-
15/2/2020
Artaud, var olmaktan nefret etse de, hemhâl olduğu Van Gogh’unkine benzer çileli yaşamıyla, var olma direncinin vücut bulmuş hâlidir; yazısı da, şiiri de, tiyatrosu da, hastalık belirtisi olmaktan çok, karşı-semptom haline gelen bir im ve mim üretimidir.
-
19/10/2018
20. yüzyıl başlarında Paris’in en popüler esin perilerinden biri boğulmuş bir kadındı. “Seine Nehri’nin Meçhul Kadını” (L’Inconnue de la Seine), salonların ve atölyelerin en rağbet gören demirbaşıydı; belli belirsiz gülümsemesi ile kapalı gözlerinin yüzüne verdiği gizemli ifadeye, intiharıyla ilgili hikâyeler eşlik ediyordu.
-
24/6/2017
Dada'nın sanat ve intihar arasında kurduğu ilişkinin kaynakları Rönesans hümanizmine kadar gidiyor. Hıristiyanlığın "öldürmeyeceksin" emri uyarınca o zamana kadar lanetlenen ve yasaklanan intihar, Rönesans'la birlikte edebiyata ve felsefeye sızmaya başlıyor. Bu gelişmeye, pagan antik çağda intihar eden efsanevi âlim ve filozoflara uyanan ilgi yol açıyor...
-
2/6/2017
Hıristiyan Ortaçağ'da Tanrı'ya ve insanlığa karşı işlenmiş en büyük günahlardan sayılan intihar, Rönesans hümanizmiyle birlikte meşruiyet kazanmaya başlıyor. Giderek edebiyatta ve tiyatroda kahramanlık mertebesine kadar yükseliyor. Felsefede ise delilikle ve şiddetle birlikte incelenmeye başlıyor. Romantizmle, bütün bunlar sanat ontolojisine sirayet ediyor.
-
7/2/2015
Pek az şair yaşadığı şehre Baudelaire kadar tasarruf etmiştir. Seine Nehri hâlâ onun anlattığı gibi akıyor; can sıkıntısı zaman zaman insana onun duyduğu gibi yokluyor ve muzlim ufuklara çekiyor.
-
29/11/2014
Jacques Derrida’nın “Marx’ın Hayaletleri” kitabı şu tümcelerle başlar: “İçimizden biri, siz ya da ben, bir adım öne çıkıp, yaşamayı öğrenmek istiyorum artık, der. Peki ama neden artık? Yaşamayı öğrenmek. Tuhaf bir slogan. Kim öğrenecek ki? Kimden öğrenecek?
-
13/4/2014
Van Gogh’un resmi belli bir geleneğin itaatkârlığından ziyade, kurumların itaatkârlığına saldırıyordu. Kurumlar, toplum düzeyinde çözülür; ve tıp bilimi de, Van Gogh’un deli olduğunu öne sürmekle, hiçbir işe yaramayan, güvenilmez bir kadavra olduğunu kanıtlamıştır.
-
8/4/2014
Dünyanın hiçbir parçası yok ki, benim için, benim içimde dönüyor olsun… Hayat bana korkunç ıstırap çektiriyor. Hiçbir hal yok ki içinde durulmuş olayım. Ve nicedir ölü olduğum muhakkak, çoktan intihar ettim ben. Daha doğrusu, beni intihar ettirdiler.
-
4/4/2014
Bugünlerde kimse umutsuzluktan intihar etmiyor. Bu adımı atmadan önce herkes uzun uzun düşünüp tasarlıyor, öyle ki sonunda kelimenin gerçek anlamıyla düşünmekten boğuluyor. Aslında bu insanlara müntehir demek ne kadar doğru, o bile şüpheli... Kasten değil, fazla düşünmekten ölüyorlar.
-
11/3/2014
Julien Torma 1902’de Fransa’nın kuzeyinde doğdu ve 31 yıl sonra Tirol’de kayıplara karıştı. Arthur Cravan gibi, Torma’nın da hayat hikâyesine, özellikle nasıl kaybolduğuna dair bilgilerimiz son derece sınırlı
-
4/3/2014
Yaşamak için hiçbir sebep yok, ama ölmek için de sebep yok. Hayatı ne kadar hor gördüğümüzü gösterebilmemiz için bize bahşedilmiş yegâne yol, onu kabul etmek. Hayat, ondan vazgeçme zahmetine değmez.
-
4/3/2014
İntiharın hayata doğrulttuğu silah asla hedefini şaşmaz. Her şeyi yakıp yıkan irade geçip gittikten sonra geride ne enkaz kalır ne yıkıntı.
-
25/2/2014
Arthur Cravan amacını tam anlamıyla gerçekleştirebilmiş olsaydı, ardında bıraktığı tüm metinleri de yanında götürür, hayalimizde sadece eylemlerinin izini bırakırdı. O bütün dehasını hayatına verdi; ve hayat tutuştuğunda, ardında yeteneğinin kalıntıları kaldı.
-
19/2/2014
Kral Übü’nün haşmetli göbeğiyle Fransız kamuoyu önünde ilk kez arz-ı endam edişinden bir yıl önce (1895) doğar Jacques Vaché. Jarry’nin hicvî ve mistik yazılarının çoğunu okumuş, ve zaman zaman onun sakar ve burnu büyük anti-kahramanı Übü’ye öykünmüştür.
-
20/4/2012
Van Gogh özel bir sayıklama durumundan dolayı ölmemiştir,
ama başlangıçtan beri bu insanlığın haksız tininin çevresinde çırpındığı bir sorunun bedensel olarak zemini olmaktan dolayı ölmüştür.