Siegfried Kracauer ve Polisiye Roman

  

 

Sanayi toplumunda cisimleşen büyüsünü yitirmiş dünyanın romantik eleştirisi, 1922 ile 1925 yılları arasında bir “felsefe çalışması” üslubunda kaleme alınmış polisiye roman üzerine bir kitabında Kracauer tarafından konu edildi. Günümüzde hayli ün kazanmış olan bu eser, kimi bölümleri makale şeklinde Frankfurter Zeitung’te basılmış olsa da, o zamanlar kitap olarak yayınlanmamıştı. Sıkı ve kimi zaman zorlayıcı bir felsefi dilde yazılmış olan bu çalışma son derece yenilikçiydi. Fakat ne polisiye edebiyat okurlarının büyük kısmının ne de bu Trivialliteratur [bayağı, ucuz edebiyat] türünü hakir gören entelektüellerin ilgisi çekiyordu. Oysa bu küçük eser, yalnızca Ferdinand Tönnies’in [Kracauer’in esinlendiği organik cemaat ve mekanik toplum arasındaki karşıtlığa dayanan] analizlerini ünlü sosyoloğun aşina olmadığı bir alana uygulamakla kalmıyordu. Modernite eleştirisinin hedefini ratio kavramı oluşturuyordu. Bu hem Max Weber’in hedefe dönük rasyonalite (Zweckrationalität) kavramından esinlenmişti, hem de Frankfurt Okulu’nun merkezî kategorilerinden biri haline gelecek olan “araçsal rasyonalite”nin habercisiydi. Orijinal elyazmasında çalışmayı genç dostu Theodor W. Adorno’ya ithaf etmesi, Kracauer’i, iradesi hilafına her daim uzağında kaldığı bir kurumun manevi atalarından biri haline getiren bu mirasın sembolik ifadesi gibidir (Adorno da karşılığında Kierkegaard hakkındaki ilk kitabını ona ithaf edecektir).

Walter Benjamin’e göre polisiye romanın “birincil toplumsal içeriği, büyük kentin kalabalıkları içinde bireyin izlerinin silinişi”ydi.[1] Ondan farklı olarak bu edebi türde Kracauer’in ilgisini esasen çeken ise, şeyleşmiş ve büyüsünü yitirmiş topluma dair yansıttığı imgeydi. Polisiye romanın temelinde “uygarlaşmış ve bütünüyle rasyonelleşmiş toplum fikri”ni buluyordu. Bu toplumun “zihinselci karakterinin” altı özellikle çizildiğinden, bu daha da kolay görülebiliyordu.[2] Nasıl ki destan tanrının varlığının hüküm sürdüğü organik ve “anlamlı bir devre” tekabül ediyorsa, polisiye roman da rasyonelleştirilmiş ve anlamdan yoksun kalmış bir dünyanın ideal-tipik edebi formunu temsil ediyordu. Kracauer’e göre bu edebi tür, “uygarlığın yüzüne bir lunapark aynası” tutuyordu: “Aynadan uygarlığa bakan, kendi canavarlaşmış halinin karikatürü”ydü.[3] Kendi gerçekliğiyle temasını yitirmiş bir toplumun paradigması olarak polisiye roman “ratio’nun hakimiyeti altındaki bir toplumun” fikren en uç aşamasına ulaştığı yerdi. Tarihin trajik bir epos olma niteliğini kaybettiği bu şeyleşmiş ölüm evreninde, herhangi bir tutku, aşk veya nefret çatışmasına tanık olunmuyor yalnızca cinai gizemlerin en çetrefilini her seferinde kusursuzca çözen ratio’nun galibiyeti kutsanıyordu. Dedektif tarafından katilin keşfi bir çeşit ayin ritüelinin yerine getirilişi gibiydi. Kracauer burada düzenleyici ilkenin tanrı değil ratio olduğu bir modern teolojinin işaretlerini görüyordu. Polisiye roman kahramanları artık her şeyin hesaplanabilir, ölçülebilir ve zihinsel erişime açık olduğu bir dünyada hareket ediyorlardı. İnsanların davranışlarını sorgulamıyor, bir anlam arayışına girmiyor, insan duygularını kesinlikle hesaba katmıyorlardı: Görevleri yalnızca rasyonel bir açıklamayla bir gizemi çözmeye dayalıydı.

Ratio’nun cisme kavuşmuş hali olan dedektif, polisiye romanın ayinsel gidişatı içinde “mutlak olanın karikatür düzeyinde kişileşmesi” olarak karşımıza çıkar.[4] Cinai gizemin çözümü için tercih edilen yer otel lobisidir. Burada, her daim bir bekâr olan dedektif –o “sekülerleştirilmiş rahip”– ratio’nun şanına ayinini gerçekleştirir. Otel lobisinin şıklığı, boşluğu ve anlamdan yoksun niteliği, maneviyat ve mistik gerilimle yüklü kiliseyle karşıtlığı içinde yankılanır. Rainer Rochlitz’in hatırlattığı gibi Kracauer’in çalışması, teoloji ile polisiye roman arasında birbirine karşıt olmakla birlikte aynı işlevi gören ikili unsurlar etrafında eklemlenen bir yakınlık üzerine inşa edilmiştir: Müminler cemaatine otelin boş lobisinin tekabül etmesi gibi tanrısal gizeme cinayetin esrarengiz niteliği, rahibe dedektif, tanrısal logos’a ratio, günahkâra suçlu, imana gizemin rasyonel çözümü öncesindeki gerilim tekabül eder.[5]

Ratio’nun cisimleşmiş hali olarak dedektif yasallığı temsil etmez (bu rol polise düşer) ve yasadışılığı cezalandırmak için eyleme geçmez, yalnızca cinai gizemi çözme ihtiyacını tatmin etmek ve dolayısıyla gerçekliği araçsal aklın denetimine tabi kılmak için hareket eder. Aynı “ipuçlarına dayalı paradigma”, sanat tarihçisi Giovanni Morelli’nin soruşturmalarına da esin vermiştir. Morelli, bilimsel bir kesinlik ve en ince ayrıntılar üzerindeki Sherlock Holmes dikkatiyle eski sahte tabloları tespit edebiliyordu.[6]

Dolayısıyla polisiye roman Kracauer’e, Tanrının hiçbir şekilde mevcut olmadığı ve yerini kör, hesapçı ve gayrı insani bir rasyonaliteye bıraktığı, büyüsünü yitirmiş bir dünyanın alegorisi olarak görünür. Kracauer, Weber ve Lukacs’ın romantik yaklaşımını benimsemiş hatta radikalleştirmiş, ona temel bir ilahi boyut katmıştı. Sosyolojik veya felsefi bir çalışma biçimi altında Polisiye Roman, hâlâ haklarını talep etme gücünü kendinde bulan dinî ve manevi bir gereklilik adına modern dünyaya karşı bir savaş beyanıydı.

 

Kaynak: Enzo Traverso, Siegfried Kracauer. Itinéraire d’un intellectuel nomade (Paris: La découverte, 1994).



[1] W. Benjamin, Charles Baudelaire. Un poète lyrique à l’apogée du capitalisme (Paris: Payot, 1982) s. 67.

[2] S. Kracauer, Le Roman policier, (Paris: Payot, 1981) s. 28. Türkçesi: Polisiye Roman, çev. Dilman Muradoğlu (Metis, 2019).

[3] A.g.e. Türkçesi: Polisiye Roman, s. 10.

[4] A.g.e., s. 83.

[5] R. Rochlitz, “Avant-propos”, Le Roman policier, s. 17. Ernest Mandel’e göre “gizemin soyut ve rasyonel niteliği, cinayetin kendisi ve suçluyu sunma biçimi klasik polisiye romanı 19. yüzyıldaki seleflerinden de çok burjuva rasyonalitesinin edebiyattaki tipik temsilcisi yapar” (E. Mandel, Meurtres exquis. Histoire sociale du roman policier, La Brèche, Paris, 1986, s. 42.) [E. Mandel, Hoş Cinayet, çev. N. Saraçoğlu (Yazın Yayıncılık, 1996.)

[6] Bkz. Carlo Ginzburg, “Spie. Radici di un paradigma indiziario”, Miti emblemi spie. Morfologie e storia, Einaudi, Turin, 1986, s.158-209.