Guy Debord, gösteri formlarının ekonomiye, siyasete, toplumsal hayata ve kültüre egemen olduğu bir ‘gösteri toplumu’ tasvir etmişti. Onun gösteri kuramını 21. yüzyıla tercüme edersek, dijital yolla dolaşıma sokulan gösterinin, sağcı, otoriter ve popülist Donald Trump’ın ABD’nin başkanı seçilmesine katkıda bulunduğuna tanık oluruz.
11 Eylül belki de Baudrillard'ın temel savlarından birini doğrulayacak kadar büyük bir olaydı: Teorinin ve sanatın, artık her türlü kavramı veya temsili aşan gerçekliği yakalama imkânı olmadığı savını. Adorno vaktiyle Auschwitz’ten sonra şiir yazılabilir mi diye sormuştu, Baudrillard da 11 Eylül’den sonra sanat olabilir mi diye sorabilirdi pekâlâ.