Benjamin’e göre polisiye romanın “birincil toplumsal içeriği, büyük kentin kalabalıkları içinde bireyin izlerinin silinişi”ydi. Bu edebi türde Kracauer’in ilgisini esasen çeken ise, şeyleşmiş ve büyüsünü yitirmiş topluma dair yansıttığı imgeydi...
Adorno’yla Benjamin’in sürrealizm yorumları büyük ölçüde farklıdır. Benjamin’in Fransa’dan büyülenmesinin başlıca sebeplerinden biri sürrealizmdi. Bu akımı Bakunin’den sonra izleri kaybolan “radikal bir özgürlük anlayışını” Avrupa’ya yeniden tanıtan avangard hareket şeklinde tanımlıyordu...
Filmler gibi, diziler de, 19. yüzyılda romanın ve tefrikanınkine benzer bir işlevi yerine getiren birer sanat eseridir. Bizim çağımızın da, sinema ve televizyon için senarist ve yazar olarak çalışan Balzac’ları, Zola’ları, Dickens’ları var.
Yükselişe geçen gerici ve milliyetçi Avrupafobik hareketler, 20 yıldır bizzat AB Komisyonu tarafından yürütülen politikaların bir ürünü. Avrupa Birliği, kurallarını bütün üye devletlere dayatan finans kapitalizminin maşası haline geldi...