Theodor Adorno, Dada’yı ve anti-art’ı çıkaran devrimci politikanın önünün savaş-sonrası yıllarda tıkandığını, bu dönemde artık sanatın da tıpkı dünyanın tamamı gibi her yönüyle teknolojinin veya bürokrasinin hükmü altına girdiğini öne sürüyordu.
Brecht sanattan kuşku duymuş, daha doğrusu sanatı bir kuşkuyla sarmalamış, onu kendi aleyhine çevirmiş, sanat mahiyetini aşındırmış, ama tüm bunları sanatkârane biçimde yapmıştır...