/ Pasajlar / Başka Hayvanlarla Konuşmak

Geçen gün Tuscia’da bir sayfiye yerinde yürüyordum, çitlerle çevrili bir otlakta bir atla karşılaştım. Yanıma geldi ve ahşap çitin üzerinden kafasını uzattı. Bana dokunmak istiyordu. Bu nazik davranışına cevaben yerden bir tutam ot koparıp ona ikram ettim. Sırf nezaketten olsa da, ikramımı kabul etti. Sonra birkaç adım koştum, baktım o da hemen yanımda dört nala koşmaya başlamış. Sonraki bir saat boyunca mükemmel ve yoğun bir iletişim kurduk. Buradan çıkan bir sonuç da şu: Dilin iletişim kurmak için var olduğunu zannedenler yanılıyor. Dil iletişim için icat edilmemiştir. Başka bir şey, belki daha önemli ama, aynı zamanda daha tehlikeli bir şey için vardır dil. Hatta, iletişimin önündeki en büyük engel dildir. Hayvanlar bunu çok iyi biliyor. Bazen, dilin ağına düştüğümüzü görüp tuhaf bir acıma hissiyle izliyorlar bizi. Onlar da isteseler dil macerasına girebilirlerdi ama neyi kaybedebileceklerini bildiklerinden girmemeyi tercih ettiler.      

Ben bir hayvanım; gayri tabii koşullarda yaşayan bir türe mensup olsam da öyleyim. Ve bazen hayvanların bana şefkatle baktıklarını hissediyorum. Bu beni çok etkiliyor; ne zaman bir hayvan bana baksa utanca benzer bir şey hissediyorum. 

 

 

 

Elsa Morante, tıpkı Kafka gibi hayvanların hiçbir zaman Cennetten kovulmadığını düşünüyordu. Kedisi Caruso efsaneydi. Elsa ile Kafka haklılarsa, hayvanlar sayesinde biz de cennetten çok uzaklaşmamışız demektir. Hatta, hayvanlarla aynı dünyada yaşadığımıza göre, demek ki cennetten kovulmamışız; her nedense kovulduğumuzu sanıyoruz sadece. Diğer hayvanların bizi anlamakta bu kadar zorlanmasının sebebi bu.   

1970’lerin sonlarında sık sık La Sora Lella adında bir Roma lokantasına giderdik. Lokanta sahibinin bir mina kuşu (gracula religiosa) vardı; insanların ve diğer hayvanların sesini kusursuz bir şekilde taklit edebilen kuşlardan biri… Ne zaman kuşun yanından geçsem “Merhaba, ne haber?” diyerek beni selamlardı. Bir seferinde kızıp “Hep aynı şeyi söylüyorsun,” dedim. “Sen de!” diye cevap vermez mi! Buna bir açıklama bulunabilir belki, ama benim için unutulmaz bir deneyimdi.  

 

Leland de la Durantaye’nin Agamben’le yaptığı söyleşiden seçilmiş pasajlar.

başka hayvanlar, pasajlar