Fransız Sürrealist Topluluğu 1980’lerde haftalık buluşmalarına devam etti, fakat kamusal üretimi çok kısıtlıydı. Aşağıdaki metin bu dönemde kaleme alınmış ender manifestolardan biridir. Jürgen Habermas’ın Ocak 1987’de Praxis International adlı dergide yayınlanan yazısına cevaben yazılmıştır. Habermas’ın bu yazısında sürrealizm hakkında yanlış hükümlere vardığını düşünen grup, bu manifestoyla söz konusu hataları düzeltmeyi amaçlamıştır.
Max Ernst, Deux Oiseaux (İki Kuş), 1975
Bir süre önce Praxis International’da yayınlanan bir makalede ve aynı yazar tarafından kaleme alınmış bir-iki makalede daha sürrealizme atıfta bulunuluyor; fakat, ne yazık ki söz konusu göndermeler belirli bir yanlış anlamanın izlerini taşıyor.
Öncelikle Habermas’ın, sürrealizmi, Walter Benjamin’in yazılarında irdelediği aura kaybı fenomeniyle ilişkilendirdiği anlaşılıyor. Fakat, eğer Benjamin’e göre aura sanat eserinin kült değerini ifade ediyorsa; aura’nın insan etkinliğinin ilk dönemindeki mutlak hâkimiyeti bu dönemin eserlerini “her şeyden önce büyülü birer araca” çevirdiyse;[1] ve eğer sürrealizm, esas itibariyle (Benjamin’in de isabetli bir içgörüyle dile getirdiği üzere) kelimelerle girişilen büyülü bir deneyse,[2] onu aura yıkımına yönelik bir girişim olarak tarif etmek nasıl mümkün olabilir? Sürrealizmi, sözümona ilkel topluluklarda ve ezoterik (hermetik) gelenekte hâlâ izlerine rastlanabilen aura’yı –sanatın büyülü aura’sını– yeniden tesis etmeye yönelik inatçı bir çaba olarak görmek daha doğru olmaz mı? Dahası, insan ruhunun tüm faaliyetlerinin “aura’sal” –başka bir deyişle büyülü– başkalaşımını hedefleyen sistemli bir girişim değil midir sürrealizm?
Habermas’a göre, sürrealizmin hedefi sanatın, görünüşün ve sanatsal temsilin tasfiyesidir;[3] başka bir makalede “sanatı olumsuzlamaya yönelik sürrealist programa” değinir.[4]
Habermas sürrealizmi Dadaizmle karıştıyor olmasın? Nasıl Horkheimer’in geleneksel kuram anlayışına yönelik eleştirisi kuramın tasfiyesi anlamına gelmiyorsa, geleneksel estetik anlayışın sürrealist reddiyesi de sanatın “yadsınmasını” içermez. Şiir, hayal ya da sanat ne “olumsuzlanır” ne de “tasfiye edilir”; bilakis bunlar, sürrealizmin yüksek bir sadakatle sahip çıktığı ruhun egemenliğinin en üstün halleridir. Breton, şiiri “tasfiye etmeyi” amaçlamak şöyle dursun, şiirin “paranın sonunu ilan ettiği ve cennetin ekmeğini yeryüzünde tek başına böldüğü günlerin geldiğini” düşünüyordu.[5] Plastik sanatlara ilişkin olarak, sürrealizm, görünüşü veya temsili safdışı bırakmayı değil, bilakis, içsel modeli açığa çıkarmak adına bunlara başvurmayı amaçladı.[6]
Habermas’ın dile getirdiği (ve yukarıda bahsi geçenlerle doğrudan ilişkili olan) üçüncü bir görüşe göre, sürrealizm “suni olarak sanatı hayatın içinde aşarak ortadan kaldırmayı [Aufhebung]”[7] veya, “sanatın özerk alanını tahrip ederek sanat ile hayat arasında bir tür uzlaşma” sağlamayı hedefler.[8] Bu görüşe göre, sürrealizm tam olarak, yeniden yüceliğinden arındırılmış [de-sublimated] yaşama kavuşmak maksadıyla modern sanatın programlı bir biçimde, güzel olmaktan çıkmış görüntü örtüsünü yerle bir ettiği tarihsel âna tekabül eder.
Şimdi, işin aslı, sürrealistler hiçbir zaman “yüceliğinden arındırılmış bir yaşamın” peşinde olmamışlardır; tam tersine, yüceltmeyi [sublimation] “derin kaygılarımızın büyük bir kısmını etkileyen Freudyen kavram”[9] olarak görürler. Amaçları, “sanat ile hayatı uzlaştırmak değil”, yaşamı değiştirmek (Rimbaud) ve dünyayı dönüştürmektir (Marx). Sanat ise, olumsuzluğun mayası, gerçekliğin reddinin ilkelerinden biri ve her zaman mutlak bir kırılmaya işaret eden manyetik bir gösterge olarak bu devrimci görevin en etkili vasıtasıdır. Mesele, sanatı hayatın içinde eritmekten (ya da hayatı sanatın içinde eritmekten) ziyade, rüya ile gerçeklik, aklıselim ile delilik, şiir ile gündelik yaşam arasındaki geleneksel karşıtlıkların Hegelci manada aşılmasını –yani, eleştiri/alıkoyma/aşma diyalektiğini işleterek– sağlamaktır. Elbette, sürrealist yöntem, ne akılcı/analitik kategorilerin ne de Hegel ve diyalektik öncesi anlayışın ağlarına kolay kolay düşecek hermetik bir kuştur.
Sürrealizme göre, sanat doğuşundan itibaren her zaman yaşamın organik bir parçası olagelmiştir. Dolayısıyla, sürrealist faaliyetin gündeme getirdiği mesele sanatı yeniden hayata katmak değil, ikisini de ortak bir kutba, ruhun özgürlüğüne yöneltmek, ve böylece, insanlığa “manevi olarak nefes almanın neredeyse imkânsız hale geldiği [...] öldürücü dehliz”den[10] çıkmanın yollarını göstermektir.
Habermas, sanatın kurumsallaşmasına karşı başlatılan “sürrealist başkaldırının yenilgisinden” dem vuruyor.[11] Birçok sürrealist sanatçının sonunun “kurumsallaşmak” olduğu doğru; bize göre –ve eğer makalesini yanlış anlamadıysak Habermas bu konuda bizimle aynı görüşte– bu sanatçıların kendilerine reva gördükleri son, söz konusu başkaldırının meşruiyetini zayıflatmıyor. Ve, esas olarak, sürrealist isyan, sanatın kurumsal konumundan çok daha fazlasını hedef alır: medeniyetimizin egemen kurumlarının ve düşünce yapılarının tümünü sorgular. Birkaç inatçı zihin araçsal aklın topyekûn iktidarına boyun eğmeyi reddettiği müddetçe sürrealist isyanın “yenilgisinden” bahsetmek için çok erken olacaktır.
Benjamin Habermas
Vincent Bounoure, Aurélien Dauguet, Marianne van Hirtum, Michel Lequenne, Michael Löwy, Eleni Varikas, Michel Zimbacca; Prag: Karol Baron, Frantisek Dryje, Vratislav Effenberger, Josef Janda, Jirí Koubek, Albert Marencin, Emila Medková, Alena Nádvorníková, Ivo Purs, Martin Stejskal, Ludvík Sváb, Eva Svankmajerová, Jan Svankmajer; Buenos Aires: Silvia Grenier, Julio de Mar, Ricardo Robotnik; Londra: Peter Wood; New York: John Graham.
1987
[1] Walter Benjamin, “The Work of Art in the Age of Mechanical Reproduction”, Illuminations: Essays and Reflections, çev. Howard Zohn, der. Hanna Arendt (New York: Schocken, 1969). Türkçesi “Tekniğin Olanaklarıyla Yeniden Üretilebildiği Çağda Sanat Yapıtı”, Pasajlar, çev. Ahmet Cemal (İstanbul: YKY, 1993).
[2] Walter Benjamin, “The Last Snapshot of the European Intelligentsia”, One Way Street and Other Writings, çev. E. Jephcott ve K. Shorter (Londra: Verso, 1985). Türkçesi “Sürrealizm: Avrupalı Aydının Son Fotoğrafı”, çev. Nurdan Gürbilek ve Sabir Yücesoy, Son Bakışta Aşk, der. Nurdan Gürbilek (İstanbul: Metis, 1993).
[3] Jürgen Habermas, “Questions and Counterquestions”, Praxis International, cilt 4, sayı 3 (Ekim 1984), s. 237.
[4] Jürgen Habermas, “Modernity versus Postmodernity”, New German Critique, 22 (kış 1981), s.11.
[5] André Breton, “First Manifesto of Surrealism”, Manifestos of Surrealism (Ann Arbor: University of Michigan Press, 1972), s. 18. Türkçesi “Sürrealizm Manifestosu”, çev. Kaya Özsezgin, Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş, der. Ali Artun (İstanbul: İletişim, 2010), s. 196.
[6] André Breton, Surrealism and Painting (New York: Harper and Row, 1972), s. 4
[7] Habermas, “Questions and Counterquestions”, s. 237.
[8] Habermas, “Modernity versus Postmodernity”, s. 10.
[9] André Breton, “Second Manifesto of Surrealism”, Manifestos, s. 160. Türkçesi “İkinci Sürrealist Manifesto”, Sürrealist Manifestolar (İstanbul: Altıkırkbeş, 2009).
[10] André Breton, “La Lampe dans l’horloge” (1948), La Clé des champs (Paris: Pauvert, 1979), s. 116.
[11] Habermas, “Questions and Counterquestions”, s. 237.