Léon Frédéric Bir İşçinin Hayatından Safhalar, 1895. Büyütmek için resme tıklayınız.
1895 yılı dolaylarında Belçikalı ressam Léon Frédéric Bir İşçinin Hayatından Safhalar başlığını taşıyan çarpıcı ve iddialı bir triptik yapar. “İddialı” demem boşuna değil, zira eserin ölçeği hakikaten çok büyük: Ortadaki pano 162,5 cm × 187 cm, yan panoların her biri ise 162 cm × 94 cm boyutlarında ve eser dev figürlerle dolu. İddialı nitelemesinin bir diğer gerekçesi de, detaylarda kılı kırk yararcasına gösterilen hassasiyet, tasvirlerdeki saplantılı titizlik. Frédéric, resimde gerçeğe sadakatin her şeyi kapsadığını düşünür – sol panonun ön planındaki işçinin kolunda görülen, işçi sınıfına ait tanımlayıcı bir detay olan dövmeye varıncaya kadar. Ancak, bütün etkileyiciliğine rağmen eser çelişkilerle yüklüdür – hemen eklemek lazım, günümüz izleyicisi açısından tabloyu daha da ilgi çekici kılan çelişkilerdir bunlar. Karşımızda, 19. yüzyılın sonunda yapılmış ve neredeyse eşit yoğunlukla hem geriye hem ileriye bakar gibi görünen bir eser var. Geriye, Frédéric’in bağlı olduğu ulusal mirasa bakıyor: Brueghel’e, Rubens ile Jordaens’e ve daha yakın geçmişteki işçi sınıfı tasvirlerine: Courbet’ye, Millet, Bastien-Lepage ve Ford Madox Brown’a. Aynı zamanda hem işlediği konu hem de stili bakımından, ileriye, New Deal döneminin mürallerine, büyülü gerçekçilik akımının tekniklerine, hatta sürrealizmin obsesif-kompulsif tasavvurlarına bakıyor. Bir diğer çelişki de şu: Eser, hem somut detaylardaki ve doku, ışık, yüzeydeki tanımlayıcı özellikler konusundaki saplantılı hassasiyeti hem de toplumsal içeriği bakımından seküler nitelik taşırken, sembolik çağrışımlarıyla, gerçeklik etkisinin gizemli biçimde artırılması ve başlı başına formatıyla da dinî resmi akla getiriyor – malum, triptik Hıristiyan sanatıyla özdeşleşmiş bir formattır.
Frédéric’in Bir İşçinin Hayatından Safhalar tablosunu, en yakın selefi olan ve Frédéric’e şu veya bu biçimde ilham verdiğini düşünebileceğimiz, Ford Madox Brown’un 1852-1865 tarihli yenilikçi tablosu Çalışma’dan en net biçimde ayıran özellikleri de bunlardır: vurgulanmış dinî çağrışımları; hayatın safhalarını kaçınılmaz bir kader gibi yansıtması; işçi sınıfına ait işlerin katı bir kadın-erkek ikiliğinde tasvir edilişi –ki bunlar ampirik gerçeklikle bağdaşmamaktadır– ve tekil figürlerle motiflerdeki sabitlik ve yeğinlik. Brown’un Çalışma tablosu, dönemin İngiliz sanatının en sevilen eserlerinden biri olarak, hem görsel hem ikonografik açıdan uluslararası çapta etkili olmuştu. Frédéric’in triptiğinin ön planındaki çocukların çıplak, korunmasız sırtları; sol panodaki işçilerin etkileyici adeleleri ve kendini işine vermiş ama yine de kahramanca duruşları; motiflerdeki görsel karmaşa; modern hayatın en tartışmalı ve temel sorunlarından biri –kentli işçi ve hayat koşulları– üzerine hem yenilikçi hem de anlam yüklü bir eser yaratmak gibi cesur bir işe kalkışma azmi… Brown’un yarattığı emsal olmasa bunların hiçbirini düşünmek mümkün olmazdı.
Ford Madox Brown, Çalışma, 1852-1865. Büyütmek için resme tıklayınız.
Fakat öte yandan, Frédéric’in triptiğindeki kendine has özellikleri de en net biçimde Brown’un eseriyle karşılaştırınca görürüz, zira Brown’un ikonografisi açıkça sekülerdir, modern çalışmaya ve çalışmanın toplumsal koşullarına dair etik bir alegoridir, Frédéric’inki gibi dinî ve nihayetinde kaderci değildir. Brown için resmin esas amacı tam da “çalışanlar”ı “çalışamayanlar”la ve “çalışmaya ihtiyacı olmayanlar”la yan yana getirmektir; resmin sağ tarafında gördüğümüz, Thomas Carlyle ve F. D. Maurice gibi o dönem emek meselesi üzerine düşünen “kafa işçileri”nin tabloya eklenmiş olması, çalışma ve işçi sorunlarına ilişkin entelektüel analizlerin görsel eşdeğeri konumundadır. Frédéric’in triptiğinde ise, çağdaşlarının işçi sınıfına dair düşüncelerine herhangi bir atıf yoktur, hatta bir sınıf olarak işçilerin dert edinildiğini gösteren bir emare de yoktur; halbuki o dönem birçok Belçikalı ressam ve edebiyatçı sol siyasete ciddi biçimde ilgi duymuş ve katılmış, Belçikalı işçiler de Bir İşçinin Hayatından Safhalar tablosunun yapıldığı sıralarda koşullarını iyileştirmek ve güç kazanmak için önemli eylemlere imza atmışlardır. Belçika İşçi Partisi 1885’te kurulmuştur; bir sonraki yıl ülke çapında kitlesel grevler ve devrimci ayaklanmalar yaşanmıştır; 1890 yılında Brüksel’de 80 bin kişi genel oy hakkı için gösteri düzenlemiş, 1893’te sosyalistlerin önderliğindeki bir haftalık genel grev sonrasında bu hak kazanılmıştır. Frédéric’in ikonografisinde veya resminin yapısında ne bu işçi sınıfı eylemlerinin izi vardır, ne de o yıllarda işçi örgütlerini bölen iç çekişmelerin. İşçi sınıfı erkeklerinin payına ağır amelelik, kadınlarının payına çocuk doğurma ve bakım, sonunda hepsinin payına kaçınılmaz ölüm düşer; işbölümü ikilidir; mukadder roller ilelebet tekrarlanır – Frédéric’in işçi sınıfına ve koşullarına, daha doğrusu işçi sınıfının aşkın kaderine bakışındaki ana motifler bunlardır.
Kısacası Frédéric, işçi sınıfını konu alan bir resimde, bizzat işçi sınıfının seküler değerleri tercih etmek suretiyle çoktan vazgeçtiği eski dinî değerleri telkin etmiştir. Ressamın hedef kitlesinin ağırlıklı olarak kendisi gibi orta sınıf mensuplarından oluştuğunu; doğurgan kadınlar ve çalışkan erkekler tasavvurunun da, dönemin toplumsal gerçekliğinden ziyade kendi hayallerinin ve estetik fantezisinin ürünü olduğunu düşünebiliriz.
Linda Nochlin’in The Politics of Vision: Essays on Nineteenth-Century Art and Society (Routledge, 2018 [1989]) adlı kitabının “Léon Frédéric and The Stages of a Worker’s Life” başlıklı bölümünden seçilmiş pasajlar.