Fidel Castro’nun 1971’deki üç haftalık Şili gezisinden bir fotoğraf. Soldan ikinci figür, Salvador Allende.
Şili’nin sosyalist Cumhurbaşkanı Salvador Allende’yi deviren 1973 askerî darbesi, ABD’nin “arka bahçesi” saydığı Latin Amerika’nın başarı potansiyeline sahip devrim teşebbüslerine yönelik müdahalelerinin en kötülerindendir. Latin Amerika, ABD’nin ticari çıkarları açısından kıymetliydi; United Fruit Company[1] gibi şirketler, bölgedeki ucuz işgücüyle hammaddeyi yağmalıyorlardı. Müttefikleri de genellikle ABD destekli darbelerle iktidara gelmiş sağcı idarelerdi. İktidarın sıklıkla askerî darbe veya gerilla mücadelesiyle değiştiği Latin Amerika ülkeleri için, seçim kazanarak ülkenin başına geçmiş sosyalist bir politikacı olan Allende’nin zaferi önemliydi. Kurallara uygun gerçekleştirilen seçimleri demokrasinin temeli olarak gören ABD’nin gözünde Allende’nin ve partisi Unidad Popular’ın başarısı sosyalizmin zora ya da hileye başvurmak dışında bir yolla iktidarı ele geçiremeyeceği yolundaki Amerikan iddialarını geçersizleştirebilir, dahası tüm Latin Amerika ülkelerine örnek olabilirdi. Böyle bir iktidar, kurumları ve toplumu dönüştürecek evrimci bir sosyalizmi kurabilir, devrimin tüm kıtaya ihracına kalkışabilirdi. Dolayısıyla Şili’deki sosyalist iktidara derhal son verilmeliydi.
Darbe, Şili’deki orduyla sağ kuvvetlerin ortak bir çalışması gibi görülmekle birlikte, bu işi esasen CIA kotarmıştı. Uzun süre aksini öne sürse de CIA’in darbenin başlıca organizatörü olduğu onlarca yıldır biliniyordu. CIA, Allende aleyhindeki faaliyetlerine daha 1960’larda, Allende henüz muhalefetteyken başlamıştı. 1964’te Hıristiyan Demokrat Eduardo Frei Montalva ile yarışıp kaybettiği başkanlık seçimini Frei’nin kazanması için CIA’in milyonlarca dolar harcadığı sır değildir. Üstelik CIA, Allende’ye yönelik görsel propagandasını öfke ve nefret uyandıracak unsurlar üzerine kurmuştu: radyo programları, filmler, bildiriler, posterler, duvar resimleri ve başka araçlarla Allende’nin Şili için büyük tehdit oluşturduğu tekrarlanıyor; Sovyet tankları ve Küba’daki idam mangalarının görüntüsüyle Allende’nin imgesi, zihinlere birlikte işlenmeye çalışılıyordu.[2]
Allende’nin Şili halkının gözünde yıpratılma süreci sadece CIA tarafından yürütülmemiştir. ABD, bu sürece katılan Şilili yayın organlarına da önemli ödemeler yapıyordu. Bu görevi üstlenenlerden El Mercurio gazetesinin sahibi Augustin Edwards’ın 1971’den itibaren ABD Başkanı Nixon’dan 1 milyon dolar aldığı biliniyor; cunta döneminde, 1974’te bu miktar 2 milyon doları bulmuştu.[3]
Ayrıca sürecin tek destekçisi ABD değildi. Avustralya istihbarat teşkilatı ASIS, 1971’de başkent Santiago’da üs kurmuş, buradan yürüttüğü operasyonlarla CIA’in Allende’yi itibarsızlaştırma çabalarını desteklemişti.[4] İngiltere’nin de cuntaya desteği iyi bilinir; Margaret Thatcher döneminde İngiltere, Şili’nin en büyük silah tedarikçisiydi. Fakat darbecilere İngiliz desteği, Thatcher iktidarının öncesine gider. Şili ordusunun kullandığı İngiliz üretimi Hawker jetlerinin darbe sırasında Allende’nin de bulunduğu başkanlık sarayı La Moneda’yı havadan bombalamasının öncesinde, 1960’lardan beri faaliyet gösteren Information Research Department (IRD) adlı birim, Allende’ye zarar verebilecek veya karşıtlarının işine yarayacak bilgileri ABD hükümetine ve CIA’e ulaştırıyordu.[5]
Yani Allende’nin devrilmesi, Batı Bloku’nun ortak projesiydi. Bu çalışmalar, eşi görülmemiş bir itibarsızlaştırma dalgası ve giderek bozulan ekonomiyle birlikte yürütülüyor ve kitlelerin tepkisi yönlendiriliyordu. Bu süreçte istihbarat servisleri, büyükelçilikler, basın, ordu ve çeşitli sendikalar birlikte çalışıyorlardı.
Böylelikle başında Augusto Pinochet’nin bulunduğu Şili ordusu 11 Eylül 1973’te yönetime el koydu. Allende, başkanlık sarayı La Moneda’da silahlı direnişe geçti ancak aynı gün içinde başkanın çatışmada öldürüldüğü açıklaması yapıldı. Bugün Allende’nin darbecilere teslim olmayı reddederek intihar ettiğini biliyoruz.[6] Darbeyle Şili’de demokratik siyaset dönemi sona erdi ve sadece Latin Amerika’nın değil, bütün dünya tarihinin en şiddet dolu dönemlerinden biri başladı. Askerî diktatörlük, sosyalizmin sadece fikriyatını değil, destekçilerini de tamamen ortadan kaldırmak niyetindeydi ve öldürülen, fiziksel veya ruhsal işkence gören, cinsel taciz kurbanı olan insanların sayısı on binlerle ifade ediliyordu.
Cuntanın saldırısı, sadece insanların bedenlerine yönelik değildi; ulusun belleğini de hedef alıyordu. Allende’nin kurduğu sistem ortadan kaldırıldı. Darbeciler Şili’de yeni bir rejim yarattılar. Bu rejim “kapitalizmin ultra liberalizm modelinin uç mantığını benimseyerek, yerel ekonomiyi küresel serbest ticaret alanıyla bütünleştirmeye doğru mecburi yürüyüşün, temel özgürlükleri yasa dışı ilan etmenin maliyetinin olmazsa olmazı haline geldiğini ortaya koymuştu”.[7] Allende’nin eski bakanlarından Orlando Letelier’ye göre bu düzende fiyatları tekeller belirlerken serbest rekabetten bahsedilemez, gerçek sendikalar yasadışı ilan edilirken işçi haklarından söz edilemezdi: Ücretler cunta tarafından kararnameyle belirliyor, Allende’nin millîleştirdiği sanayi tekelleri ve oligopollerin yarısı eski sahiplerine iade edilirken kalan kısmı da satılıyordu.[8] Böylece Şili’nin ekonomik tarihi, sosyalist tecrübesinden tamamen arındırıldı.
[1] 1899’da kurulan United Fruit Company, Latin Amerika ülkelerinde yetiştirilen meyveleri Batı’ya satan bir şirketti. 1930’larda Guatemala’nın en büyük toprak sahibiydi. 1952’de iktidara gelen Jacopo Arbenz’in, şirkete ait toprakları köylülere dağıtmasından ötürü United Fruit Company, ABD desteğiyle Arbenz’i devirdi. Darbeciler şirketle iyi ilişkiler kurdular. Şirketin Küba’daki plantasyonlarını, 1959’da Castro kamulaştırmıştır.
[2] Lubna Z. Qureishi, Nixon, Kissinger and Allende: U.S. Involvement in the 1973 Coup in Chile, (Lexington Books, 2009) s. 33.
[7] Armand Mattelart, Gözetimin Küreselleşmesi: Güvenlileştirme Düzeninin Kökeni (Kalkedon Yayıncılık, 2012) s. 114.
[8] Eduardo Galeano, Open Veins of Latin America: Five Centuries of the Pillage of a Continent, çev. Cedric Belfrage (Monthly Review Press, 1997) s. 270. Letelier, 1976’da Washington DC’de, otomobiline yerleştirilen bir bombayla katledildi. Cinayetin arkasında Pinochet’nin gizli servisi Dirección de Inteligencia Nacional (DINA) vardı.