Rusakov İşçi Lokali. Mimar: Konstantin Melnikov. Fotoğraf: Branson DeCou, 1931.
Ekim Devrimi’nden hemen sonra Sovyet yetkilileri, yepyeni sosyo-kültürel modeller tesis etmek üzere kültürel, dinî ve akademik tüm Çarlık kurumlarında reform başlattı. Proleter kültürün, hatta “bizzat hayatın” gelişeceği zemin olarak görülen işçi lokali (Raboçiy klub), yeni kolektivitenin kilit unsurlarından biri olacaktı.[1]
1920’lerden 1930’ların ortalarına kadar Moskova ve civarında inşa edilmiş ve hâlâ ayakta olan 100’den fazla işçi lokali ve kültür sarayı bulunuyor. Bugün bu binaların bazısı tamamen çürümüş vaziyette, bazısı ise hâlâ kullanılıyor. Bazıları kent sembolü olan tarihî miras statüsünü kazanmışken, bazıları farklı amaçlarla kullanılmak üzere dönüştürülmüş durumda. Yapıların yanında bulunan ve genelde lokale ait temel işlevleri üstlenmiş olan spor sahası veya oyun parkı gibi alanların çoğu ise yeni imar projelerine açıldı.
İşçi lokalleri “proleter kültürü” mefhumunu somutlaştırıyor ve din-karşıtı propagandadan ajitasyona, amatör icralardan (samodeyatel’nost=öz-faaliyet) kitlesel eylemlere (massoviye deystviya) kadar birçok Proletkült faaliyetine ev sahipliği ediyordu. Lokal hareketi hem Parti’nin girişimiyle tepeden yürütülüyordu, hem de Proletkült’ün motoru olan sendika ve gençlik örgütleri aracılığıyla tabandan. Hareket, Devrim’i izleyen çalkantılı dönemin pek çok unsurunu yansıtıyordu: ideolojik iktidar mücadeleleri, geleceğe dair ütopyacı tasarılar, deneysel sanat biçimleri, eğitim sorunlarına aranan çareler. Bu katmanlı karmaşayı somutlaştıran işçi lokallerinin mimarisi de, biçimsel ve mekânsal deneylerin hayata geçirildiği bir zemin haline gelmiş ve sonunda kendine özgü yeni bir bina tipolojisi ortaya çıkarmıştı.
Zuev İşçi Lokali. Mimar: İlya Golosov. Fotoğraf: Branson DeCou, 1931.
Devrim’in hemen ardından ekonomik koşullar elvermediği için işçi lokallerini sıfırdan inşa etmek mümkün değildi, bu nedenle başta lokal işlevleri doğrultusunda değiştirilen mevcut binalar kullanılmıştı. Yeni bina tipolojisi ancak 1920’lerin sonunda, Sovyetler çapında yüzlerce lokal inşa edilmeye başlanınca gelişti. Standartlaştırılmış programlar doğrultusunda inşa edilen lokal yapıları, “komünal oturma odası”, icra mekânı, yetişkin eğitimi merkezi ve kreş, spor tesisi gibi birçok işlevi aynı anda bünyesinde barındırıyordu. “Yeni yaşam”ın (noviy bit) vitrini olan lokaller, siyasi propagandanın etkisini artırmanın yanı sıra, yeni teatral sanat formlarının deneneceği bir zemin de sağlıyordu.
“İşçi lokali” ifadesi ilk ortaya atıldığında, bir toplumsal kurum olarak yalnızca aristokrasiye açık olan lokalin elitist kökenlerine meydan okumak amaçlanmıştı; “işçi” ve “lokal” kelimelerinin yan yana gelmesi, provokatif, hatta paradoksaldı. Emek sarayı veya kültür sarayı ifadelerindeki dvorets (saray) kelimesinde de aynı paradoks vardı: Tarihte tipik olarak iktidar sahiplerine ayrılmış bir mekânı ifade eden saray kelimesinin bu şekilde kullanılması, Devrim’den sonra iktidarın proleter kitlelere devrolduğunun altını çiziyordu.
Aleksandr ve Viktor Vesnin, “Emek Sarayı” yarışmasında üçüncülük ödülü alan proje, inşa edilmedi. Moskova, 1922-1923.
Lokaller için de kullanılan “toplumsal yoğunlaştırıcı” (social condenser) tabiri, ilk olarak 1920’lerin sonunda konstrüktivist mimarlar tarafından ortaya atılmış, 1970’lerde tarihçi Anatole Kopp sayesinde dünya çapında popülerlik kazanmıştı. Sovyet Çağdaş Mimarlar Birliği (OSA) bu terimi yalnızca işçi lokalleri için değil, tüm yeni mimari ve kentsel tipolojiler için kullanıyordu. Bu tipolojilere, komünal konut, lokal, emek sarayı, idari bina ve fabrikalar da dahildi ve bunların “sosyalist kültürü ileten ve yoğunlaştıran yapılar” olmaları öngörülüyordu.[2]
Devrim, kalabalıkları sokağa taşımakla kalmadı, kentlerin tamamını sanat deneylerinin yapıldığı birer sahneye dönüştürdü. Sanat kitlesel hareketlerin konusuydu artık; elitlere değil komüne aitti. Basbayağı hayatı değiştirmesi, kelimenin gerçek anlamıyla hayatın parçası olması bekleniyordu: “sanat hayata” ve “kitleler için sanat” Sovyet toplumunun en yaygın sloganları olmuştu.
Bu açıdan Proletkült’ün en başarılı pratiklerinden biri samodeyatel’nost idi. Hiciv tarzında ve ideolojik içerikli olan bu amatör icraların pek çok farklı biçimi olabiliyordu: şarkı, dans, şiir okuma veya dört başı mamur tiyatro oyunu, gibi. Lokaller, “işçi sınıfı içerisinde kitlesel propagandaya ve yaratıcılığı geliştirmeye yönelik icra merkezleri”, “proleter sınıfın samodeyatel’nost hücreleri” olmuştu.[3] Hayatı tiyatroya çeviren bu süreç o kadar derinden dönüştürücüydü ki her şey bir “canlandırma” gibi yaşanıyordu. Viktor Şklovski şöyle yazıyordu: “Tiyatro grupları tekhücreli canlılar gibi yayılıyor […], tüm Rusya bir canlandırma halinde; yaşamın canlı dokusunun teatral dokuya dönüştüğü bir nevi doğal süreç yaşanıyor”.[4]
Karl Liebknecht lokalinde Mavi Gömlek kolektifi, 1924
Bu doğaçlama amatör tiyatro gruplarının en meşhuru Mavi Gömlek kolektifiydi. Proletkült, işçi lokallerinin mimarisinin nasıl olması gerektiğini belirlemiyordu ama hayata geçirdiği pratiklerin birçoğu, amatör tiyatrodan kitlesel eyleme, izleyicinin faal katılımını gerektiriyordu. Dolayısıyla, oyuncular ile izleyicilerin birbirine karışması, lokal mimarisinin tiyatro öğelerinde keşfedilen dinamik mekânsal çözümlere esin vermişti. Mavi Gömlek hareketi, yeni tipolojinin tanımlanmasına yardımcı olurken, mimari deneylere de katkıda bulunmuştu.
İşçi lokallerinin temel programatik öğeleri şunlardı: Fuaye/vestiyer; oditoryum; sessiz dinlenme salonu; kütüphane ve okuma salonu; dernek (krujki) sınıfları; idare; çocuklar için oyun salonu; meskun çatı ve dış teraslar. Daha büyük lokallerde bunlara ek olarak spor salonu; yemek salonu (stolovaya) veya kafetarya (bufet); oyun salonları (igrovye zali); ilave bölümler [krujki]; konferans salonları ve idari mekânlar bulunurdu.
Nikolay Ladovski, Kostino İşçi Lokali, Stroitelstvo Moskvy [Moskova’nın İnşası], sayı 7 (1929).
Mekânların aynı anda birkaç işlev birden görmeleri gerekiyordu. Örneğin fuaye, hem oditoryum için taşma alanı hem de prova alanı işlevi gören esnek bir mekân olabiliyordu. Bilhassa kafetaryası olmayan lokallerde, spor salonu kafetaryaya da dönüştürülebiliyordu. Yemek tesisleri, genelde sendikaların temel lokal programının parçası olmasa da, yemek yapımının “fabrika-mutfak”larda (fabrika-kuhnya) endüstriyelleştirilmesi amaçlandığından, yemeğin de işçiler için önemli bir cazibe unsuru olacağına karar verilmişti. Sonuçta, en azından 1920’lerin sonuna gelindiğinde yemek salonları standart lokal programına ilav edilmişti. Yemek hizmetinin çalışma veya sosyal hayat deneyiminin parçası haline getirilmesi, konut sorununa ve gıda satış merkezlerinin azlığına çare üretmenin yanı sıra, kadınları ev işi “köleliği”nden kurtarma ve işgücüne daha etkili biçimde dahil etme yönündeki siyasi hedefe de katkı sağlıyordu.
İşçi lokalleri sadece toplumsal mühendislik mekanizmaları üzerinden ütopyacı hayallere kanal açmakla kalmıyor, klasik gelenekten belirgin biçimde ayrılan yeni form arayışındaki avangard deneyleri de somutlaştırıyordu. Lokal binalarının tipolojisi, 1920’lerde formla ilgili ilerici pedagojik deneyleri gözler önüne seren en önemli örnekti. Bu deneylerin merkezi, VKhUTEMAS (Devlet Yüksek Sanat ve Teknik Atölyeleri) idi ve Nikolay Ladovski, Konstantin Melnikov, İlya Golosov, Aleksandr Vesnin, Moisey Ginzburg gibi mimar ve hocalar tarafından yürütülüyordu.
VKhUTEMAS’ta “Mekân” dersi, Moskova, 1927-1928
Moisey Ginzburg, Standart [Tipovoy] İşçi Lokali için proje, plan ve perspektif görünümü, Stroitelstvo Moskvi [Moskova’nın İnşası], sayı 5, 1927.
Sonuçta, işçi lokalleri Proletkült’ün veya sendikaların propaganda düzeneğinden ibaret değildi; her şeyden önce, yeni bir çağın ve yeni bir yaşam biçiminin sembolleriydiler. Döneme ait fotoğraflara bakıldığında, bu çok-işlevli lokallerin inşa edildikleri kentsel bağlamla keskin bir tezat içinde oldukları görülür. Biçimsel çözümleri büyük ölçüde işlevlerine göre belirlenen konut veya altyapı projelerinden farklı olarak, lokal binaları fiilen yeni form arayışlarının ürünüdür: Geçmişten kopma ve ileri doğru büyük bir atılım yapma gayesiyle tasarlanmışlardır. İdeolojik programlamanın mekân ve form düzeyinde nasıl tezahür edebileceğini, iç mekân düzenlemesi ile dış kabuk arasındaki simbiyotik ilişkinin nasıl eklemlendirildiğini gösteren birer örnektirler.
Anna Bokov’un Soviet workers’ clubs: lessons from the social condensers başlıklı yazısından seçilmiş bölümlerin çevirisidir.
[1] Valerian Pletnev, “Klub–est’ sama zhizn”, Rabochiy Klub [Workers’ Club], sayı 4 (Moskova, 1923) s. 4.
[2] Sovremennaya Arkhitektura [Contemporary Architecture], sayı 3, ed. Aleksey Gan ve Moisey Ginzburg, (Moskova, 1928) s. 78.
[3] Kommunisticheskaya partiya Sovetskogo Soyuza v rezolyutsiyakh i resheniyakh s’yezdov, konferentsiy i Plenumov TSK (1898–1988) [Communist Party of the Soviet Union through the resolutions and decisions in meetings, conferences and plenums (1898–1988)], cilt 1 (Moskova, In-t Marksizma-Leninizma pri TsK KPSS, 1954) s. 731.
[4] Aktaran, Lynn Mally, Culture of the Future: The Proletkult Movement in Revolutionary Russia (University of California Press, 1990) s. 125.