Özgürlük yalnızca yaratırken ya da mücadele ederken ortaya çıkar ve ikisinin de amacı özünde aynıdır: hayatı gerçekleştirmek.
Kıtlığı, sömürüyü ya da çalışmayı bilmeyen; kimsenin yaratıcılıkta sınır tanımadığı bir toplumda insanın nasıl yaşayacağı sorusu –bu rahatsız edici, temel soru–, zihinlerimizde şimdiye dek bilinen, mimarlık ya da şehircilik alanında gerçekleştirilmiş olan tüm çevrelerden kökten farklı bir çevrenin imgesini uyandırır.
Bizim sanatımız devrimci bir dönemin sanatıdır: hem batmakta olan bir dünyanın tepkisi hem de yeni bir çağın müjdecisi. Bundan ötürü, ilkinin ideallerine uymaz, öte yandan ikincisininki de henüz yaratılmayı beklemektedir.