Şeyhin Yardakçıları

Katar'da düzenlenen "Art for Tomorrow" başlıklı konferansı The Art Newspaper adına izleyen Cristina Ruiz, gerek Katar'ın gerekse Batı'nın sanat kurumlarını temsil eden yöneticilerin, yıldız sanatçıların ve mimarların, ifade özgürlüğü gibi hayati bir konuda çarpıcı bir biçimde suskun kaldıklarına şahit oldu. "Katar dünyanın önde gelen sanat merkezlerinden biri olmak istiyor fakat ifade özgürlüğü olmadan bunu başarmak mümkün mü?" başlıklı yazısını kısaltarak yayınlıyoruz.[1]

Nasıl ve neden, hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Katar emiri Şeyh Tamin bin Hamad, Arap Baharı'nı destekleyen bir şiir okuduğu için 15 yıl hapse mahkûm olan şair Muhammed El-Acemi'yi 15 Mart'ta affetti. Daha önceki temyiz başvuruları reddedilmiş, Birleşmiş Milletler'in, insan hakları örgütlerinin ve gazetelerin El-Acemi'nin serbest bırakılması için yaptıkları çağrılar o zamana kadar dikkate alınmamıştı.

 

2016 Şubat'ında İngiliz PEN'i, Uluslararası Af Örgütü ve Farrago Şiir'den eylemciler, Londra'daki Katar Büyükelçiliği'nin önünde toplanarak El-Acemi'nin serbest bırakılması için eylem yapmışlardı.

 

El-Acemi, "Tunus Yasemini" başlıklı şiirini YouTube'a koyunca, 2011'de tutuklanmıştı.[2] Şiirin dizeleri arasında şöyle ifadeler vardı: "Arap rejimleri ve tümünün idarecileri, istisnasız hepsi, utanç verici hırsızlar". El-Acemi doğru dürüst denemeyecek bir yargılama sürecinin sonunda, rejimi yıkmaya teşebbüs etmekten, önce müebbet hapse mahkûm edilmiş, sonra cezası 15 yıla indirilmişti.

Peki niye şimdi affedildi? El-Acemi'nin serbest bırakılmasından önceki üç gün boyunca dünyanın belli başlı müzelerinin ve sanat fuarlarının yöneticileriyle, aralarında Jeff Koons ve Marina Abramoviç'in bulunduğu sanatçılar, Rem Koolhaas ve Jean Nouvel gibi mimarlar, koleksiyonerler, danışmanlar ve sanat dünyasının öteki kodamanları Doha'nın W Oteli'nde buluşmuşlardı. New York Times, Emir’in kız kardeşi ve Katar Müzeleri Yönetimi'nin başındaki Şeyha El Mayassa ile ortaklaşa bir sanat konferansı düzenliyordu.

Katılımcılar birkaç farklı panelde uluslararası sanatı değişik açılardan ele alan konuşmalar yaptılar ama ev sahibi ülkenin zayıf insan hakları karnesine ve olmayan ifade özgürlüğüne değinmekten dikkatle kaçındılar. Daha da kötüsü, panellerin çoğunu yöneten New York Times'ın kıdemli gazetecileri sanki tüm eleştirel yetilerini terk etmiş gibiydiler. Katar'da uygulanan sansür üç gün boyunca yalnızca bir kere, o da kısaca gündeme geldi. Sanatçı Sophia Al-Maria, bilmediği nedenlerle bir eserinin Doha'daki bir sergiden kaldırıldığına değinince, sözleri panelin moderatörü tarafından tedirgin bir gülümsemeyle geçiştirildi.
 
 

Doha'da New York Times ile şeyhin kız kardeşi Şeyha El Mayassa'nın düzenledikleri konferans

 

New York Times, izleyicilerin sorularını e-postayla moderatörlere iletmelerini istemişti. Biz de şu soruyu yolladık: "Katar bir yandan Muhammed El-Acemi'yi, şeyh ailesinin hoşuna gitmeyen bir şiir okuduğu için 15 yıl hapse mahkûm ederken, bir yandan da sanatta önderliğe soyunabilir mi?" Bekleneceği gibi, soru dikkate alınmadı, cevapsız kaldı. Twitter hesaplarını kullanarak konuyu tekrar gündeme getirmeye çalıştık, olmadı.

Bunun üzerine, panele katılanlardan bazılarıyla doğrudan konuşmayı denedik. Londra'daki Victoria & Albert Müzesi'nin direktörü Martin Roth şöyle dedi: "Burada sanat dünyasında yapılanları destekliyorum. Bu ülke ılımlı İslam'ı temsil ediyor; onlar bizimle konuşuyor, biz de onlarla. Dünyanın bu bölgesiyle köprüleri yakmayı niye isteyesiniz ki?"

Körfez emirliklerinin birinden gelen bir gazeteci ve koleksiyoner, buralardaki ılımlılarla muhafazakârlar arasındaki mücadelenin kendilerine bırakılması gerektiğini ileri sürdü. "Körfez ülkelerindeki tüm siyasi tutukluların serbest kalmalarını dilerim. Fakat bu tartışmayı biz kendi içimizde yapmalıyız. Küresel örgütlerin bizim liderlerimize baskı uygulamaları doğru değil; öyle olursa liderlerimiz baskılara boyun eğiyor gibi görünürler".

Kimileri daha karamsardı. Mesela insan hakları avukatı ve eski Katar adalet bakanı Necip El-Naumi, aynı zamanda El-Acemi'nin de avukatı: "Burası özgür bir ülke değil, demokrasiye sahip değiliz, ifade özgürlüğümüz yok, söylediğimiz her şey bize karşı kullanılabilir. Birçok insan tutuklandı; birçoğuna bir daha seslerini çıkarmamaları telkin edildi; bazıları Katar'ı bu yüzden terk etti". Kendisi bakanken başlattıkları reformlardan vazgeçildiğini; mahkemelerin Emir’in ailesi tarafından istemedikleri kişileri kovuşturmak için kullanıldığını anlattı.
 
 

Sanatçı Cai Guo-Qiang'ın küratörlüğünü yaptığı "Sanata Ne Demeli? Çin'den Çağdaş Sanat" başlıklı sergi

 

Katar küresel bir sanat merkezi olmayı hedefliyor. Görkemli müzeler inşa etti; aralarında öne çıkanlar, dünyanın bu alandaki en iyi koleksiyonlarından birine sahip olan I.M. Pei’in tasarladığı İslam Sanatı Müzesi'yle, yanı başındaki El Revak sergi mekânı. Şu sıralarda El Revak'taki çağdaş Çin sanatı sergisi, Paris'te Pompidou'da ya da Londra'da Tate'te açılsa yadırganmazdı. Zaten El Revak birçok Batı müzesiyle ortaklıklar kuruyor ve onlara sponsorluk yapıyor. Konferansların ve tartışmaların ev sahipliğini üstleniyor. Hepsi iyi hoş.

Ne var ki, dünyada kişi başına düşen millî gelirin en yüksek olduğu bu ülkedeki göçmen işçiler, Guardian gazetesinin tabiriyle "modern kölelik" koşullarında çalıştırılıyor. Muhaliflere zulmediliyor. En büyük şairi hapsediliyor. Ve ancak uluslararası sanat camiası kısa bir süre için dikkatini Katar'a odakladı diye, mahcubiyetten kaçınmak için serbest bırakılıyor.



[1] Cristina Ruiz, "Qatar would like to be one of the world’s leading arts destinationsbut can that ever be achieved without freedom of expression?", The Art Newspaper (24 Mart 2016). http://theartnewspaper.com/comment/comment/qatar-would-like-to-be-one-of-the-world-s-leading-arts-destinations-but-can-that-ever-be-achieved-wi/?utm_source=weekly_mar25_2016&utm_medium=email&utm_campaign=email_weekly (Erişim: 27 Mart 2016).

[2] El-Acemi'nin tutuklanmasına da değinen, "Katar'da Çağdaş Sanat, İslam ve Para", http://www.e-skop.com/skopbulten/katarda-cagdas-sanat-islam-para/1423

artokrasi, sansür, Katar