Dave Hickey
Amerika’nın önde gelen sanat eleştirmenlerinden Dave Hickey’nin de çağdaş sanat dünyası karşısında sonunda sabrı taştı ve artık eleştirmenlik yapmayacağını açıkladı. “Batman çizgi romanı okumuş” olan herhangi birinin bu piyasada kariyer yapabilir hale geldiğini söyleyen Hickey, Observer’a yaptığı açıklamada, sanat eleştirmenliğinin, sanat eserlerini riski olmayan birer yatırım aracı olarak gören zengin koleksiyonculara yatırım danışmanlığı yapmaya dönüştüğünü ve daha fazla buna devam edemeyeceğini belirtti. “Ben dahil diğer pek çok sanat eleştirmeni tıpkı kral danışmanı gibi ortalıkta dolaşıp bu çok zengin insanlara akıl vermekten başka bir iş yapamaz hale geldik. Gerçekten de buna değmez.” Hickey'e göre, sanat dünyasında bir turist mantığıyla hareket ediliyor: “Diyelim ki Londra’ya gittim, herkes Damien Hirst’ten bahsetmek istiyor. Ama o beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Hiçbir zaman da ilgilendirmedi."
“Artık bazı boktan işlerin gerçek değerini göstermenin zamanı geldi,” diye sözlerine devam eden Hickey’nin tepkisinden Tracey Emin, Antony Gormley ve Marc Quinn de nasibini alıyor: “Çok fazla şöhret, çok fazla başarı ve çok az eleştirel kıstas,” nedeniyle bu noktalara geldiklerini ve haklarında “inanılmaz bir abartı” yaratıldığını söylüyor.
“Para ve şöhret sanat dünyasına kara bir gölge gibi çökmüş durumda ve yeni düşüncelerin, tartışmaların önünü kesiyor ve ortaya çıkmalarını engelliyor,” diyen Hickey, süregiden bu sistem içinde koleksiyoncuların, galerilerin, müzelerin ve sanat simsarlarının, sanat üzerine açık fikirli tartışmalardan kaçınan sanatçılara gereğinden fazla bir değer atfedilmesinde ortak bir düzenek içinde hareket ettiklerini söylüyor.
“Umarım bu sistemi yok etmek için bu bir başlangıç olur. Şu an sanat dünyasında yaşanan durum tıpkı 19. yüzyıl Paris salonlarında bürokratların ve muhafazakârların egemen olduğu dönemi andırıyor. O döneme bir son veren, yeni bir sistem ve dönüşüm başlatanlar ise bizatihi sanatçılar, yani Empresyonistlerdi. Onlarla birlikte modern sanatın ve şeylere farklı bir bakış getirebilmenin önü açılmıştı. İşte şu anda buna her şeyden daha çok ihtiyacımız var. Bu düzenin dışında bir şeyler üretebilen ve yaşamı yeniden başka bir gözle değerlendiren sanatçılara ihtiyacımız var. Diğer bir deyişle, yerleşik düşünceleri onaylamak yerine onları yerle bir eden bir anlayışa.”
Bugün 71 yaşında olan Hickey öteden beri sanat eleştirmenliği dünyasının haylaz çocuğu olarak biliniyor ve entelektüel birikiminin yanında açık seçik duruşuyla da saygı uyandırıyordu. Bir keresinde şöyle demişti: “Sanat dünyası bir Raffaello’ya graffitiymişçesine bakanlar ve bir graffitiye Raffaello’ymuşçasına bakanlar olarak ikiye ayrılmış durumda. Benim tercihim ise ikinci gruptan yana.”
Hickey bu işe ilk başladığı yıllarda hippilerin yaptıklarını koleksiyonculara sattığını, oysa şimdi bu sanatçıların artık o koleksiyoncular gibi yaşadıklarını söylüyor: “Şehir içinde ve dışında birer evleri ve BMW’leri var. Sanat dünyasına girme nedenim seks, uyuşturucu ve Robert Smithson, Richard Serra ve Roy Lichtenstein gibi “tutkulu” sanatçılardı. Oysa artık bu ateşli ruhu kimsede görmüyorum. Yale’deki öğrencilere gelecekte ne yapacaklarını sorduğumda hepsi de Brooklyn’e taşınacaklarını söylüyorlar –en muhteşem sanat eserini yapacaklarını değil.”
Hickey aynı zamanda sanat danışmanlarının koleksiyoncuların sanat eserine dair fikir yürütme zorunluluğunu da ortadan kaldırdıklarını söylüyor: “Eskiden anlamadığınız bir resmin önünde durduğunuzda, tahmin yürütmek gibi bir yükümlülüğünüz vardı. Oysa şimdi ona bakmanıza bile gerek yok. Gidip bir danışmana sormak yeterli.”
Sanat dünyası adına neyin özlemini çektiği sorusuna ise Hickey şu yanıtı veriyor: “Elitist olmayı ve ahmaklarla konuşmak zorunda olmadığım zamanları özlüyorum. Sanat dünyasına girdiğim zaman, hepimiz gönüllüydük ve kimsenin sosyal bir güvence beklentisi yoktu. Hepimiz birer maceraperesttik ve birlikte takılmaktan hoşlanıyorduk. Sadece konuşmayı ve tüm o imkânsızlıkları seviyordum. “Profesörler” falan yoktu ve hepimiz aslında işsizdik ve kendimize işler yarattık. Düşünsenize, Rolf Ricke ve ben insanlara sanat simsarı olduğumuzu söylerdik. Daha sonra da insanlar gelir ve elimizde ne olduğunu sorarlardı ve biz de boş gezenin boş kalfası olmadığımızı göstermek için bir şeyler bulup getirmeye başladık ve gerçekten de birer sanat simsarı olduk sonunda. Benim için dünyanın sonunu getiren olay ise ki çok ciddiyim, sanat simsarlarının, dergilerin, eleştirmenlerin ve müzelerin çekincesiz duruşlarını ve güçlerini, para ve güvence için bırakmaları oldu. Öte yandan şunun da altını çizmek isterim: Şu anda aslında çok değerli eserler üretildiğine de inanıyorum –1968’lerdeki gibi olmasa da en az 1980’ler kadar verimli bir dönem diyebilirim. Farklı olan ne derseniz, eskiden bu dünya Pop ya da Minimalist gibi grupları içine alabilirdi. Oysa şimdi her defasında tek bir sanatçıyı allayıp pullayıp önümüze koyuyorlar ve onları diğerlerinden yalıtıyorlar ki bunun hiç kimseye bir faydası yok. Şayet bir sanatçıysanız gidin bir gruba dahil olun ya da yaratın.”
Hickey eleştirmenliği bırakma kararında New York Guggenheim’da düzenlenen bir panelde konuşma yapmadan önce önüne, on sayfalık bir sözleşme çıkarılmasının da etkisi olduğunu söylüyor. “Ne diyebilirim ki, artık her şey kirli ve her şey salakça. Ben bir entelektüelim ve partilere davet edilip edilmemek umrumda değil. İstifa ediyorum.”[NÖ]
Kaynaklar: http://www.guardian.co.uk/artanddesign/2012/oct/28/art-critic-dave-hickey-quits-art-world?INTCMP=SRCH
http://galleristny.com/2012/10/dave-hickey-retiring-sort-of-interview/?show=all