-
3/2/2016
1970’li yıllarda ODTÜ Mimarlık bölümünde öğrenci olmak, mimarlığı o sıralardaki yoğun politik çalkantıların çerçevesinde yorumlamak demekti. O yıllarda gerek tasarım gerek mimarlık tarihi gibi derslerimizde, mimarlığın özerk bir alan olamayacağını ve siyasi ideolojilerle iç içe tartışılması gerekliliğini savunuyorduk.
-
21/1/2016
-
14/1/2016
-
10/1/2016
Ai Weiwei’in yönettiği Ordos100 spekülatif proje süreci ortadayken, Midilli Adası’nda sanat atölyesi kurmak ve anıt yapmak gibi mimari programlar içeren öneriler, gerçekte neyi amaçlıyor? Sadece yaşanan insanlık dramına dikkat çekmeyi mi, yoksa bir başka gösteri daha kurmayı mı?
-
8/1/2016
Çocukken bir bira şişesinin içinde inşa edilmiş bir ahşap tapınak gördüğümü hatırlıyorum. Tatlin bunun tersi bir yöntem kullanıyor; Halk Komiserliği Dünya Konseyi için, spiral biçiminde bir tapınağın içine yerleşecek bir bira şişesi tasarlamak istiyor.
-
27/11/2015
-
22/11/2015
Güzelliğin içinde cinayet ve ölüm vardır, kurban vardır; güzellik kan akıtmadan olmaz. Sanki müzeler, terk edilmiş mezbahaların yerine inşa edilmeye mahkûmdurlar.
-
21/10/2015
Korkunç bir çevresel yıkım siciline sahip olan BP’nin Chicago Mimarlık Bienali’nin sponsoru olduğunu göz önünde bulundurarak, bu etkinliğin tanıtımına herhangi bir şekilde katkıda bulunmayı reddediyorum.
-
8/8/2015
Harvard Üniversitesi’nde Slav Dilleri ve Karşılaştırmalı Edebiyat profesörü olan Svetlana Boym, 5 Ağustos günü, elli altı yaşındayken hayatını kaybetti.
-
1/7/2015
2010 yılında, mimarlık alanındaki çalışma koşullarına tepki olarak, Sinirli Mimarlar isimli bir web sitesi kurulur ve siteye bağlı sosyal medya hesapları açılır. Site yöneticilerine, kısa bir süre içinde, mimarların iş hayatlarında karşılaştıkları olayları aktardıkları mesajlar yağmaya başlar.
-
9/5/2015
Foucaultcu bir mimar olmak, onun tezlerini tekrarlamaktan değil, bu tezleri aynı inandırıcılıkla genişletmekten geçiyor. İşin aslı, Foucaultcu bir mimarın kabul etmesi gereken ilk şey, Foucault’nun, mimarinin barındırdığı iktidarı hafife almış olduğu yolundaki paradoksal gerçektir.
-
18/4/2015
Superstudio, MoMA sergisinden bir sene önce, 2000-Tonluk Kent başlıklı bir model tasarlamıştı. Bu mega-strüktürün yurttaşları, bütün arzularının gerçekleştiği bir tekno-ütopyada yaşıyordu – tek koşul, akıllarından hiçbir muhalif fikrin geçmemesiydi, o zaman 2000 ton ağırlığındaki tavan başlarına çöküyordu.
-
11/4/2015
Ev, emekten tasarruf sağlayan cihazların ortaya çıktığı 20. yüzyılın ortalarından beri ilk defa, yine köklü bir değişimin alanı durumunda. Ama bu değişimin ne anlama gelebileceği konusunda mimarlardan ses çıkmıyor. Mimarlık nasıl yaşayabileceğimizi hayal etmekten adeta vazgeçmiş, onun bıraktığı boşluğu büyük bir hızla teknoloji dolduruyor.
-
6/4/2015
Mimarlık hâlâ toplumsalı inşa etmenin en somut yolu. Ama “mimarlık” dediğimiz sistem sadece fiziksel, somut, görünür olana indirgenemez. Avangard mimarlığın tarihinde gayri maddilik ve soyutluk, bir özgürleşme vaadi taşıdı; binanın, yerçekiminin ya da gerçekliğin ağırlığından kaçış imkânı sundu.
-
19/1/2015
Eskiden onu ayakta tutan madencilik bitince, Belçika’daki Mons kenti çöktü. Mons’un belediye başkanı kentin kurtuluşunu yıldız mimarları buraya çekmekte buldu. Yani 1990’ların sonlarındaki mucizevi ‘Bilbao etkisi’nin peşine düştü.
-
5/1/2015
Tasarımın teknolojik yeniliklerle ve piyasa ideolojisiyle olan bağlantıları çoğu zaman problemli olmuştur. Le Corbusier yeni teknolojinin tasarıma olan katkısını yüceltirken “Mimarlık mı, Devrim mi?” sorusuna “ikincisinden vazgeçilebilir” diye cevap veriyordu...
-
24/12/2014
Bruno Taut’u genelde yeni Cumhuriyet’in mimarı olarak biliriz. Aralarında Atatürk'ün katafalkının da olduğu yirmiye yakın projesi vardır. Ama Taut'un mimarlığı, bizim bildiğimiz bu resmî yapılara indirgenemez. O bir romantiktir, coşkulu bir ütopya düşkünüdür.
-
3/11/2014
1970’lerin sonlarına doğru Çavuşesku Bükreş’in merkezini yeniden inşa etme projesine girişti. Amacı, Romanya usulü totaliter komünizmi gereğince yansıtacak büyüklükte bir mimari gerçeklik yaratmaktı.
-
2/11/2014
-
1/11/2014
İrlanda asıllı, Parisli tasarımcı Eileen Gray, 1920’lerin avangardı içinde yaratıcı, bağımsız, başına buyruk, sıradışı bir kadın. Sanatın ve hayatın koyduğu normların hep dışına çıkmış. 20. yüzyılın en bilinen tasarımlarından bazılarını yapmasına karşın, zamanın hiçbir akımına ya da grubuna katılmamış.