Bide Stiline Karşı Fil Stili
Rasyonel mimarlık bastırılmış estetikti:
Gerçekliğin kaba zeminini kaplayan, kırık porselen bideler, cam masalar, nikel iskemleler.
Ama insan olan sis bir köşeye konmayı reddediyor.
Ve akıl, o iğrenç siğil, bedenimizden yok olup gidiyor.
Mantıklı saçmalık bir kez daha mantıksız saçmalığa boyun eğmek zorunda kalıyor.
Rasyonel mimarlığın enkazı üzerinde fil-stili mimarlık yükseliyor, tavuskuşu-stili, çan-stili, yumurta-stili vb.
Son mimarlar ise, mumya suratlarıyla kaideler üzerinde oturuyor.
Süsleme düşkünleri onlara besleyici, güçlendirici ve irrasyonel sanat hapları yutturup duruyor.
Süslemecilerin dedektifleri dikkatle yeryüzünü tarayarak, boyanmamış ya da yontulmamış en ufak bir nokta dahi kalmadığından kesinlikle emin oluyor.
Çünkü ayakkabı tabanları bile boyanmış ya da yontulmuş olmalı.
Mantıklı saçmalık bir kez daha mantıksız saçmalığa boyun eğmek zorunda kalıyor.
Şimşek ve gökgürültüsü kulakları tırmalayan ışıklı kitabelere dönüşüyor.
Rüzgarlar renkleniyor; yapay ve süslemeci akımları izliyor.
Başlarındaki solucanvari bulutlarla upuzun dev kuleler pençelerinin üzerinde dolanıp duruyor.
Penceresiz kapısız ama kepenkli tunç evler öyle çınlıyor ki, dikilitaşlar çocuk doğuruyor.
Ot toylar gökyüzünde süzülüyor. Uzun püskülleri ucundan boynuzlar sallanıyor.
Koca mermer memeler zafer taklarının altından geçerek dönmedolaplara biniyor, ve labirentlerde kayboluyor.
Kıtaların şekilleri çiçek biçimlerine dönüşüyor. Avrupa zambak biçimini alıyor.
Kaynak suları ve denizler devasa cam kaselere dolarak aynaların hünerli yüzeyinden aşağıya kayıyor.
Dağlar yumurta oluyor ve parıltılı ve rayihalı derilerle asılıyor.
Fildişi yanaklı lastik piramitler ip atlıyor.
İnsanoğlunun zekâsına ve garezine inat, erkeği kadını hayvanı bitkisi bu şenliğe katılıyor ve yeryüzünde masumiyet ve eğlence hüküm sürüyor.
Jean Arp (1934), “The Elephant Style versus the Bidet Style”, Manifesto, A Century of -Isms, der, Mary Ann Caws (Lincoln, NE: University of Nebraska Press, 2001), s 292-293.