Ole Worm’un nadire kabinesi, Kopenhag 1655.
Nadire kabineleri, modern müzelerin prototipi olarak Rönesans'ta ortaya çıkmıştır. Rönesans, Ortaçağ anlayışının her bakımdan sorgulandığı ve yavaş yavaş terk edildiği bir dönemdir. Ortaçağ'ın teolojik evren ve dünya anlayışına güvenini yitiren Rönesans insanı yeni bir evren ve doğa arayışı içerisindedir. Nadire Kabineleri, doğayı seküler bir merakla anlamaya yönelen insanın bireysel bir eylemi olmaktan çok, Rönesans'ın felsefi tutumu olarak ortaya çıkmıştır. Ortaçağ düşüncesinin eleştirisi her ne kadar sanatta ve edebiyatta da görülse hayati eleştiri Rönesans'ın doğa felsefecilerinden gelir.
Rönesans doğa filozofları, Ortaçağ'ın kutsal dogmalara dayalı bilgi anlayışının tersine, deneye ve gözleme dayalı bilgi anlayışında diretirler. Her ne kadar henüz genel geçer bir yöntem kurulmamış olsa da modern doğa anlayışına giden yol açılmaya başlamıştır. Modern doğa anlayışının retoriği olacak olan deney ve gözlemin gücü fark edilmiştir. Nadire kabinelerinin modern doğa anlayışının kurulmasındaki önemi de burada yatmaktadır. Nadire Kabineleri gözlem ve deney verisi cennetidir. Bu çalışmada, nadire kabinelerinin modern dünya anlayışının oluşmasında oynadığı rol ele alınmaktadır. Nadire kabinelerinin Rönesans doğa felsefesiyle ilişkisi gösterilerek, Rönesans dönemindeki bilgi üretimine yaptıkları katkı belirtilmiştir. Kişisel mülkler olan nadire kabinelerinin daha sonra kamusal modern müzelere dönüşerek, bilgi üretimine modern anlamda katkı sağlamayı sürdürmüştür.[1]
Yazar: Şule Göle
Danışman: Prof. Dr. Hasan Aslan
Yer Bilgisi: Akdeniz Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Müzecilik Anabilim Dalı
Türü: Yüksek Lisans
Yılı: 2016