunu hatırlatırız...
“When we revolt it’s not for a particular culture. We revolt simply because, for many reasons, we can no longer breathe.”
Köle taciri Edward Colston’un Bristol’daki heykelinin devrilmesi, Atlantik köle ticareti ve bu ticaretin nasıl sonlandığına dair birçok tartışma yarattı. Tartışmanın konusu, geçmişte yaşanmış ve değiştirilmesi mümkün olmayan hadiseler olsa da, işaret ettikleri yoğun bir biçimde siyasaldır.
Müzayede sonuçları haber olmasa ve Klimt’in bir tablosunun 135 milyon dolara ya da Hirst’ün Bahar Ninnisi’nin 9,6 milyon dolara satıldığının kaydı olmasa, çağdaş sanatın tarihi farklı olurdu.
Bu çalışmanın temel amacı edebiyat ile film arasındaki konu aktarımı ilişkisini incelemektir. Bu amacı gerçekleştirmek üzere, Marlen Haushofer’in Die Wand romanı ile Julian Pölsler’in yönetmenliğini yaptığı Die Wand uyarlaması anlatım biçimleri açısından karşılaştırılarak inceleniyor.
Bogdanov, Henri Lefebvre gibi proletaryanın kendi kaderini tayin edişinin odak noktasını salt fabrika zemininden alıp bir bütün olarak şehirdeki gündelik hayat alanına taşıyan kişilerin öncülüdür.
Emperyal ilerleme kuvvetleri, yumruklarını indirdikleri her yerde yeni politik kurum ve pratikler dayattılar. Bunu yapmak için de, gittikleri yerin ekolojik, ekonomik, toplumsal, kültürel ve politik normlarını ve bilgi sistemlerini yıktılar...
Fénéon'un anarşistliği entelektüel kimliğinin; galerici, editör, eleştirmen olarak üretimleri de anarşistliğinin karşısında konumlandırılır. Fénéon da bu konumları pek umursamamış, altlarını oymakta sakınca görmemiştir. Alfred Jarry’nin söylediği gibi: “Fénéon sessizliktir.”
Şu anda bireyin özgürlüğü ve bağımsızlığı karşısındaki en büyük tehdit sizce nedir? Eleştirel bilinç eksikliği (dolayısıyla ortodoksi ve dogma) ve sansürün mevcudiyeti (dolayısıyla ifade özgürlüğündeki sınırlamalar).
Bu tezde, İstanbul’da 2000’li yıllar özelinde; estetik ve politika arasında kurulmuş bağlantılar tartışılırken, Jacques Rancière’in teorisinden faydalanılarak tarihselleştirilen estetik politik eylem ve estetik kolektivite kavramları kullanılmaktadır.
Agamben bir yazı yazıyor ve salgın sahnesinin arkasında çok daha acilen düşünmemiz gereken bir problem olduğunu söylüyor. Agamben’in bu yazısı karşısında da birçok başka filozof ona farklı şiddet düzeylerinde tepkiler veriyor...
Günümüz dünyasında “düşünce”nin yapımı ve iletimi “pazarlamacı” ve “işletmeci” adını verdiğimiz yeni bir toplumsal tipin tekelindeymiş gibi görünüyor. Özellikle son on yıl içinde Türkiye’nin de bu havaya girmeye başladığı gözleminde bulunulabilir.
Psikanalizden ve komüniter ideallerden etkilenerek geliştirilen Kurumsal Psikoterapi, iki tür yabancılaşmayı iyileştirmeyi amaçlar: ruhsal bir hastalıkla yaşamanın sonucu olan yabancılaşma ve kapitalist bir toplumda yaşamaktan kaynaklanan yabancılaşma.