Debord’un kitaplarının en rahatsız edici yanı, herhalde, tarihin inatla bu kitaplardaki analizleri doğru çıkarmaya ahdetmiş gibi görünmesidir. "Gösteri Toplumu"ndan yirmi yıl sonra, "Yorumlar", bir önceki kitabın teşhis ve öngörülerindeki isabetliliği her yönüyle gösterdi.
Şayet yüzyılımızda Debord’un karşılaştırılmayı kabul edebileceği bir yazar olsaydı, o yazar Karl Kraus olurdu. Gösterinin gizli yasalarını gün yüzüne çıkarmakta hiç kimse gazetecilere karşı azimle kavga veren Kraus kadar başarılı olamadı...
1851’de Hyde Park’ta ilk Dünya Sergisi muazzam bir tantanayla açıldığında, Marx Londra’daydı. Kapital’in meta fetişizmiyle ilgili bölümünü yazarken Marx’ın aklının bir köşesinde Kristal Saray’da edindiği izlenimlerin olması muhtemeldir...
Guy Debord’un kitapları, hâkimiyetini artık yeryüzünün tamamına yaymış bir toplumun –yani içinde yaşadığımız gösteri toplumunun– sefaletine ve köleliğine dair en sarih ve keskin analizi oluşturmaktadır.