Akıl hastalığından mustarip bir insana deli olduğunu kabul ettirmek geleneksel terapide çok eski bir yöntemdir. 17. ve 18. yüzyıla ait eserlerde, “hakikat terapisi” denebilecek bu yöntemin örneklerine çok rastlanır.
Hakikat, cinsellik ve kendini bilme arasında kurulan bağ bir iktidar ilişkisine işaret ediyor. Düğüm öyle karmaşık biçimde atılmış ki, insanın onu çözmek için dışardan bir otoriteye ihtiyacı var: Hıristiyanlar rahibe günah çıkarır, biz hekime gideriz.
Birkaç sene önce Michel Foucault’yla şöyle bir şey fark ettik: İkimiz de, tarihin çok farklı dönemlerine bakmakla birlikte, aynı soruyla uğraşıyorduk. Soru şu: Cinsellik, insanların kendilerini tanımlaması noktasında neden bu denli önem kazandı?