Ukrayna'nın Finans Oligarkı Şimdi Sanat Oligarkı

31/10/2011 / skopbülten

Ünlü para dergisi Forbes, Viktor Pinçuk’un servetinin 3,3 milyar dolar olduğunu tahmin ediyor. Bu servetin çoğunu Ukrayna’da “Turuncu Devrim”in başa geçirdiği Leonid Kuçma’nın kızı Elena’yla evlendikten sonra sağladığı ayrıcalıklar sayesinde yapmış. Örneğin, 850 milyon dolara özelleştirdiği Ukrayna’nın belli başlı çelik tesisini bir süre sonra Hint çelik devi Laksmi Mittal’e 4,8 milyar dolara satmış. Bu hızlı spekülatör aynı zamanda ülkenin en popüler televizyon kanallarıyla gazetelerinin yanı sıra, endüstriyel yatırımları da denetleyen bir yatırım danışmanlık şirketinin sahibi. Öte yandan Pinçuk, 2000 yılında bir gazetecinin katledilmesiyle ilgili olarak kayınpederiyle şuç ortaklığı yapmaktan yargılanıyor. Bu hadisenin doğurduğu karanlık havayı dağıtmak amacıyla aile Paris merkezli bir halkla ilişkiler firmasını tutuyor. İşte bu firma da onlara, hemen sanat satın almaya başlayarak, bunları kamuya segileyecekleri bir merkez açmalarını tavsiye ediyor. Ve böylece 2006 yılında Kiev’de Pinçuk Çağdaş Sanat Merkezi kuruluyor. Merkez şu sıralar Pinçuk’un favori sanatçıları olan Jeff Koons, Damien Hirst ve Takashi Murakami’yi sergiliyor ve sergi kalabalıklardan geçilmiyor.

 

Viktor Pinçuk ve Jeff Koons, sanatçının “Balon Tavşan (Mor)” adlı

işinin önünde; Pinçuk Sanat Merkezi’nde.

 

Bu ilk çağdaş sanat müzesi girişiminin, kuruluş amacını büyük bir başarıyla gerçekleştirmesi üzerine Pinçuk şimdi küresel bir sanat hamlesine yönelmiş. Bu da, artık kolayca tahmin edileceği gibi, koleksiyonlarından çok ikonik mimarisiyle kendini pazarlayacak spektaküler bir çağdaş sanat müzesi. Şimdilik müzenin mimarı açıklanmıyor, ama ‘güvenilir kaynaklar’ Piçuk’un Tate Modern’in mimarları Herzog ve de Meuron’la anlaştığını belirtiyor. Pinçuk’un sanatla ‘iletişim tasarımı’ yapmak amacıyla düzenlediği diğer bir küresel girişim, “Gelecek Kuşak Sanat Ödülü”. İki yılda bir verilecek olan ve 35 yaş altındaki bütün dünya sanatçılarına açık olan 100.000 dolarlık bu ödül, daha çok Pinçuk’un ricasını kıramayarak ödül komitesinde yer alan müzeciliğin şöhretleriyle lanse ediliyor: Tate Modern’in, MoMA’nın, Guggenheim’ın ve Pompidou’nun başında yer alan, sırasıyla, Nicholas Serrota, Glenn Lowry, Richard Armstrong ve Alfred Pacquement. Pinçuk sanat ve mimarlık dünyasının yıldızlarıyla olduğu kadar Bill Clinton, Tony Blair gibi kurt siyasetçilerle de dost, onlarla da birtakım küresel inisiyatifler yürütüyor. Bu yolda küresel ekonomi ve kültür politikalarının beyni sayılan Davos forumunda platformlar düzenliyor.

 

 

Takashi Murakami, Damien Hirst, Viktor Pinçuk, Andreas Gursky ve

Jeff Koons, 2010’daki “Gelecek Kuşak Sanat Ödülü”nde.

 

Pinçuk’un Davos’ta bu yıl düzenlediği toplantının başlığı “ModernArtization: Art and Philantrophy in Changing Societies”. Davos’ta toplantıya gelen davetlileri Damien Hirst karşılıyor ve hemen orada sunduğu gösteriyle onlara sanatı ve sanatçılığı öğretiyor. Davetliler, kuş, kelebek vb. şekillerdeki kâğıt kalıplardan birini seçerek, bunu Hirst’ün asistanlarına veriyor, onlar da bunun üzerine boya püskürtüyorlar. Hirst böylece, aslında herkesin sanatçı olduğunu ve bir sanat eserinin yaratılması için sanatçıların parmağını dahi oynatmaya ihtiyaçları olmadığını kanıtlıyor. Her yolun mübah olduğu çağdaş sanatta, yaratıcılığın para kazanmak olduğunu gösteriyor. Gerçekten de Damien Hirst, fabrikasyon olarak durmadan ürettiği ve kendisinin de ancak imzalarken gördüğü “spin paintings” dizisinden inanılmaz paralar kazandı. 2008’deki bir müzayedede bu diziden bir resmi 220.000 avroya kadar çıktı. Akaretler’deki Art On galerisinde de edisyonları sergilenen bu püskürtmelerin fiyatları 4200 ile 45.000 avro arasında değişiyor.

 

 

Damien Hirst, Davos’ta ziyaretçilere ‘sanatçılığı’ öğretiyor.


Pinçuk’un Davos toplantısının diğer aktörleri, Jeff Koons, Olafur Eliasson gibi sanatçılar; yeryüzünün en büyük çağdaş sanat koleksiyoneri, İstanbul’dan da tanıdığımız Ekselansları Şeyha El Mayassa; Guggenheim müzelerinin yöneticisi Richard Armstrong ve diğer birtakım artokratlar; ve Brezilyalı edebiyatçı Paulo Coelho. Bu zevat hep birlikte hayırseverlikle sanatın işbirliği yaparak toplumları (kültürleri) ve insanları nasıl dönüştürebileceğini tartışıyor. Philanthro-capitalism’in örgütlediği sanatın çağdaş kimlik politikalarındaki etkinliğini  ilk sınayan, büyük para spekülatörü Soros. Balkanlar’daki jeopolitikanın altüst edilmesinde onun bu mahiyette yaptığı yatırımlar hiç de boşa çıkmış görünmüyor. Bu nedenle, katkısını gizlemediği “Turuncu Devrimler”le başa gelen Kafkaslar’daki  siyasal partnerlerini de cesaretlendiriyor. Bilindiği gibi “hayırseverlik ve sanat”  konusunda İstanbul’da düzenlenen etkinliklerin başında IFEA (Anadolu Araştırmaları Enstitüsü) ve bu kurumun yönetimindeki Nora Şeni geliyor.

 

Viktor Pinçuk’un Davos’ta düzenlediği “Modern/Art/ization” panelinden.

Soldan sağa: Richard Armstrong, Bernardo Paz, Paulo Coelho, Jeff Koons,

Şeyha El-Mayassa, Elena Pinçuk, Viktor Pinçuk ve Olafur Eliasson.

 

Pinçuk da, bütün diğer post-komünist toplumlarda olduğu gibi, neo-liberal açık topluma uygun kimlikler tasarlanmasında sanatın ‘yaratıcılığına’ inanıyor. Bu anlamda çağdaş sanatı kültüralizasyon politikalarının en devrimci gücü olarak görüyor: “[Genç insanların] kafa yapılarındaki değişimi çarçabuk hissediyorsunuz… [Müzeyi ziyaret eden] bu insanlar yurttaş olacaklar ve toplumun hayatında daha da etkinleşecekler. Kimileri politikaya girecek ve daha bir modern olacaklar. Çağdaş sanatın dünyadaki en devrimci güçlerden biri olduğuna kesinlikle inanıyorum. Bundan kesinlikle eminim.”

Arka arkaya müze kurmaya girişen Pinçuk, kuşkusuz çağdaş sanat piyasasında son derecede etkili. Ne var ki, onunkiyle benzer güdülerle sanat toplayan birçok yatırımcı gibi, onun da sanat görmeye vakti yok. O zaman tabii devreye tacirler giriyor. Pinçuk bir zaman sadece Gagosian’lardan satın almış, ama sonra White Cube Galerisi’ne dönmüş ve koleksiyonunu bu galerinin kurucusu Jay Joplin’e emanet etmiş. Öyle ki ondan sadece bir yılda 180 milyon dolarlık eser aldığı ve Pinçuk koleksiyonunun aslında Joplin müzesi olduğu söyleniyor.[1] [AA]

 

 

[1] Metnin kaynağı: Christina Ruiz, “A landmark museum for Ukraine”, The Art Newspaper, Ekim 2011.

 


 

Soros, Takashi Murakami, hayırseverlik, Damien Hirst, Viktor Pinçuk, Jeff Koons, sanat hamileri, çağdaş sanat