/ Sanatın Güncelliği / Jeff Koons, Louis Vuitton ve Kitsch’in Şahikası

Kitsch yüzde yüz tüketime dönük sanattan öte bir şey değildir; ânında ve mutlak tüketime dönük. Bu nedenle ifadenin kutsanmış formları çerçevesinde kitsch ve sanat tamamıyla karşıttır.

Walter Benjamin[1]

Kitsch her fırsatta öne fırlamak üzere sanatta pusuya yatar... O bütün sanata katıştırılmış olan bir zehirdir.

Theodor W. Adorno[2]

 

Fransız modaevi Louis Vuitton ne zamandır çağdaş sanatçılarla işbirliği yapıyor, onlara ürünlerini tasarlatıyor –özellikle ikonik çantalarını. Stephen Sprouse, Takashi Murakami ve Yayoi Kusama’nın ardından şimdi sıra Amerikalı sanatçı Jeff Koons’da. Ama Masters (Üstatlar) başlıklı bu işbirliği diğerlerinden farklı çünkü sansasyon yaratmakta mahir Koons moda ve eğlence endüstrisi ile işbirliğine girip tüketim fetişizmine hizmet ederken, sanat tarihinin kimi başyapıtlarını devreye sokuyor. Leonardo da Vinci, Tiziano, Rubens, Fragonard ve Van Gogh’un hem yapıtlarını hem isimlerini kullanarak onları kitsch’leştiriyor. Zaten Koons’un bir becerisi sıradan, bayağı, ucuz nesneleri sanatsallaştırmak, diğeri de yüksek kültüre ait imgeleri bayağılaştırmak. Yaşayan bir sanatçının eserine ödenen en yüksek bedel rekorunun sahibi Koons kimilerince şarlatan olarak kabul ediliyor, kimilerince dâhi…

Başta çantalar olmak üzere çeşitli aksesuarlardan oluşan 51 parçalık yeni koleksiyondaki ürünlere beş ünlü sanatçının birer tablosundan detaylar basılmış. Ama imajlar orijinallerden alınmamış; Jeff Koons’un 2013 tarihli Gazing Ball (Seyir Topu) serisinden seçilmiş. Bu dizi, Batı sanatının 35 başyapıtından Koons’un kendi atölyelerinde çalışan ressamlara yaptırttığı, orijinallerin birkaç misli boyutta, tuval üzerine yağlıboya röprodüksiyonlarından oluşuyor. Koons işte bu 35 röprodüksiyondan beşini Masters koleksiyonunda kullanmak için seçmiş. Ürünlerin arasında Louis Vuitton’un birer arzu nesnesi haline gelmiş çantaları öne çıkıyor.  Çantalarda deriye basılmış resim fragmanlarının üzerinde altın ya da gümüş renkli iri ve parlak harflerle asıl sanatçıların isimleri yazıyor. Bir köşede Louis Vuitton logosu var, ötekinde ise Jeff Koons’un bu logoyu taklit ederek oluşturduğu kendi isminin baş harfleri. Dolayısıyla üstatların adları, moda markası ve çağdaş sanatçı imzası aynı zeminde bir araya geliyor. Dahası, çantaların mavi ya da pembe renkli sapından Koons’un alameti farikası haline gelen tavşan figürü sallanıyor. Koons tasarımlarının “metafiziğe” temas etmesinden, “aşkınlık” fikrinden söz ederken, fiyatları 4000 dolara kadar çıkan bu rüküş çantaları kastettiğini kavramak oldukça güç. Zaten Louis Vuitton’un yöneticisi bu koleksiyonla “kutsal olanın dünyevî aleme taşınmasından insanların rahatsızlık duymalarına” şaşırmayacaklarını ama siyaseten doğru olmayan şeyleri yapmaktan öteden beri hoşnut olduklarını söylüyor.[3] Yani sansasyon yarattıkça isimlerinden söz ettirdiklerini ve satışlarını arttırdıklarını ima ediyor. Koons’a göre çantalar “harika bir iletişim sahası açıyor”; bu sayede eserleri sokağa yayılıyor. 2013’te Balloon Dog (Orange) adlı eserinin eriştiği 58,4 milyon dolarlık rekor fiyatın yanında çantalar sudan ucuz. Gücü yetmeyenler ise “elbette Louis Vuitton dükkânlarının vitrinlerinin önünden geçip [çantaların] keyfine varabilirler.”[4] New York Times ortada gizemli bir durum olmadığını yazıyor: “Bir yandan Vuitton kendi kazancı için sanatı istismar ederken, diğer yandan sanatçı işlerini yok satıyor. Aralarında kalan tüketiciye ise büyük sanat sanki kullanılıp atılabilir bir şeymiş gibi sunuluyor … Vuitton ve Koons durumu kurtarmak için, kamusal bir hizmet yapıyorlarmış gibi, her çantanın içine resmi alıntılanan üstatla ilgili kısa bir bilgi koyuyorlar, Twitter nesli için gizli bir tarih dersi.”[5]

İlk başta herhangi bir müze dükkânında satılan vasat hediyelik eşyalardan farkı yokmuş gibi görünen koleksiyonu asıl irkiltici kılan, sunuluş biçimi. Çünkü bu noktada vasatlığın yerini ulaşılmaz bir seçkinlik, inanılmaz bir şatafat, göz kamaştırıcı bir debdebe alıyor. Tanıtım daveti Louis Vuitton’un Paris’te 2014’te açılan Frank Gehry tasarımı kendi müzesinde değil, Louvre Müzesi’nde gerçekleşiyor.[6] Louis Vuitton çantalar dükkanda değil, Louvre’un salonlarında, gerçek sanat eserlerinin önünde, kaideler üzerine yerleştirilmiş olarak sergileniyor. Arkalarında Jeff Koons’un atölyelerinden çıkma devasa röprodüksiyonlar yer alıyor; üzerlerinde tıpkı çantalar gibi parıl parıl ressam isimleri ve Louis Vuitton logolarıyla. Bu durumda asıl görülecek eserler çantalar, Batı uygarlığının başyapıtları ise geri planda onların dekoru. Louvre’un yöneticilerine göre beis yok, onlar da Koons’la aynı fikirde: “klasik sanatın çağdaş sanatla rekabet edebilmek için sokağa çıkarılması lazım.” Çünkü şimdilerde çağdaş sanat müzayedelerde eski üstatlardan daha iyi para ediyor.[7]

 

Tanıtım daveti sırasında Louvre’un Salle des Etats, yani Devletler Salonu’nda bir de ziyafet veriliyor.[8] Burası III. Napolyon’un yasama oturumları için inşa ettirdiği devasa bir mekân, yani İkinci Cumhuriyet’in millet meclisi. 1878’de Müze’ye katılıyor ve 2005’te yapılan yeni düzenlemeden beri yaygın olarak Mona Lisa Salonu diye biliniyor. Duvarlarda Louvre’un bu başyapıtının yanı sıra Venedik Rönesansı’na ait tablolar yer alıyor. Louis Vuitton’un Jeff Koons koleksiyonunun tanıtımı için işte bu salonda, Fransa’nın sanat mabedinde, yine başyapıtların dekorunda davetliler yemek yiyor. Ev sahibi, Louis Vuitton’un da dahil olduğu lüks markalardan oluşan LVMH adlı şirketin yöneticisi Bernard Arnault aynı zamanda bir koleksiyoner ve tabii ki koleksiyonunda Jeff Koons’un eserleri mevcut. Sinema ve moda dünyasının bilinen isimleri davete katılmakla kalmıyorlar, ünlü moda fotoğrafçısı Patrick Demarchelier’e çantaların önünde poz veriyorlar.

   

Louis Vuitton-Jeff Koons işbirliğini kutlamak için hazırlanmış bir de kısa film var:

 

*

Louis Vuitton koleksiyonu Jeff Koons’un Bernard Arnault’nun markalarıyla ilk işbirliği değil. 2013’te gruba ait Dom Pérignon şampanyaları için Baloon Venus ismiyle Willendorf Venüsü diye bilinen, yontma taş devrine ait 25.000 yıllık tanrıça figürünü poliüretandan üretip, şampanya şişesini bacaklarının arasına yerleştirmişti. Sınırlı sayıda üretilen koyu pembe Venüs’ler, aynı renk yaldıza sarılı şampanya şişesiyle birlikte 20.000 dolara satılmıştı. Tıpkı çantalar gibi, özel siparişle…

  

 



[1] Walter Benjamin, The Arcades Project (Cambridge: Harvard University Press, 199) s. 395.

[2] Theodor W. Adorno, Aesthetic Theory (Minneapolis: University of Minnesota Press, 1999) s. 239.

[3] Vanessa Friedman, “Jeff Koons’ New Line”, New York Times (11 Nisan 2017). https://www.nytimes.com/2017/04/11/fashion/jeff-koons-louis-vuitton-masters-collection.html (Erişim tarihi: 14 Nisan 2017).

[4] Aktaran, a.g.e.

[5] A.g.e.

[6] Louis Vuitton’un defileleri uzun süre Louvre’un ortasındaki avluda, Cour Carrée’de gerçekleştirildi; geçtiğimiz Mart ayında, koleksiyonunu sunmak için Louvre’un heykel avlusunu kullanan ilk modaevi Louis Vuitton oldu. A.g.e.

[7] A.g.e.

[8]  http://eu.louisvuitton.com/eng-e1/lv-now (Erişim tarihi: 14 Nisan 2017).

kitsch, Jeff Koons, sanatın güncelliği