“Sınıfların işbirliği” bağlamında uzlaşmaz olan proleter avangardın, karar kendisine bırakıldığında, bunca hevesle, geçmişin hiç de proleter olmayan büyük yaratıcı ve emekçilerini yad eden anıtlar kurması abes değildir. Onların yarattığı eserler silsilesinde kendi bilincine varmaktadır çünkü. Onlar insanlığın büyük görevinde kendisinin yoldaşlarıdır.
Aleksandr Bogdanov[1]
El Lissitzki, "İnşacı", otoportre, 1924.
Giriş: Sovyet Aydınlanmasının Komünist Sarayı
Ukraynalı yazar Fedor Dunaevskiy’in 1922 tarihli “Aydınlanma Yolundaki Görevler” başlıklı kitapçığı, bugün Moskova’daki Rusya Halk Tarih Kütüphanesi’nde sadece mikrokopya olarak mevcut. Sovyetlerin ilk dönemindeki komünist gelecek hayallerinden birini yansıtan bu ilginç belge, “aydınlanma” kelimesinin Sovyet bağlamında neden özgül bir anlam taşıdığını anlamamıza yardımcı oluyor. Kitapçık, çocukların kendi kendilerine oyun oynayarak öğrenim gördükleri devasa bir sarayın tasviriyle başlıyor. Çocuklar sarayda diledikleri gibi gezerek, meraklarını en çok cezbeden şeylerle ilgileniyorlar. Türlerin evrimi, emek araç gereçleri, kadim sanat ve tarih, hatta Sokrates’in felsefesi dikkatlerini çekebilir. Çocuklar, bilgiye ulaşmak için attıkları her adımda saraydaki işçilerle karşılaşıyor. İşçiler, çocukların kendi kendilerine çıkarsadıkları bilgileri yine kendi meşreplerince idrak etmelerine yardımcı oluyor. Alıştırmalar, laboratuvar deneyleri ve grup okumaları sonunda çocuklar bir diplomaya değil, bilginin derinleştiği ve zihinsel çabanın arttığı üst katlara çıkma fırsatına sahip oluyor. Fakat hangi katta ne kadar kalacağına, hatta sarayda ne kadar süre –istenirse ilelebet– ikamet edeceğine herkes kendi karar veriyor.[2] Kimileri en çok kamusal tartışmaların sürdüğü katı seviyor; bu katta herkes kendi grubunu oluşturup dilediği toplumsal projeyi önerebiliyor.[3] İsteyen “aydınlanma ordusu”na veya Aydınlanma Dairesi’ne katılıp, ücra bölgelerde yol inşasından okul ve kütüphane kurulmasına kadar pek çok işe yardımcı olabiliyor. Dikkat çekici bir nokta, bu faaliyetlerin hiçbirinde propagandaya yer olmaması.[4] Son olarak, isteyenler “Stoacılar kadrosu”nda inzivaya çekilip, yıldızları seyretmek üzere tasarlanmış açık tavanlı bir odacığa açılan sanat müzesi veya kütüphanede ömrünü geçirebiliyor.[5] Saray, komünist insanlığın tüm hayatını kucaklamakla kalmıyor, adeta yeryüzündeki yaşamın tarihsel gelişimini de bir şekilde tamama erdiriyor.
Dunaevskiy’in komünist insanlığı, 1920’lerin başına ait birçok ütopyadakinden farklı olarak, uzayı sömürgeleştirmiyor, dışındaki dünyayı kendine göre terbiye edip kendine mal etmiyor. Toplumsal yeniden üretim için en iyi ekonomik modeli keşfetme çabası da yok. Saray bir model, ama Dunaevskiy onun ekonomik temelini açıklamıyor. Onun insanlığı, ki buna post-insanlık da diyebiliriz, kapalı bir müze yapısının içine kapanıyor; burada aklın egemenliği ilerlemeye değil, tarih boyunca birikmiş bilgiden fayda gözetmeksizin keyif almaya hizmet ediyor. Kapitalizmden uzak bir tatil: İnsanlar sadece kitap okuyor, sanatla ilgileniyor ve bu tarih-sonrası mutluluğun idamesi için gereken şeyleri üretiyorlar. Marksçı [Marxian] anlamda çeşitli dallarda öğrenimi kapsayan eğitim modelleri sadece bütünselliğin veya dünya tininin sarmal aklını tanıyor. Hem Hegelciler, hem Spinozacı. Sarayın filozoflarını meşgul eden temel problem, “Upanişadlar’daki, Platon’un Phaedrus’undaki ve Spinoza’nın Ethika’sındaki epistemolojik yapıların” ortak zemini.[6] Burada komünist insanlık hem nesne hem özne: müzede kendini seyre dalıyor, araştırma kurumunda kendi tarih-sonrasını idrak ediyor.
Duanevskiy’in Aydınlanma imgesi, sosyalist “kültür inşası”nın ilerlemeci, rasyonalist ve teleolojik pathos’uyla çelişiyor gibidir. Bir Sovyet yazarının, burjuva aydınlanması ile komünist aydınlanmayı ayırmak için kullandığı terimle sosyalist “kültür inşası”,[7] fütürist bir tutumla geçmişi yadsıyan; Gogol, Puşkin ve Tolstoy’u modernlik gemisinden atan; eski toplumsal formların öldüğünü ilan eden; sınıfları ortadan kaldıran; yeni teknolojileri ve üretici güç determinizmini yücelten bir projedir. Bunların tümünde amaç, en kısa sürede saf proleter geleceğe ulaşmaktır. Ve tüm bunlar, ajit-prop yöntemi, cehaletin ortadan kaldırılmasını, emeğin ve sanayileşmenin bilimsel yöntemle organize edilmesini benimseyerek proletaryayı kapitalist geçmişin önyargılarından kurtarıp yeni toplumsal ilişkileri biçimlendirmeyi amaçlayan Sovyet Aydınlanması programının parçasıdır.
İki Aydınlanma Modeli: Bilinçli İşçi ve Proleter Kültürü
Eski toplumsal formların reddedilmesine dayanan “kültür inşası”nın tipik ifadesi, bilinçli işçiyi temel alan Leninist siyaset teorisi ile Aleksandr Bogdanov’un proleter kültür teorisidir. İki teori de, işçi ve köylülerin cehaletini ve “geriliğini” –felsefe terimleriyle söylersek “kendiliğindenliği” (stihiynost)– yenmek için tüm sınıfı akılcı biçimde örgütlemeyi önerir: Lenin bunu Parti formunda, Bogdanov ise özerk proleter kültürü hareketinde (Proletkült) yapmayı önerir.
Rusçada stihiynost kelimesi yalnızca kendiliğindenlik anlamına gelmez, tabiat güçlerini de ifade eder: stihiya, kaos. Lenin, devrim öncesinde yazdığı meşhur “Ne Yapmalı?” metninde, işçinin siyasi bilinci meselesini Aydınlanma fikirlerinin ruhuyla ele alır. İşçilerin daha iyi çalışma koşulları yönündeki kendiliğinden mücadelesinin bilinçli bir sosyalizm mücadelesine dönüşmesi için, bir işçinin kendi sınıfının tarihî misyonunu kavraması gerektiğini söyler. Ancak bu misyon işçiler tarafından değil, Marx ve Engels de dahil, işçi sınıfının temsilcisi olmayan entelektüeller tarafından formüle edilmiştir. Bu nedenle, ekonomik mücadelenin sınırlarını aşacak siyasi bir projeyi, ancak devrimci entelijansiya ile işçilerin birliği oluşturabilir. Dolayısıyla partinin de uygun ajitasyon ve siyasi eğitim biçimleri üzerine kafa yorması gerekir.[8] Lenin, stihiynost kelimesini, dağınık kitlelere karşıt olarak proleter partisinin disiplinini kavramlaştırmak için kullanırken, Proletkült’ün filozofu Bogdanov bu kelimeyi fiziksel ve toplumsal yaşamdaki en düşük organizasyon düzeyini tanımlamak için kullanır.
Aralarındaki ihtilafa rağmen Bogdanov da Lenin de Bolşeviktir, ancak Bogdanov’un muhalif Bolşevizmi kâinatı değiştirmek gibi iddialı bir hedefe sahipken, Lenin’in mütevazı pragmatizmi devrim öncesi ve sonrası toplumsal kargaşa ortamında partinin sosyalizmi örgütleme gücünü temel alır. Gelgelelim, felsefe ve siyaset kuramına daha derin bir düzeyde bakıldığında Bogdanov’un muhalefetindeki parlak nüansların klasik Bolşevizmden önemli ölçüde ayrıldığı görülür.
Bogdanov’un kuramında kapitalizmden komünizme geçiş, hiyerarşik ilişkilerin ve düalist “otoritarizm”in son bulduğu, işbölümü ve tabiiyetin ortadan kalktığı, “monist” ve “yoldaşça işbirliği”ne dayalı toplumsal ilişkilere geçiş biçimini alır. “Proleter kültürü” kavramı, profesyonel devrimcilerin ve bağlı oldukları partinin kültürünü değil, yeni endüstriyel proletaryanın ve devrim sonrası kolektif emeğin kültürünü ifade eder. Bu kültür her şeyden önce otoriter burjuva toplumsal ilişkilerini, üretimde organizasyon ve yürütme işlevleri arasındaki ikiliği veya ayrımı aşmak zorundadır. Emek ilişkilerinin yeni biçimi olan “yoldaşça işbirliği”, sınai üretimde çoktan kendini belli etmeye başlamıştır: Uzmanlaşmanın makinelere aktarılması ve sendikalaşma yoluyla işçilerin kolektifleşmesi bunun önünü açmaktadır. Üretim araçlarının kamulaştırılması ve proleterlerin fabrikalarda denetimi ele geçirmesiyle bu sürecin tamama erdirilmesi gerekir. Proletkült modeli, toplumsal cinsiyet ve aile ilişkilerinden sanata ve bilginin üretimine kadar proletaryanın toplumsal hayatın tüm yönlerine yansıtacağı yoldaşça ve kolektivist özgürleşmiş ilişkilerin geliştirileceği bir tür laboratuvardır.
Bogdanov’un sanat görüşü faydacı yaklaşıma karşıttır. Bogdanov, proleter kültürünü Taylorizm kültüründen ve Aleksey Gastev’in Emeğin Bilimsel Örgütlenmesi (noçnaya organizatsiya truda, NOT) yaklaşımından kesin biçimde ayırır. Fabrikalardaki kaos, işçiler arasında okuma-yazma oranının düşüklüğü ve çalışma disiplininin çökmesi karşısında Bogdanov Taylorist sistemin olsa olsa geçici bir önlem düzeyinde kalması gerektiğini savunur. Taylorizm, ona göre emek gücünün zihinsel gelişmesine ket vuran, denetleme ve sömürüye dayalı bir zihin uyuşturma sistemidir. Üretim tarzlarını geliştirmekten ziyade sömürü tarzlarını ilerletir.[9] İşçiler arasındaki yoldaşça işbirliğine aykırıdır ve otoriter toplumsal ilişkilerin artmasına sebep olur. Bogdanov da diğer Bolşevikler gibi emeğin verimliliğini artırmak için geçici bir önlem olarak Taylorizme “eleştirel destek” verir, fakat bu eleştirel desteğin Gastev’in fanatizmiyle ilgisi yoktur. NOT hareketi, çalışmanın rasyonelleştirilmesini ve tüm emek işlemlerine harcanan zamanın ölçülmesini savunur. Gastev’in yaklaşımını zihinsel emeğe uygulamaya çalışan avangard sanatçılar bile olmuştur.[10] Ancak Bogdanov, Gastev’in bilimsel yönetim ve ölçüme dayalı “biyomekanik” sistemini açıkça eleştirmiş, tekyanlı ve indirgemeci bir teknisizmle malul olduğunu öne sürmüştür. Taylorizmle girişilen avangard sanat deneylerinin de Bogdanov’a ziyadesiyle uzak olduğunu söylemeye gerek yok.
Sol: Tolkaçev, “Aleksey Gastev’in Portresi”, 1924. Sağ: Gastev’in yöneticisi olduğu Merkezî Çalışma Enstitüsü’nde yürütülen zaman-hareket deneylerinden biri.
Meyerhold, Gastev’in biyomekaniğini bir oyunculuk tekniği olarak tiyatroya uyarlar. Meyerhold’un “biyomekanik tiyatrosu”yla ilgili bir video için bkz. Meyerhold, Theatre and the Russian Avant-garde
Meyerhold’un “Gönlü Yüce Boynuzlu Koca” (1922) adlı oyunu, Lyubov Popova’nın sahne tasarımıyla.
İşçi Üniversitesi ve Proleter Ansiklopedi
Bogdanov’a göre Sovyet proletaryasının kapitalist uygarlığın büyük başarılarına vâkıf olana kadar beklemesi gerekmez. 1918’de Moskova’da düzenlenen Birinci Tüm Rusya Kültürel Aydınlanma Örgütleri Konferansı’nda şöyle der:
Burjuvazinin biriktirdiği bilgi bütünü, ancak her şeyi kapsayan, monist “organizasyon bilimi” temelinde yeniden formüle edildiğinde proletarya için kullanışlı oldu. [...] 18. yüzyılda Diderot ile ansiklopedistlerin Fransız burjuvazisi için yaptığı şeyi bugün İşçi Üniversitesi proletarya için yapmalıdır.[11]
Bogdanov, bir proleter ansiklopedinin ve proleter aydınlanması için yeni bir programın gerekliliğini başka yerlerde de yazar.[12] “İnsanın Birleştirilmesi” başlıklı daha erken tarihli bir makalesinde, felsefenin uzmanlaşmasıyla birlikte evrensel ansiklopedist figürünün yok olduğunu vurgular. Çağdaş filozof-uzman, dünyaya dair parçalı bir görüş sunarken, felsefenin evrensel işlevine el koyan sermaye, işçileri fabrikaların çatısı altında biraraya getirerek parçalanmış insanı evrensel bir form altında birleştirir.[13] “Bir dayanışma ve ansiklopedik bilgi okulu” olan İşçi Üniversitesi’nin kurulması Bogdanov’a göre yegâne toplumsallaşma aracıdır; “hocaların ve entelektüellerin otoritarizmi”nin damgasını taşıyan geleneksel bürokratik üniversite bunu sağlayamaz.[14]
Ansiklopedi, ya da Bilimler, Sanatlar ve Zanaatlar Açıklamalı Sözlüğü, 1751
Kuşaklar Arası Yoldaşlık
Bogdanov, bir insan kolektif deneyime vâkıf olduğunda otorite ve iktidarın yerini yetkinlik ve ustalığa bırakacağını öne sürer. Kolektif deneyim, sınıfın tamamı kadar somut bir kişi tarafından da işlenebilir. “Proleter düşünür”lerin en yetkini olan Marx, böyle bir kolektif anlayışın örneklerinden yalnızca bir tanesidir.[15] Başka deyişle, Marx kolektife ağır basmaz, eserlerinin arka planında geçmiş kuşakların kolektif emeği ve deneyimi yatar. Dolayısıyla kolektif, bir grup veya kitle değil, kuşakların emeğiyle kurulan özel bir ilişkidir. Özel bir özbilinç türüdür: Geçmişin ve şimdinin insanlarıyla; kadınla ve ev içi emeğiyle; babalarının kölesi değil “geleceğin yoldaşları” olan çocuklarla kurulan yoldaşça ilişkidir. Proleter kültürün besleyip büyütmesi gereken “kuşaklar arası işbirliği”dir.[16]
Geçmişteki mücadelelerin bugünde hatırlanması, Benjamin’in tarih yaklaşımını akla getirir; ancak, Bogdanov’un ifade ettiği biçimiyle “uzak ya da yakın tüm iş arkadaşlarına, ortak davanın tüm savaşçılarına, geçmişin ve geleceğin emek harcayan tüm insanlığına bir ve aynı emekçi bütünün mensubu yoldaşlar olarak bakmak”, özel bir proleter tavırdır.[17] Şeyleri ve insanları organize ederek, kendini kolektifte –yani Proletkült’te– örgütleyip bu süreçte kendi kültürünü yaratarak fikirlerin düzenleyicisi haline gelecek endüstriyel proletarya, işte bu kolektif emek birliğini hayata geçirecektir.[18]
Lenin ile Bogdanov’un Aydınlanma projeleri arasındaki farkı, Batılılaşma ve proleterleşme arasındaki fark olarak ifade etmek mümkün. Lenin’e göre proletarya burjuva geçmişinde işine yarayacak her şeye pragmatik biçimde el koymalıdır: Taylorizm ve yönetim, kültür ve devlet kurumları, klasik sanat ve eğitim de buna dahildir.[19] Ekonomik ve kültürel gelişmede Batı’ya yetişme ideolojisi, burjuva kültürünün sosyalist amaçlarla temellük edilmesini varsayar. Ama Bogdanov’un yoldaşlık kavramı Lenin’den ileri gider: Burjuva kültürünü basitçe özümsemek yetmez; proletarya, el koyanları da kamulaştırmalı, başka deyişle geçmişi burjuva sömürüsünden kurtarıp özgürleştirmelidir. Bunu yapmanın tek yolu bir proleter ansiklopedisi oluşturmaktır. Bu ansiklopedinin amacı, yol gösterici yöntem veya disiplin aracılığıyla bilgiyi açıklamaktan ibaret değildir, bilgiyi Marksist çerçevede yeniden formüle etmeyi de içerir: Dziga Vertov’un ifadesiyle, “dünya ilişkilerinin komünist deşifresi”.[20] Yeni bir epistemolojinin inşa edilmesi anlamına gelir bu: Bogdanov’un evrensel organizasyon metafiziğine tekabül eden o büyük görev.
Ancak proleter ansiklopedi projesi kurumsal ve resmî düzeyde gelişme imkânı bulamayacaktır. 1920’de Proletkült, Halk Eğitim Komiserliği’ne bağlanarak özerkliğini yitirir. Kararın gerekçesi, “yabancı burjuva unsurların”, “fütürizm ve Mach’çılığın” ve “dekadan bir felsefe”nin Proletkült üzerindeki etkisidir.[21] Proletarya diktatörlüğü resmî ideolojidir ama bir sınıf bilimi ve sınıf sanatı felsefi bir aşırılık olarak görülür.[22]
Sonuç Yerine
Gördüğümüz üzere, kendiliğindenlikle mücadele hedefi, Sovyet Aydınlanmasının karşısına şu soruyu çıkarmıştı: Bilgiyi, tarihsel ve devrim-öncesi deneyimi, devrim-sonrasına uygun bir form altında nasıl organize etmeli? Bu soruya verilen cevap, geçmişle kurulan iki farklı ilişki biçimini aldı. İlk model (buna Leninist diyelim), kapitalist bilgi birikimini sosyalist amaçlar için kullanıyor; ikinci modelse (buna da Bogdanovcu diyelim) geçmişin direnen emeğinde, madun bilgi ve deneyimlerinde keşfe çıkarak komünizmin izlerini ortaya çıkarmak istiyordu. Lunaçarski şöyle yazacaktı:
Spinoza burjuvazinin ideoloğu muydu diye dosdoğru bir soru sorarsak, hiç tereddütsüz “evet” cevabı vermemiz gerekir. Fakat ardından şunu sorarsak: Peki bu, Spinoza’yı burjuva ideologlarına bırakacağımız anlamına mı geliyor; burjuvazinin bu büyük filozofu alet ettiği hileleri öylece izleyeceğiz; Spinoza’nın çarpıtılmasına, yadsınmasına, bile bile aşağılanmasına göz yumacağız; burjuvazinin zaman zaman (özellikle de bugün) bu büyük bilgenin kendi safında olduğu izlenimi yaratmak için hain Yahuda gibi kondurduğu öpücüklere seyirci kalacağız demek mi oluyor? O zaman bu soruya cevabımız hiç tereddütsüz “hayır” olmalıdır.[23]
Sovyet Aydınlanması, geçmişi kapitalist modernlikten kurtarma projesidir. Komünist Ansiklopedi de, geçmişte var olmuş her şeyin totaliter biçimde sistemleştirilip hesaplanması değil, geçmişle kurulan bir yoldaşlık ilişkisidir. Geçmişe yönelik bu tutum şöyle bir gerçeğe işaret eder: Devrimin, kendileri de feodal geçmişe ait bir toplumsal form olan proleterleşmiş köylülerin iradeci atılımı anlamına geldiği bir bağlamda, eski ve yeniyle kurulan ilişki karmaşık bir diyalektik yapı biçimini alır. Burada, paradoksal biçimde, geçmiş ne reddedilir ne de egemenlik altına alınır: bütünlüğü içinde, aynı anda hem geride hem önde belirir. Dolayısıyla, Ekim Devrimi’nin 100. yılını anmak, geçmişin yoldaşı olma yeteneğimizi yeniden kazanmak anlamına gelecektir; tarihi, felsefeyi, eğitimi, bilimi ve sanatı burjuvazinin ideologlarına bırakmamayı öğrenmemiz anlamına gelecektir. Bu aynı zamanda, Sovyet Aydınlanmasının proleter ansiklopedisiyle aramızda bir bağ kurmak anlamına gelecektir.
Maria Chehonadskih’in, Crisis and Critique dergisi Kasım 2017 sayısında yayınlanan “The Comrades of the Past: The Soviet Enlightenment Between Negation and Affirmation” başlıklı yazısından seçilmiş bölümler.
[1] Elementy proletarskoi kul’tury v razvitii rabochego classa. Lektsii prochitannye v Moskovskom proletkul’te vesnoi 1919 goda [“İşçi Sınıfının Gelişiminde Proleter Kültürünün Unsurları”, Moskova Proletkült’te 1919 baharında yapılan konuşma] (Moskova: Gosudarstvennoe izdatel’stvo, Vserossiiskii Sovet Proletkulta, 1920).
[2] Fedor Romanoviç Dunaevskiy, Zadachi prosveshcheniia (Harkov: Experimental’naia Shkola-club, 1922) s. 8-25.
[7] V.M. Povzner, Krasnaia armiia prosveshcheniia [Aydınlanma Kızıl Ordusu] (Moskova: Gosudarstvennoe izdatel’stvo, 1919), s. 93.
[8] Lenin, “What Is To Be Done? Burning Questions of Our Movement”, Collected Works, cilt 5, çev. J. Fineberg ve G. Hanna (Moskova: Foreign Languages Publishing House, 1902) s. 347-530.
[9] Bogdanov, Mezhdu chelovekom i mashinoi [İnsan ile Makine Arasında] (Moskova 1918) s. 9-15.
[10] Aleksey Penzin, “Iskusstvo i biopolitika. Sovetskii avangard 1920-kh gg. i poslerevoliutsionnye formy zhizhni” [Sanat ve Biyopolitika. 1920’lerin Sovyet Avangardı ve Devrim Sonrası Hayat Biçimleri], Kul’tura i revoliutsiia: fragmenty sovietskogo opyta 1920-1930 gg, ed. E. V. Petrovskaia (Moskova: RAN, Institut filosofii, 2012) s. 47-90.
[11] Sheila Fitzpatrick, The Commissariat of Enlightenment: Soviet Education and the Arts Under Lunacharsky. October 1917–1921 (Cambridge: Cambridge University Press, 1970) s. 95-96.
[12] Devrim öncesine ait eserlerinde, örneğin: Kul’turnye zadachi nashego vremeni [Zamanımızın Kültürel Görevleri] (Moskova: Izdanie S. Dorovatovskago i A. Charushnikova, 1911).
[13] Bogdanov, “Sobiranie cheloveka” [İnsanın Birleştirilmesi], Novyi Mir içinde (Moskova: Kommunist, 1910) s. 25-28.
[14] Bogdanov, Nauka i rabochii class. Doklad, chitannyi na konferentsii Proletarskikh Kul’turno- Prosvetitel’nykh Obshchestv goroda Moskvy 23 fevralia 1918 g. [Bilim ve İşçi Sınıfı. Moskova Proleter Kültürel Aydınlanma Örgütleri Konferansında Sunulan Tezler, Şubat 1918] (Moskova: Izdanie Soiuza Rabochikh Potrebitel’nykh Obshchestv, 1919) s. 16.
[15] Bogdanov, Elementy proletarskoi kul’tury v razvitii rabochego classa. Lektsii prochitannye v Moskovskom proletkul’te vesnoi 1919 goda [“İşçi Sınıfının Gelişiminde Proleter Kültürünün Unsurları”, Moskova Proletkült’te 1919 baharında yapılan konuşma] (Moskova: Gosudarstvennoe izdatel’stvo, Vserossiiskii Sovet Proletkulta, 1920) s. 55-56.
[19] Lenin, “On Proletarian Culture”, Collected Works, cilt 31, çev. J. Katzer (Moskova: Progress Publisher, 1920) s. 316-317.
[20] Dziga Vertov, “Kino-Eye”, The Writings of Dziga Vertov içinde, çev. K. O'Brien (Berkeley: University of California Press, 1984) s. 66. Çeviri düzeltildi.
[21] Pis’mo C.K.R.K.P [Rusya Komünist Partisi Merkez Komitesinden Mektup, 1920) s. 67.
[22] Tartışmaların özeti ve proleter biliminin savunulması konusunda bkz. Nikolay Sizov, “Proletariat i nauka” [Proletarya ve Bilim], Gorn, 1923, 8: 89-102.
[23] Lunaçarski, “Baruch Spinoza i Burzhuaziia” [Spinoza ve Burjuvazi] (Moskova: Zhurnal’no-gazetnoe ob’edinenie, 1933) s. 2.