Gelmekte olan [İng. coming] varlık, herhangi varlıktır.[1] Skolastiklerin metafizik terimler [transcendentals] sıralamasında (quodlibet ens est unum, verum, bonum seu perfectum – herhangi bir var olan birdir, hakiki, iyi veya mükemmeldir), terimlerin her birinde düşünülmeden geçen ama diğer hepsinin anlamını koşullandıran terim quodlibet’tir. Bu terimin “herhangi” şeklindeki “hangisi olduğunun önemi yok, aralarında kayda değer bir fark olmaksızın” anlamına gelen yaygın çevirisi kuşkusuz doğrudur; fakat Latince’deki formu tam aksi anlama geliyor: quodlibet ens “hangisi olduğunun önemi olmaksızın varlık” anlamına değil, “her ne şekilde olursa olsun, bizzat önem taşıyan varlık” anlamına gelmektedir.[2] Başka bir deyişle, Latince ifade her zaman istence (libet) bir atıf ihtiva eder.[3] Herhangi varlığın arzuyla kökensel bir ilişkisi vardır.
Burada söz konusu olan Herhangi’nin tekillikle ilişkisi, tekilliğin ortak bir niteliğe (bir kavrama, örneğin: kırmızı olmak, Fransız olmak, Müslüman olmak) yönelik kayıtsız olması açısından değil, yalnızca nasılsa öyle olması açısındandır. Böylece tekillik, bilgiyi bireyin betimlenemezliği ile tümel olanın kavranılabilirliği [intelligibility][4] arasında tercih yapmak zorunda bırakan sahte ikilemden kurtulur. Düşünülebilir olan, Levi Ben Gershon’un (Gersonides) güzel ifadesiyle, ne bir tümel, ne de bir dizide içerilen bir birey; ama daha ziyade “herhangi bir tekillik olduğu ölçüde tekilliktir”. Bu kavramsallaştırmada, şöyle-ve-şöyle bir varlık, onu şu veya bu kümeye, şu veya bu sınıfa (kırmızılar, Fransızlar, Müslümanlar) ait kılan herhangi bir niteliğe sahip olmaklığından geri çağrılır. Fakat bu geri çağırma başka bir sınıf adına veya basitçe tüm aidiyetlerin genel yokluğu adına değil, öyle-olmak [being-such, être-tel], kendine ait olmak adınadır. Böylece, aidiyet koşulu altında sürekli gizli kalan (“öyle bir x vardır ki, y’ye aittir”) ve hiçbir şekilde gerçek bir yüklem [predicate] teşkil etmeyen bu öyle-olmaklık, kendi kendine açığa çıkar: Öyle/olmuş olduğu gibi ortaya çıkan tekillik, her ne istiyorsan odur, yani sevilebilir olan.[5]
Çünkü sevgi, hiçbir zaman sevilenin şu veya bu niteliğine (sarışın, küçük, şefkatli, topal olmak) yönelmez, fakat bu nitelikleri silik bir genellik (Tümel sevgi) adına da göz ardı etmez: Seven, sevdiğini yüklem atfedilen her şeyle, nasılsa öyle ister. Seven, nasılsa’yı ancak öyle ise arzular – bu, sevenin kendine özgü fetişizmidir.[6] Demek ki, herhangi tekillik (Sevilebilir olan) asla bir şeyin, şu veya bu nitelik veya özün kavranışı [intelligence] değil, yalnızca kavranılabilirliğin kavranışıdır. Platon’un erotik hatırlama [anamnesis] olarak tarif ettiği hareket, nesneyi başka bir şeye veya başka bir yere değil, kendi vuku buluşuna, İdea’ya doğru taşıyan bir girdaptır.
Bu metin Agamben’in Gelmekte Olan Cemaat kitabının (La comunità che viene, Bollati Boringhieri, 2001) Marilène Raiola tarafından Fransızca’ya ve Micheal Hardt tarafından İngilizce’ye yapılan çevirilerinden karşılaştırmalı olarak çevrilmiştir. Katkılarından dolayı Türker Armaner, Refik Güremen ve Sanem Güvenç Salgırlı’ya teşekkürler.
[1] Hardt’ın buraya düştüğü not şöyle:
“Herhangi bir(i) [İng. whatever, İt. qualunque]. Bu sıfat-zamirin İtalyanca’da İngilizce’de tuhaf kaçacak birçok kullanımı var. Ne var ki, terimin tematik merkeziliği, metinde geçtiği her noktada, konumunu korumamızı gerektirdi. Terimin Fransızca’daki karşılığı [quelconque] Gilles Deleuze ve Alain Badiou gibi birçok başka çağdaş felsefecinin çalışmalarında yansıma buluyor; ancak çeviriler kavrama farklı farklı karşılıklar (kimi zaman “tikel”, kimi zamansa “genel” gibi) önerdikleri için bu, görünmez hale geliyor. Ancak Agamben’in açıkça ortaya koyduğu gibi, herhangi bir(i) [qualunque veya quelconque] tam da ne tikel, ne genel, ne bireysel ne de cinse özgü [generic] olana işaret eder.”
Hardt’ın kavramın İngilizce karşılığını okurken aklımızda tutmamız gerektiğini hatırlattığı anlam farkı, kanımca Türkçe okuma için de geçerli ve önemlidir.
[2] “Quodlibet ens is not ‘being, it does not matter which,’ but rather ‘being such that it always matters.’”
[3] Agamben’in quodlibet kelimesinde dikkat çekmek istediği ve modern dillere yapılan çevirilerde kaybolan nokta şu: kelimenin Latince hali “hangisi olursa fark etmez” demek yerine “istediğin herhangi biri” anlamına geliyor. “Libet” kelimesine yapılan vurgunun sebebi bu. Metafizik terimler [transcendentals] konusunda yapılan alıntı da bu durumda şöyle yeniden söylenebilir: “İstediğin herhangi bir var olanı al; bu varlık bir, hakiki, güzel veya mükemmeldir”. Yani kelimenin Latince formu, bir kayıtsızlık değil tersine arzu içeren bir yönelim çağrışımı barındırıyor (Bu noktanın tekrar altını çizdiği için Refik Güremen’e teşekkür ederim).
[4] Bu kelimeyi Agamben’in de metnin devamında atıf yaptığı Platon’un “düşünülebilir dünya” [İng. intelligible world, Fr. monde intelligible] kavramıyla birlikte düşünmek uygun olacaktır. Bu aynı zamanda İdealar dünyasıdır.
[5] Bu cümle İngilizce’ye yapılmış çeviriye daha yakındır: “The singularity exposed as such is whatever you want, that is, lovable”. Burada söz konusu olan ifadenin “sen ne istiyorsan odur” anlamına değil, “istediğin herhangi bir şey” anlamına daha yakın olduğuna dikkat çekmek isterim. Hardt’ın Fransızca çeviride bulunmayan “want” (istemek, arzulamak) fiilini dahil etmiş olmasını, üçüncü dipnotta altı çizilen arzu içeren yönelim anlamına atıf yapmasına bağlamak mümkün.
[6] Fransızca çeviride ise bu cümle şöyledir: “Sevenin kendine özgü fetişizmi böylece kendini olumlar”.