Elbette tarih tekerrür etmez ve halihazırdaki tezahürler bize Tatlin’in kulesi gibi şeylerin faniliğini düşündürebilir. Ama yerin altında, yeniden kullanılmayı bekleyen müthiş sağlam temeller var.
1922’den 1929 buhranı sonrası Alman nasyonalizminin yükselişe geçmesine kadar olan sürede, Sovyet Rusya ile Weimar Cumhuriyeti arasındaki yakın ilişkiler hayati önemdedir. Bu yakın ilişkinin sebebi iki ülkenin hem ortak Marksizm ve sosyalizm mirasları, hem de ortak çıkarları ve Müttefikler karşısındaki dezavantajlı konumlarıydı...
Devrimci bir kültür ile devrimci olmayan bir kültürü birbirinden ayıran husus, ânın coşkusundan ziyade, sanatın yeni meseleler, yeni iletişim araçları ve yeni ifade biçimleriyle nasıl yüzleştiğidir...
1917-1919 devrimlerinin kültür alanındaki etkilerinin tarihi ancak zamanla gün yüzüne çıkmıştır. Gerek söz konusu dönemde gerekse hemen akabinde büyük coşkuyla anlatılan bu tarih, Hitler’in iktidara gelişi ile Stalin’in ölümü arasındaki yirmi yılda unutuldu.