Köln'deki Dada Erken İlkbahar sergisinde Max Ernst'in yirmi, Johannes T. Baargeld'in dokuz eseri ve bir de ortak işleri olan Simultantriptychon vardı.[1] Bunlardan pek azı geriye kaldı. Bir kısmı sonradan Berlin'deki Dada Fuarı'nda sergilendi, orada çekilen fotoğraflardan izleri sürüldü. Müstehcenlik nedeniyle serginin polis tarafından kapatılmasına neden olan, Ernst'in ahşap şapka kalıpları, çubuklar ve başka hurdaları kullanarak yaptığı gerçek insan boyutunda bir heykeldi. Katalogdaki listede Ernst'in üç heykeli daha vardı ve dört de rölyefi. Bir eleştirmen yazısında bu rölyefleri şöyle tasvir etmişti: "Gözünüzün önüne sağlam, güzel bir ahşap pano getirin, üzerine sadece çivi ve çekiç kullanılarak, hiçbir anlam ifade etmeyen makaralar, tahta parçaları, telgraf telleri ve her türlü inşaat kerestesi çakılmış olsun ve sonra gökkuşağının tüm renklerine boyansın."[2] Ernst bunlara, Kurt Schwitters'a atfen, 'Merz resimleri' adını vermişti.[3] Heykellerle rölyeflerden sadece bir tanesi yok edilmeden kaldı; başlığı "Uzun bir Deneyimin Meyvesi", yaratıcı sürecin gerektirdiği beceriye ve emeğe ironik bir göndermeydi.
Sağda Max Ernst'in akıbeti bilinmeyen Architektur [Mimarlık] adlı eserinin Bulletin D'de yayınlanan fotoğrafı, solda Frucht einer langen Erfahrung [Uzun Bir Deneyimin Meyvesi], her ikisi de 1919 tarihli.
Bu döneme ait başka bir grup eserinde Ernst, matbaada bulduğu bir kenara atılmış baskı kalıplarını kullanarak iki farklı tekniği birleştirmişti. Sonraları da uygulamayı sürdüreceği bu yöntemlerden biri, harf ve işaret kalıplarını –hurufat– mühür gibi kullanıp kağıda basmaktı; frottage diye bilinen öteki teknik ise, aynı kalıpların üzerine kağıdı yerleştirip çıkıntı oluşturan yüzeylerin üzerinden yumuşak bir kalemle bastırarak geçmekti. İki yöntemi birlikte kullanarak ve bazen suluboya ya da guaşla renklendirerek insan biçimini ya da makineleri andıran imgeler üretmişti. Bunların bazıları Francis Picabia'nın Zürih'teki Dada dergilerinde yayınlanan makine desenlerini hatırlatıyordu. Makine-insan savaş sonrasında Berlinli dadacıların fotomontajlarının da önde gelen konularından birisi olmuştu. Ernst'in işe yaramayan bu makinelerinin bazılarına verdiği isimlere bakılırsa, adeta kendisi de makine yapan bir makineydi. Zaten Baargeld'le birlikte, Berlin'deki dadacılar gibi, makine ve meta kültürünün yıkıcı etkilerini kendilerine dert edinmişlerdi.[4]
Max Ernst, selbstkonstruirtes maschinchen [kendi kendini inşa eden makinecik] 1920 civarı ve La grande roue orthochromatique qui fait l'amour sur mesure [Ölçüsüne göre aşk yapan kırmızıdan başka her renge duyarlı büyük tekerlek] 1919.
Kolaj
Iskartaya çıkmış döküntülerle yaptığı heykellerle rölyefler ve matbaada kullanılmaz olmuş hurufatla yaptığı resimler bir yana, Ernst'in külliyatı içinde asıl önemli yere sahip olacak işleri Dada Erken İlkbahar sergisinin hemen ertesinde üretmeye başladığı kolajlardı. Bunlar kübistlerin buldukları nesneleri resimlerine iliştirerek yaptıkları kolajların tam zıddıydı. Ernst karşısına çıkan ve aklını çelen herhangi bir basılı sayfayı alıp üzerini kısmen boyayarak dönüştürüyordu. Sonraları basılı sayfanın üzerine başka basılı malzemelerden kestiği parçaları yapıştırarak sürdürecekti kolajlarını. Bunların oluşum sürecini anlatırken, mesela bir ticari ürün kataloğunun sayfasında şaşırtıcı bir biçimde yan yana gelen olmadık nesnelerin kendisinde tetiklediği sanrılara ve o sanrıları zaptetme güdüsüne değiniyordu. Sayfanın bazı bölümlerini boyayarak zihninde beliren görüntüleri kayda geçirmeye çabalıyordu.[5] Bir de şu vardı, bu yöntem onu geleneksel sanatın yücelttiği 'yaratıcı deha'yı harekete geçirerek doldurması beklenen ancak onu ürküten beyaz kağıt ya da boş tuvalle karşılaşmaktan alıkoyuyordu.[6] Kâğıt üzerinde zaten var olan gerçek nesneleri kullanarak hayali imgeler ve bilinçdışından türeyen garip, yabancı dünyalar yaratıyordu. Sıradan sayfa yüzeyine irkiltici bir derinlik katarak ya da sonsuz bir boşluk yanılsaması yaratarak düşsel mekânlar peyda ediyordu. Hans Richter'in deyişiyle, "Max Ernst'in manipüle ettiği evrende, makine parçaları insanlara, insanlar eşyalara, eşyalar doğaya dönüşüyor ve her şey mekanik bir mekânda, yeraltı dünyasında hareket ediyor, asılı kalıyor veya donuk duruyordu."[7]
Mesela bir derste kullanılmak üzere üretilmiş, insan, hayvan, bitki ve eşya çizimleriyle dolu sayfadaki ayı, kuzu, balina, yılan, ağaç, karyola, masa ve dolabı koruyup, öteki figürleri boyayla örterek, ancak düşlerde karşımıza çıkacak bir enteryöre dönüştürmüştü. Vahşi doğayı kapalı bir ev içi mekânına taşımıştı. Böylece Ernst sayfa üzerinde rastgele yan yana gelen figürlerin onda bir anda uyandırdığı kışkırtıcı ve şaşırtıcı çağrışımları resmetmişti. Üstelik gizlediği figürlerin kimisi, sanki bilinçdışından belirir gibi, boyanın altından belli belirsiz görünüyor ve yeni çağrışımların önünü açıyordu.[8]
Üst: Köln’de basılmış bir ders kitabından grafik, basım yılı 1914. Alt: Max Ernst, Das Schlafzimmer des meisters es lohnt sich darin eine nacht zu verbringen [Efendinin yatak odası içinde bir gece geçirmeye değer] 1920.
Dada Ruhu
Ernst, savaşa katılıp iki kez yaralanmış ve, kendi tabiriyle, 1914'de ölüp 1918'de dirilmişti. Hayata dönüşü Dadamax kisvesinde olmuştu. Anlayamadığı ve açıklayamadığı akıl dışı düzenle baş etmek için akla sığınmak yerine, bu düzene direnmeye, onunla alay etmeye, onu altüst etmeye, bozguna uğratmaya girişmişti. Savaş sonrasında iyice belirginleşen, gelenekle modernlik, akılla akıldışı, insanla makine, gündelik gerçeklikle bilinçdışı arasındaki çelişkileri ortaya koymaya çalışmıştı. Felsefe, psikoloji ve sanat tarihi eğitimi almıştı ve Alman romantik geleneğine sıkı sıkıya bağlıydı. Gözle gördüğü gündelik gerçeklik değil, iç gözüyle algıladığı düşler, kabuslar, bilinçdışının karanlık köşeleri sanatından eksik olmadı.
Köln'deki dadacılar yaratıcı sanatçı ve sanatçının imzasıyla taçlanan biricik sanat eseri mitlerini yıkma konusunda Dada ruhuna bağlı kaldılar. Ernst, Dada dergilerindeki sözcük oyunlarını andıran biçimde, resimlerini imzalarken kendi ismiyle oynuyordu ve Almancada 'ciddi' anlamına gelen soyadını kimi zaman sıfat gibi kullanıyordu: "Ernst", "Dada Ernst", "max ernst", "Dadamax ERNST", "dadamax maximus". Yaratıcı birey olarak sanatçıyı ortadan kaldıran ortak işleri de vardı. Bir keresinde Hans Arp, Ernst'in kolajlarından birini kendisi yapmış olmayı dilediğini dile getirince, Ernst resme onun imzasını da eklemeyi önermişti. Bu olaydan "FaTaGaGa" adını verdikleri ortak bir kolaj dizisi çıktı.[9] Kolajları Ernst üretti, üzerlerine Arp başlık niyetine kısa metinler ekledi. Kesip yapıştırarak bir araya getirdiği gizemli figürlerden oluşan kolajlardaki fragmanların ek yerlerini ve elle yapıldıklarını gizlemek için Ernst bitmiş ürünün fotoğrafını çekiyor, sergilemek üzere büyüterek basıyordu.[10] Böylece tamamlanmış eser kolaj değil fotoğraf oluyor, röprodüksiyon orijinalin yerine geçiyordu.
Max Ernst ve Hans Arp, hier ist noch alles in der schwebe [burada her şey halen yüzüyor] 1920. Bir balık röntgeniyle, duman eklenince bir vapuru andıran ters dönmüş bir böcekten oluşan, FaTaGaGa dizisinden bir kolaj ve çeperine Arp'ın yazdığı metin. Boyutları 32x38.8 cm ama yayınlanması için Tzara'ya gönderirken 5.25x6.25 m diye not düşmüşler.[11]
Ernst, 1919'da Dada'yla tanışmasının ardından, biteviye yeni teknikler deneyip durmuş ve ne yaparsa yapsın estetik kabullere meydan okumuştu. "Resim iki farklı ancak birbirini tamamlayan düzlemde gerçekleşir" demişti bir keresinde, "saldırganlık ve coşku".[12] Henüz 1921 gibi erken bir tarihte hayatı boyunca üreteceği eserleri tanımlayacak tabiri bulmuştu: "Pentürün Ötesi".[13]
Max Ernst, La Puberté proche ... [Yaklaşan ergenlik] 1921. Bu ufak boyutlu kolajı (24.5x16.5 cm) Ernst, kanepeye uzanmış bir çıplak kadın fotoğrafını 90 derece çevirerek üretmiş. Etrafını Rönesans fresklerini andırır biçimde maviye boyayınca, başsız kadın figürü semavi bir boşlukta süzülür gibi olmuş.
Köln-Paris Bağlantısı
Köln'deki iki kişilik Dada serüveni 1920 sonlarında Baader'in üniversite eğitimine geri dönmesiyle son buldu. Yalnız kalan Ernst ise Paris'teki dadacılarla ilişkilerini canlandırdı. İlk kişisel sergisi 1921 Mayıs'ında Paris'te, Au Sans Pareil kitabevinde açıldı: Exposition Dada Max Ernst. Tristan Tzara Zürih'ten Paris'e taşınınca burası önce dadacıların yayınevi ve karargâhı olmuştu; sonraki yıllarda da sürrealistlerin yayıncısı olacaktı. Ernst seyahat izni alamadığı için Paris'e gidemedi. Açılış, Dada geleneğine uygun, taşkın bir gösteriye dönüştü. Bir kere galeri mekânı karanlık bir bodrum katındaydı ve ışık yakılmadığı için pek bir şey görmek mümkün değildi. Dadacılar, koyu renk takım elbiseler içinde, kravatsız ama ellerinde beyaz eldivenlerle volta atıyorlardı; André Breton ha bire kibrit çakıyordu, Georges Ribemont-Dessaignes "kurukafanın üzerine yağmur yağıyor" diye haykırıyor, arada Louis Aragon acayip sesler çıkararak ona katılıyordu. Philip Soupault ve Tzara saklambaç oynuyorlardı. Döşeme kapağının gerisinden iniltiler geliyor, bir dolabın içinden ziyaretçilere hakaretler yağıyordu. Benjamin Péret dakika başı aynı kişinin elini sıkıyordu. Jacques Rigaut ise kapıda durmuş, yüksek sesle gelen arabaları ve kadınların taktığı incileri sayıyordu.[14] Davetiyenin üzerinde yazdığına göre saat 10:00'da bir Kanguru belirecekti, 10:30'da "Yüksek Frekans" adlı şiir okunacak, 11:00'de Sürprizlerin, 11:30'dan sonra Samimiliklerin Dağıtımı gerçekleşecekti. Saati geldiğinde döşeme kapağı açılınca Kanguru yerine iki dadacı dışarı fırladı. Sürpriz, ikram edilen yiyecek-içecekten ibaretti. Tzara bir ara bardaklardan birinde zehir olduğunu ilan etti ama endişeye gerek yoktu, panzehri vardı.[15]
Ernst'in Paris'teki sergisinin açılışında Au Sans Pareil kitapevinin kapısının önünde René Hilsum, Benjamin Péret, Serge Charchourne, merdivenin tepesinde bisikleti tutan Philip Soupault, baş aşağı duran Jacques Rigaut ve André Breton.
Ernst'in Tzara'yla başlattığı sergi girişimini Breton devralmıştı. Kolajlar Köln'den Paris'e vardığında Parisli dadacılar onları ilk kez Picabia'nın evinde toplu haldeyken gördüler ve çarpıldılar. Breton "bir daha hiç yaşamayacakları bir biçimde onları etkileyen" kolajları şöyle anlatacaktı: "Hariçten gelen nesneler olağan ortamlarından sökülmüştü. Her parça nesne olarak girdiği ilişkilerden azat edilince, yepyeni biçimlerde başka unsurlarla birleşiyordu." Sergi kataloğuna yazdığı metin, sonraları sürrealizmi tanımlarken kullanacağı kimi kavramları daha o zaman Dada ile ilgili olarak dile dökmüştü:
Dada ve yalnızca Dada birbirinden apayrı iki gerçekliğe, kendi deneyim alanımızı terk etmeden erişebilme, onları biraraya getirme ve temasları sırasında bir kıvılcım çaktırabilme ... ve, dayanak olacak bir çerçeveden mahrum ederek, bize kendi hafızamız içinde yolumuzu kaybettirebilme becerisine, o harikulade yetiye sahiptir.[16]
Ernst'in bu ilk kişisel sergisi, tıpkı Köln'deki Erken İlkbahar sergisi gibi, sergiyi kolektif bir sanat eserine, sergi gezmeyi dramatik bir deneyime dönüştüren 1930'ların sürrealist sergilerinin öncüsüydü. Breton'un metninin işaret ettiği, farklı gerçeklikleri bir araya getirip yeni gerçeklikler türetme; hayal gücüne, bilinçdışına, düşlere, sanrılara sarılarak yaratıcılığı özgür bırakma; bulunmuş sıradan bir nesnedeki sıradışılığı keşfetme gibi Ernst'in bu dönemde Köln'deki Dada hareketi içinde ürettiği eserlere özgü nitelikler de yine ileriki yıllarda sürrealizmi tanımlayacaktı. Ernst'in sanatı 1923'e gelene kadar 'dadaist' diye bilindi. Aynı minvalde süren sanat üretimi 1924 sonrasında Breton tarafından 'sürrealist' diye etiketlendi. Yıllar sonra Breton da Ernst'in sanatı için "Dada'yla sürrealizm birbirinden ayrılmaz" diyecekti, "her ikisinin değirmenine de su taşır."[17]
Ernst 1921 Temmuz'unda ailesini ve Almanya'yı terk ederek, Éluard'ın pasaportuyla yasadışı yolla Fransa'ya gitti ve edindiği sahte kimlikle Paris'teki dadacılara katıldı.[18]
Max Ernst
Esinden Düzene
1932
[...]
Yağmurlu bir gün Ren Nehri üzerindeki Köln'de, bir eğitim gereçleri dükkanının kataloğu gözüme ilişti. Her türlü numunenin tanıtım çizimlerini içeriyordu: aritmetik, geometrik, antropolojik, zoolojik, botanik, anatomik, mineralojik, paleontolojik vs. Biri birinden bunca farklı unsurun böyle bir araya yığılmasındaki saçmalık hem göze hem de zihne son derecede çetrefil geliyordu. Öyle ki, resmedilen nesnelere yeni ve hızla değişen anlamlar yüklüyor, sanrılara yol açıyordu. Aniden 'düşsel melekelerimin' öylesine yoğunlaştığını hissettim ki, gözümün önünde beliren nesneleri yepyeni bir zeminde algılamaya başladım. Onu zaptetmek için biraz boya veya birkaç çizgi yeterliydi: bir ufuk çizgisi, bir gökyüzü, bir ahşap yer döşemesi, öyle bir şeyler. Sanrım tespit edilmiş oluyordu. Sıra sanrıyı birkaç sözcük ya da cümleyle yorumlamaya geliyordu. Mesela: "Bulutların yukarısından gece yarısı geçip gidiyor. Gece yarısının yukarısından görünmez gündüz kuşu süzülüyor. Kuşun biraz üstünde eter yayılıyor ve duvarlarla damlar yüzüyor." – "Gök gürültüsü taşındaki tatlı santrifüj tamburu sessiz uzamda şuursuzca vızıldıyor." – "İtinayla zehirlenen yeniyetme kızlar numune kavanozlarına konuyor. Bu bahar tanıtımını yaptığımız küçük Amerikalı kız memesini neşeyle foklara ve köpekbalıklarına sunuyor. İnsan gözü bir cam gözyaşı, tuzlanmış kar ve dondurulmuş hava ağı."[19]
Çeviri: Nur Altınyıldız Artun
[1] William A. Camfield, Max Ernst, Dada and the Dawn of Surrealism (Münih: Prestel, 1993) s. 71. Aslında Simultantriptychon dadacıların ve arkadaşlarının isim listesinden ibaretti ve Tristan Tzara'nın Bulletin Dada'nın 6. sayısında saydığı isimlere dayanıyordu.
[2] "The Latest Fashion", Max Ernst, Dada and the Dawn of Surrealism içinde, William A. Camfield (Münih: Prestel, 1993) s. 70-71.
[3] Köln'deki ilk Dada sergisi, D sonra Düsseldorf'a taşınmıştı (Ocak-Şubat 1920) ve oradaki sergiyi yazan bir eleştirmen Ernst'in bu asamblajları "Merz resimleri" diye adlandırdığını aktarmıştı. Werner Spies, "An Open-ended Oeuvre", Max Ernst, Dada and the Dawn of Surrealism içinde, s. 62.
[4] Hal Foster, "A Bashed Ego: Max Ernst in Cologne", The Dada Seminars içinde, der. Leah Dickerman & Matthew S. Wittkovsky (Washington: National Gallery of Art, 2005) s. 127.
[5] Max Ernst'in "Esinden Düzene" başlıklı yazısından geniş bir alıntı sayfa sonunda.
[6] Werner Spies, "An Open-ended Oeuvre", s. 17-18.
[7] Hans Richter, Dada 1916-1966, Bir Sanat ve Anti-Sanat Hareketi, çev. Mustafa Tüzel (İstanbul: Birey Yayınları, 1993) s. 48.
[8] Yarı saydam boyanın tam da kapatamadığı yüzeylerde beliren figürler, Freud'un hafızanın ve bilinçaltının işleyişine dair yazdıklarını akla getiriyor; Rosalind Krauss'tan aktaran Sabine T. Kriebel, "Cologne", Dada içinde, der. Leah Dickerman (Washington: National Gallery of Art, 2005) s. 225-226.
[9] Georges Hugnet, "The Dada Spirit in Painting", The Dada Painters and Poets: An Anthology içinde, der. Robert Motherwell (New York: Wittenborn, Schultz, 1951) s. 157 ve Hans Richter, Dada Art and Anti-Art, çev. David Britt (Londra & New York: Thames & Hudson, 2001) s. 163.
[10] Sabine T. Kriebel, "Cologne", s. 227. FaTaGaGa dizisindeki kolaj-fotoğrafları Ernst Dadaglobe'da yayınlanmak üzere Tzara'ya iletmişti, William A. Camfield, Max Ernst, s. 85.
[11] William A. Camfield, Max Ernst, s. 85.
[12] Aktaran Werner Spies, "An Open-ended Oeuvre", s. 18.
[13] Ernst henüz Köln'deyken, Paris'teki ilk kişisel sergisi düzenlendiği sırada bu tabiri kullanmıştı, Werner Spies, "An Open-ended Oeuvre", s. 17. Sonradan kitap olarak yayınlanacak 1937 tarihli makalesinin başlığı da bu olacaktı: "Au-delà de la peinture", Cahiers d'Art, 6-7 (1937).
[14] Annabella Melzer, Dada and Surrealist Performance (Baltimore & Londra: Johns Hopkins University Press, 1994) s. 147 ve Hans Richter, Dada Art and Anti-Art, s. 182.
[15] William A. Camfield, Max Ernst, s. 96.
[16] Rudolf Kuenzli (der.), Dada (Londra: Phaidon, 2006) s. 33.
[17] Aktaran, Werner Spies, "An Open-ended Oeuvre", s. 18.
[18] Rudolf Kuenzli, Dada, s. 33
[19] İlk yayınlanışı, Max Ernst, "Inspiration to Order", This Quarter, 5 (Eylül 1932) s. 79-85. Rudolf Kuenzli, Dada içinde, s. 244.