/ Sanat-Özgürlük / Öfkeli Tugay: Araçlar ve Amaçlar

Aşağıdaki pasajlar, Öfkeli Tugay davasında yargılanıp beraat edenler arasında bulunan Stuart Christie’nin, The Angry Brigade: A History of Britain’s First Urban Guerilla adlı kitaba yazdığı önsözden alınmıştır. Gordon Carr’ın kaleme aldığı kitabın tamamı için bkz. libcom.org

 

 

 

Araçlar ve amaçlar arasında bir tutarlılık olması gerektiği sonucuna varmak için konu hakkında derin bir felsefi tartışmaya girmek gerekmez; sağduyu yeterlidir. Öfkeli Tugay’ın da araçları ve amaçları tutarlıydı. Bildirilerinin retoriğine ve teatralliğine rağmen, iktidarı ele geçirmek ya da Britanya’da bir devrim başlatmak gibi bir hedefleri yoktu. Bombalı saldırıları, yaralamaya ya da öldürmeye yönelik değildi – ve zaten böyle bir şey de olmadı.

Bana sorarsanız, Öfkeli Tugay’ın sembolik hedeflere yönelik saldırıları, sorunlara dikkat çekmeye, Britanya’ya ve zamanın endüstrileşmiş demokrasilerine damgasını vuran  toplumsal ve politik huzursuzluğu vurgulamaya yönelik jestlerdi. Bob Dylan’ın şarkısında dediği gibi: “Havada devrim kokusu var”dı.. Öfkeli Tugay’ın bir amacı da , kişisel olsun kamusal olsun her eylemin beraberinde bir sorumluluk getirdiğini vurgulamak; politika ve iş dünyasının, verdikleri kararların bir bedeli olduğunu ve her eylemin önceden kestirilemeyen sonuçları olduğunu idrak etmelerini sağlamaktı.  

Politikacılar ve kamu görevlileri de dahil olmak üzere hiçbirimiz, gerçekleşmesinde dolaylı ya da dolaysız payımız olan ölümlerin, yaralanmaların, acının ve terörün sorumluluğunu üstlenmekten kaçamayız. Emirlere itaat ettiğimizi iddia ederek, “devletin hikmetinden” ya da “ulvi” amaçlardan dem vurarak kendimizi aklayamayız. Anarşistler, milliyetçiler, Marksistler, köktendinci Müslümanlar, ev yapımı bombalarıyla psikopatlar, meskun mahallere Büyük Ordonat Hava Bombası (MOAB) ya da parça tesirli bombalar fırlatan askeri pilotlar, seyir füzeleri fırlatan silah sistemleri uzmanları, onların astları, astlara emirleri veren bakanlar, politikacılar, ya da savaşın masum kurbanları arasında “sivil zaiyat”lara sebep olan harekâtlara rıza gösterenler... Kim olursa olsun herkes eylemlerinden ve kendi adına yapılanlardan sorumludur. Neyse ki, Öfkeli Tugay’ın bombalı eylemlerinde hiçbir can kaybı veya ağır yaralanma yaşanmadı.

 

 

 

Aradan otuz sene geçtikten sonra dönüp bakacak olursak, Öfkeli Tugay dönemin olaylarında tam olarak nasıl bir rol oynamıştı, ne gibi bir etki yaratmıştı? Dünya tarihinde çok da ciddi bir etki yaratmamış olabilirler. Ama, grevlerden ve sokak eylemlerinden geçilmeyen o çalkantılı zamanlarda gerçekleştirdikleri eylemler ciddi anlamda ses getirdi. [Jake] Prescott, [Ian] Purdie ve “Stoke Newington Sekizlisi”nin (bu isimle anılıyorduk) yargılanması, ve özellikle de Old Bailey Ceza Mahkemesi’nde siyasi savunma yapmayı tercih eden üç sanığın (Anna Mendelson, John Barker ve Hillary Creek) dillendirdikleri savlar, sınıf politikalarının doğasına ve Britanya toplumunun adalet anlayışına ilişkin önemli meseleleri gündeme getirdi: evsizlik, işsizlik, sınıf farkı gözeten yasalar, derme çatma evlerinde soğuktan donarak ölen emekliler, Kuzey İrlanda’daki hapis cezaları, ve hatta her hafta iş kazalarından ve iş yerindeki yanlış uygulamalardan ötürü hayatını kaybeden ve yaralanan insanların sayısı bile tartışma konusu haline geldi.   

Oybirliğine varamayan Old Bailey jürisi, sanıklar lehine bir tutum benimsedi (jüri üyelerinden ikisi, davanın sonuna kadar sekizimizin birden beraat etmesi gerektiği hususunda diretti) ve emsali olmayan bir şekilde, nihayetinde mahkûm edilecek dört sanık için hâkimden af talep etti. Bu sempatinin sebebi, muhtemelen, Öfkeli Tugay’ın bazılarınca bir direniş hareketi olarak görülmesiydi... 

Peki, Öfkeli Tugay’ı bu kadar önemli kılan neydi?

Şahsen ben Öfkeli Tugay’ın oynadığı rolü Antik Yunan tiyatrosundaki koronun rolüne benzetiyorum. Koro, siyasal teşekkülün çıkarlarını korumaya adanmış ideal bir kamunun işlevini yerine getirirdi. Koro, oyunun vazgeçilmez unsurlarından biriydi: olayların gelişimini takip eder; bazen uyarmak, bazen yüreklendirmek, ender olarak da münasip bir dramatik jest ya da eylemle olaya müdahale etmek için kritik bir anda araya girerdi.

Belki de Öfkeli Tugay, bazı Roma imparatorlarının, iktidarlarının zirvesindeyken kulaklarına “bir fâni olduğunu ve birgün öleceğini unutma” diye fısıldamaları için tuttukları hizmetkârlara benziyordu – tabii, bir farkla: Öfkeli Tugay’daki çocuklar, iktidar sarhoşluğunu dizginlemek için kimseden para almıyordu.

sanat/özgürlük, Öfkeli Tugay