Alberto Giacometti, “Görünmez Nesne, Boşluğu Tutan Eller”, 1934.
Bu çalışma, ontolojinin ve sanat felsefesinin temel kavramlarından birisi olan boşluk kavramını sanat ontolojisinde incelemeye odaklanır. Boşluk kavramı felsefenin ontoloji alanında her dönem temel bir tartışma konusudur. Varlık ve yokluk hakkında araştırma yapan filozoflar, boşluk kavramıyla yüzleşmeden ontolojilerini tamamlamazlar. Antik Yunan felsefesinde, özellikle arkhe, khôra ve topos bağlamındaki doğa ve ontoloji çalışmalarında yer alan boşluk düşüncesi, modern çağda özellikle fizik ve hareket konularıyla sınırlıdır. Burada asıl tartışma konusu, evrenin boş-dolu ikiliği etrafında gerçekleşir. Bununla birlikte, çağdaş fenomenoloji geleneği, boşluk kavramıyla ilişkili olarak düşünülebilecek hiçlik kavramını yeniden ele alır ve böylece boşluğun insanla ve varlıkla olan ilişkisini gösterir. Çağdaş felsefenin boşluk kavramına dair bu farklı yaklaşımı, sanat ontolojisindeki boşluk sorununu anlamak için önemli bir adım olabilir. Sanat ontolojisinde boşluk kavramı genellikle madde ve forma bağlı bir unsur olarak ele alınır, bununla birlikte boşluk bu ikisinden ayrı olarak da düşünülebilir. Bu düşünce, bazı sanat eserlerinde daha çok ön plana çıksa da, her sanat eserine uygulanabilir. Sanat ontolojisinde boşluk konusuna odaklanan bu çalışma için, boşlukla çarpıcı bir biçimde ilgili olan sanat eserlerinin seçilmesi ve seçilen örneklerin resim sanatı, heykel sanatı ve özel bir mimari yapı olarak sanat galerisiyle sınırlı olması, konunun ontolojik bağlamına yaklaşmak için kritik bir rol oynar. Boşluk kavramı, Paris’te Iris Clert Galerisi’nde sergilenen Yves Klein’ın Boşluk ve Pierre Fernandez Arman’ın Doluluk sergisi üzerinden mekan bağlamında, Alberto Giacometti’nin Yürüyen Heykel I eseri üzerinden mekandaki hareket bağlamında, Fan Kuan’ın Dağlar ve Akarsular Arasında Gezginler ve Kazimir Maleviç’in Siyah Kare eseri üzerinden resimdeki hareket bağlamında, yine Giacometti’nin Boşluğu Tutan Eller heykeli üzerinden ise ihtimam-gösterme [Sorge] ve ölüm terimleri bağlamlarında incelenebilir. Ancak bu örneklerin ötesine geçecek ve sanat ontolojisi alanında zemin olacak bir boşluk kavramına gereksinim duyulmaktadır. Boşluğu bu tarzda araştırmak, her sanat eseri için boşluk kavramını düşünmeye olanak verebilir. Bunun için evrenin zeminini ve ontolojinin en temeldeki unsurunu arayan Platon’a, onun Timaios diyaloğunda geçen khôra sözcüğüne ve onun boşlukla olan ilişkisine bakılabilir. Madde ve formun dışında, üçüncü tür olarak ortaya çıkan khôra dilsel olarak boşluk, yer, toprak, alan, mekan, uzam, açıklık, yarık anlamlarına gelir. Ontolojik olarak onun görevi, kavranabilir form ve duyumsanabilir maddeyi bir araya getirmek, onlara yer vermek ve böylece evrene zemin sağlamaktır. Khôra, Platon için bile açıklanması çok zor bir sözcüktür ancak sanat ontolojisindeki boşluğu anlamak için khôra kullanılabilir.
Boşluğun yerle, ara ve aralık olmakla ve üçüncü bir unsur olmakla olan ilişkisi, khôra yorumları üzerinden boşluk kavramı için kullanılabilir. Khôra-boşluk ilişkisi Derrida’nın Khôra metnindeki yorumları ve Heidegger’in Sanat Eserinin Kökeni metnindeki çatlak [Riss] kavramı üzerinden incelenebilir. Böylece bir kavram olarak boşluk, sanat ontolojisi alanındaki çalışmalar için yeni bir zemin yaratabilir.
Yazar: Aydan Aksakal
Danışman: Doç. Dr. Özge Ejder Johnson
Yer Bilgisi: Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi / Sosyal Bilimler Enstitüsü / Felsefe Anabilim Dalı
Türü: Yüksek Lisans
Yılı: 2019
Bu teze Ulusal Tez Merkezi sayfasından ulaşıldı. Yukardaki metin tezin Özet bölümünden alındı. Görseller sonradan eklendi. Tamamını okumak için bkz. boşluk.pdf