Lascaux mağaralarında bulunan, 17 bin yıl öncesine ait duvar resimleri
Hayvanlık, dolaysızlık veya içkinliktir. Bu durum, bir hayvanın diğerini yemesinde verilidir. Bir hayvan diğerini yediğinde, bu, yeme eylemini gerçekleştiren hayvanın benzerliği veya aynılığı koşuluna dayanır – içkinlikle kastedilen budur. Yiyen hayvanın yenen hayvan karşısında hiçbir aşkınlığı yoktur. İki hayvan arasında fark vardır, ama yiyen hayvan kendini yenen hayvandan bu mesafeyle ayırt etmez. Başka bir hayvan tarafından yenen hayvan, bir nesne olarak verili değildir. Bir nesneyi, bir şeyi, nesne sayılmayı reddeden bir insana bağlayan ilişkiye benzer bir tahakküm ilişkisi söz konusu değildir.
Hayvan dünyasında efendiliğin izi yoktur; onun, üzerinde hâkimiyet kurduğu hiçbir şey, birini bağımsız ötekini bağımlı kılan hiçbir şey yoktur. Hayvanların tümü eşit kuvvete sahip değildir elbette, ama bu sadece bir nicelik farkıdır. Aslan, hayvanlar âleminin kralı filan değildir – bu, insanbiçimci bir hurafeden ibarettir. Aslan, hareket eden sularda, daha küçük dalgaların üzerine devrilen büyük bir dalgadır.
Rakibini yenilgiye uğratan bir hayvan, ötekinin ölümünü bir zafer gibi algılamaz – çünkü o, ölümünün yeniden tesis edemeyeceği bir sürekliliği bozmuş değildir. Bu süreklilik sorgulanmamıştır. “Galip” çıktığı savaştan sonra bakışlarına sinen kayıtsızlık, içinde yaşadığı dünyayla suyun içindeki su kadar bütünleşmiş bir varoluşun göstergesidir.
Bize, içinden çıktığımız bu hayvan yaşamından daha kapalı bir şey yoktur. Bizim düşünme biçimimize, sessiz kâinatın bağrındaki yeryüzünden daha yabancı bir şey yoktur. Hayvan yaşamı, huzursuz edici bir muamma gibi dikilir karşımızda.
Bataille, “Animality”, The Theory of Religion içinde, çev. Robert Hurley (New York: Zone Books, 1989) s. 17-18