Harold Pinter, Samuel Beckett’in “Son Bant” adlı tek kişilik oyununu icra ederken
1958’de şu satırları yazmıştım: “Gerçek ile gerçek olmayan arasında kesin bir ayrım yoktur, doğru ile yanlış arasında da... Bir şeyin ille ya doğru ya yanlış olması gerekmez; aynı anda hem doğru hem yanlış da olabilir.” Bu sözler bugün de bana anlamlı geliyor, ve sanat yoluyla gerçekliği ararken hâlâ geçerli olduklarını düşünüyorum. Onun için, bir yazar olarak bu sözlerin arkasındayım, ama bir yurttaş olarak bunları kabul etmem imkânsız. Bir yurttaş olarak, neyin doğru neyin yanlış olduğunu sormak zorundayım.
Tiyatroda hakikat asla ele gelmez. Hakikati hiçbir zaman bulamazsınız, ama hep aramak zorundasınızdır. Zaten bütün uğraşınızın altında bu arayış vardır. Hakikati aramaktır önünüzdeki iş. Çoğu zaman ona karanlıkta, el yordamıyla dokunur, bazen ona kazara çarpar, bazen de hakikate uyuyormuş gibi görünen bir şekil ya da görüntüyü şöyle bir görür, farkına bile varmayabilirsiniz. Ama asıl hakikat, sanatta hiçbir zaman bulunması gereken tek bir hakikat olmadığıdır.
Sanatta birçok hakikat vardır. Bunlar birbiriyle çatışır, birbirini iter, yansıtır veya görmezden gelir, birbiriyle alay eder, birbirine karşı kördür. Bazen bir ânın hakikatini avucunuzda hissedersiniz, sonra bir bakmışsınız parmaklarınızın arasından kayıp gitmiş.
Politikacıların kullandığı şekliyle politik dil, bu topraklara asla adımını atmaz; zira politikacıların büyük kısmı, gördüğümüz kadarıyla, hakikatle değil iktidarla, ve o iktidarı korumakla ilgilenir. O iktidarı korumaları için de, insanların, kendi hayatları hakkında bile doğruları bilmemesi, hakikatten bihaber yaşamaları şarttır. Onun için etrafımız uçsuz bucaksız bir yalan örtüsüyle çevrilidir, biz de onunla besleniriz.
Yazar olmak, son derece savunmasız, adeta çıplak bir hayat sürmek demektir. Bu konuda sızlanmamıza gerek yok. Yazar seçimini yapar ve ona bağlı kalır. Ama şu da bir gerçek ki, yazarsanız, hep ayazdasınızdır. Kendi başınızasınızdır, kimseniz yoktur. Ne sığınacak bir yeriniz, ne sizi koruyanlar vardır – meğerki yalanlar söyleyin, o zaman tabii kendinizi sağlama alırsınız, ki bu da bir politikacı olduğunuz anlamına gelir.
Aynaya baktığımızda karşımızdaki görüntünün yanlışsız olduğunu düşünürüz. Ama bir milim kaydığımızda görüntü değişir. Aslında sonu gelmeyen bir yansımalar yelpazesine bakmaktayızdır. Bazen bir yazarın aynayı kırması gerekir, çünkü hakikat bize o aynanın arka tarafından bakmaktadır.
Harold Pinter’ın (1930-2008) 2005 tarihli Nobel Ödülü konuşmasından alınmış pasajlar.