Ne yaparsan yap kitsch’ten uzak dur: Hangi mecrada çalışıyorsa çalışsın modernist sanatçının ilk kaidesi budur. 1939 yılında yayınlanan ünlü bir makalesinde sanat eleştirmeni Clement Greenberg okurlarına, sanatçının önünde iki yol olduğunu söylüyordu: Ya avangardın yolunu tutup figüratif resim gibi eski biçimlere meydan okuyacak, ya da kitsch eserler üretecekti. Günümüzde üretilen eserlerin çoğunda tanık olunan zorlama saldırganlığın kaynağı da kitsch korkusudur. Sanatınızın müstehcen, sarsıcı ya da rahatsız edici olmasında hiçbir sakınca yoktur; yeter ki kitsch olmasın.
“Kitsch” kelimesinin kökeni belirsiz olmakla beraber, 19. yüzyılda Almanya ve Avusturya’da yaygın olarak kullanıldığı bilinmektedir. Kelimenin ilk olarak 1860’lar ve 1870’lerde Münih’in sanat piyasasında ortaya çıktığı ve kolayca pazarlanabilen, ucuz ve çokça rağbet gören resimleri ve eskizleri tarif etmek için kullanıldığı konusunda mutabakat vardır. Kitsch’i tanımlamak kolay değildir ama onu görür görmez tanırsınız. Noel zamanı her yanımızı kitsch sarar – miadını doldurmuş, masumiyetlerini tamamıyla yitirmiş, buna mukabil bilgelikten zerre nasibini almamış klişeler.
Allen Jones, Secretary, 1972
Çek romancı Milan Kundera’nın konuyla ilgili ünlü bir gözlemi vardır. “Kitsch,” der Kundera, “birbirinin ardı sıra iki gözyaşının dökülmesine sebep olur”. İlk gözyaşı “Çimenlerde koşan çocukları seyretmek ne güzel,” der. İkincisi “Çimenlerde koşan çocukları görüp de tüm insanlıkla beraber duygulanmak ne güzel,” der. Demek ki, kitsch, gözlemlenen şeyden ziyade gözlemci hakkında bir şey söyler. Her tür duygusallık böyledir – duyguyu nesneden özneye yönlendirir, böylece hissetmenin ağırlığının olmadığı yalandan bir duygu dünyası, bir tür fantezi âlemi oluşur. Kitsch nesne bizi “böyle hissediyor olmam ne güzel, ne hoş” diye düşünmeye sevk eder. Tam da bu yüzden Oscar Wilde, Dickens’ın en iç bayıltıcı ölüm sahnelerinden biri için “Küçük Nell’in ölümüne gülmemek için insanın taş kalpli olması gerekir,” demişti.
Modernistler kabaca bu sebeplerden dolayı kitsch karşısında dehşete kapılırlar. Onlara göre sanat 19. yüzyılda kesin ve hakiki duygu ile muğlak ve kendini beğenmiş ikamesi arasında ayrım yapma becerisini yitirmiştir. Figüratif resim de, tonal müzik de, basmakalıp aşk ve kahramanlık şiirleri de hep aynı beladan mustariptir: Sanatçı insan ruhunun derinliklerini keşfetmektense abartılı bir ikamesini yaratıp onu satılığa çıkarır.
Elbette eski stilleri kullanabilirsiniz ama ancak başka bir amaç doğrultusunda. Yok ille de eski stillere sadık kalacağım diyorsanız sonuç kaçınılmaz olarak kitsch olacaktır – çaba sarf etmeden üretilip düşünmeden tüketilen yavan, ucuz ürünler. Kitsch, sahte duyguları dile getiren sahte sanattır. Amacı, aslında hiçbir şey hissetmediği halde tüketiciyi derin ve yoğun bir şey hissettiğine inandırmaktır.
Ne var ki, kitsch’ten uzak durmak o kadar da kolay değildir. Tüm sınırları zorlayacak şekilde avangard olmaya çalışabilir, hiç kimsenin aklından geçmeyecek bir şey yapıp adını da sanat koyabilirsiniz. Mesela, el üstünde tutulan bir ideali veya dinî duyguları ayaklar altına alabilirsiniz. Fakat bu da sonunda yapmacıklığa varır – sahte özgünlük, yapay bir anlam, yeni bir tür klişe. Modernistmiş gibi yapabilirsiniz ama bu ille de Eliot’ın, Schönberg’in ya da Matisse’in başardığı şeyi –modern kalbin en ücra köşelerine hitap etmeyi– başaracağınız anlamına gelmez. Modernizm zor zanaattır. Modernist olabilmek için hem belirli bir sanatsal gelenekte yetkin olmanız hem de yeni bir şey söylemek için gelenekten kopma becerisini gösterebilmeniz gerekir.
Jeff Koons, Pink Panther, 1988
Bu da tamamıyla yeni bir sanatsal girişimin ortaya çıkmasının sebeplerinden biridir. Ben bu sanatsal pratiğe “önleyici kitsch” [pre-emptive kitsch] diyorum. Modernist sertlik hem elde edilmesi zor olduğundan hem de pek tutmadığından Andy Warhol, Allen Jones ve Jeff Koons gibi sanatçılar kitsch’i kapı dışarı etmektense kucaklamaya karar verdiler. En beteri farkında olmadan kitsch işler üretmektir. Kasten kitsch eserler üretmek çok daha iyidir çünkü o zaman söz konusu eser, kitsch olmaktan çıkar, sofistike bir parodiye döner. Önleyici kitsch, basbayağı kitsch’i tırnak işaretleri içine almaya benzer; tırnak işaretlerinin eserin sanatsal sicilini koruyacağı umulur. Michael Jackson ve maymunu Bubbles’ın porselenden yapılma bir heykelini aklınıza getirin. Bir de bunun tapon renklere boyandığını, üzerine de bir kat cila geçildiğini düşünün. Söz konusu figürleri Meryem Ana ve çocuk İsa pozuna sokun; suratlarına insanın midesini bulandıracak kadar ağlak bir ifade kondurun. Sonuç öylesine bariz bir şekilde kitsch’tir ki, bu kadarı da olamaz diye düşünürüz. Burada Jeff Koons başka, daha derin ve anlamlı bir şey demek istiyor olmalıdır. Belki de bu sanat eseri gerçekten de kitsch hakkında bir yorumdur; bir tür meta-kitsch.
Önleyici kitsch çemberin ilk halkasıdır. Sanatçı, kendini ciddiye alıyormuş gibi yapar; eleştirmen, sanatçının eserini değerlendiriyormuş gibi yapar; ve modernist müessese de eseri yüceltiyormuş gibi yapar. Tüm bu dalaverenin sonunda, özgün eseri “çakmasından” ayırt edemeyen biri, söz konusu işi satın almaya karar verir. İşte sahtekârlık ancak bu noktada sona erer ve söz konusu eserin gerçek değeri –yani, parasal değeri– kendini açık eder. Lakin, bu noktada bile gösteriyi devam ettirmek elzemdir. Alıcı, aldığı şeyin özgün bir eser olduğuna dair inancından şaşmamalıdır. Satın alınan ürün gerçek bir sanat eseridir, dolayısıyla içkin olarak değerlidir ve verilen her kuruşu hak etmiştir. Öteki türlü, fiyatın, basitçe, söz konusu alıcı da dahil herkesin bu derece kof bir iş üretebileceği gerçeğini yansıtması beklenirdi. Kitsch, özü itibariyle, kendisiyle özdeş olmayan şeydir; kendisinin ikamesidir. Kitsch ürünler, paralel aynalara yansıyan nesneler misali sonsuza kadar kendilerini tekrar ederler, ve her bir yansımada fiyat bir nebze daha artar. Öyle ki, sonunda, her çocuğun kavrayabileceği ve hatta bazılarının imal dahi edebileceği Jeff Koons imzalı bir balon köpek, yaşayan bir sanatçının eserine verilen en yüksek rakamı kapar. Tabii, Jeff Koons sanatçı falan değildir; o ayrı.
Roger Scruton’un A Point of View: The strangely enduring power of kitsch başlıklı makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir.