İspanya Devrimi 1931’de, kilise karşıtı gösterilerle başlar. Nisan ayındaki yerel seçimlerde cumhuriyetçilerin galip çıkmasından sonra İkinci Cumhuriyet ilan edilmiş, Kral Alfonso ülkeyi terk etmiş ve sosyalistler tarafından Alcalá Zamora başkanlığında geçici hükümet kurulmuştur. Mayıs 1931’deki ilk din karşıtı eylemler, milliyetçilerin sonraları “Kızıl Terör” olarak anacağı çok daha geniş çaplı eylemlerin habercisi olacaktır.
Sürrealistler bu eylemleri coşkuyla karşılar. Aşağıdaki bildiri, dine, savunucularına ve kurumlarına karşı tavizsiz muhalefetlerinin bir göstergesidir. Bildirinin yayınlanmasından altı ay önce, Buñuel ve Dalí’nin “Altın Çağ” (L’Âge d’or) adlı filmleri, Katolik ahlakına aykırı olduğu gerekçesiyle Fransa’da saldırıya uğramış ve yasaklanmıştır.
İsa heykeline ateş açan Cumhuriyetçiler, Daily Mail.
Hoşgörülü olun. İnançlarınıza veya düşüncelerinize sımsıkı sarılın, ama başkalarının farklı inançları veya düşünceleri olabileceğini unutmayın. Bir başkasının inancına zarar verebilecek hiçbir şey yapmayın veya söylemeyin: bu insan bilincinin öyle derin, öyle hassas bir parçasıdır ki, dokunduğunuz anda zedelenebilir.
Paul Doumer[1]
10 Mayıs 1931’den beri Madrid’de, Kurtuba’da, Sevilla’da, Bilbao, Alicante, Malaga, Granada, Valencia, Algericas, San Roque, La Linea, Cádiz, Arcos de Frontera, Huelva, Badajoz, Jerez, Almeria, Murcia, Gijon, Teruel, Santander, La Coruna, Santa-Fe ve daha pek çok yerde, kalabalıklar kiliseleri, manastırları, ilahiyat okullarını ateşe veriyor, içlerindeki resimleri ve heykelleri yakıp yıkıyor, Katolik basının bürolarını imha ediyor ve yuhalayarak kovaladıkları rahipleri, keşişleri, rahibeleri ülke dışına sürüyor. Alevlere havale edilen ilk beş yüz bina, ateşin takdirine bırakılan son binalar olmayacak. Vaktiyle İspanyol Kilisesi’nin yaktığı ateşlerin karşısına şimdi yanan kiliselerin büyük materyalist ışığını çıkaran kitleler, bu kiliselerin kasalarında silahlanmalarını sağlayacak kadar altın bulacak ve burjuva devrimini proleter devrimine çevirecekler. Saragossa’daki Notre-Dame del Pilar’ın restorasyonu için kamu kaynaklarından 25 milyon peseta gerekiyordu ve bunun yarısı toplanmıştı: şimdi bu paraya devrimin ihtiyaçları için el koysunlar ve bir bakirenin asırlardır milyonlarca insanın kanını emdiği del Pilar tapınağını yerle yeksan etsinler! Ayakta kalan her kilise, ayin yapmaya devam eden her rahip, devrimin geleceği için bir tehlikedir.
Dini yok etmek için her yola başvurmak, insanların önlerinde secdeye yattığı karanlık anıtların son kalıntılarını bile imha etmek, sanatı koruma bahanesiyle boş yere halkın öfkesinden sakınılmaya çalışılan sembolleri ortadan kaldırmak, rahipleri saklanacakları son deliklere kadar kovalamak, işte bunlar devrimci görevleri dosdoğru kavrayan kalabalıkların Madrid’de, Sevilla, Alicante ve diğer yerlerde kendiliklerinden yaptığı şeylerdir. Din söz konusu olduğunda şiddetle karşılanmayan her şey, Tanrı denen ihtiyar korkuluk, ibadet asalakları, itaat müderrisleri, Hıristiyanlığın yok edilmesi gereken sayısız haşaratıyla uzlaşmak demektir.
Asırlardır Katolik Majesteleri’nin[2] temel dayanağı, destek gücü olmuş ne varsa, bugün muhteşem bir ateşle kavruluyor, umarız bu ateş yakında İspanya’daki ve dünyadaki bütün manastırları, bütün katedralleri sarar. Yüzlerce kilisenin yakılmış olduğu Sovyetler’de, şimdi mabetler işçi derneklerine, patates çiftliklerine, din karşıtı müzelere dönüştürülüyor. İspanyol devrimci kitleleri, derhal, her yerde polis ve orduyla birlikte kapitalizmin savunucusu olmuş ruhban kurumlarına saldırdı. Fakat burjuva cumhuriyetinin ilk işi Katolik inancının resmî din olarak kalacağını ilan etmek olduysa, ikinci işi de kutsal binaları yıkmaya kararlı kitleleri zor yoluyla ezmeye çalışmak oldu. Papalık elçisinin Alcalá Zamora’ya karşı tutumu, cumhuriyetçi ve sosyalist hükümeti Papa’nın ellerine teslim etti. Alelacele kurulan mahkemeler putkırıcılıktan suçlu bulunan komünistleri çoktan idam mangalarının karşısına çıkardı. Burjuva müteredditler ruhbanların topraklarının ellerinde kalmasına izin verecek, çünkü kilise mülkünün bölüştürülmesi, özel mülkün de bölüştürülmesinin emaresidir. Burjuvazinin, özel mülk ve ücretli emeğin idamesi için rahiplere ihtiyacı var. Onlar Kilise’yi devletten ayıramazlar. Bu ayrışmayı ancak kitlelerin terörizmi hayata geçirebilir: silahlı ve örgütlü proletarya, rahiplerin kara cübbelerine tutunmuş bankacıları ve sanayicileri alt edecek. Din karşıtı cephe, İspanya Devrimi’nin mevcut aşamasındaki en ön cephedir.
Fransa’da gelişen din karşıtı savaş İspanya Devrimi’ni destekleyecek. Fransız ateistleri, sığınma hakkı gibi bir safsata adına, 1905’te ilan edilen Kilise-Devlet ayrılığına rağmen devrimci İspanya’dan Fransa topraklarına kaçan cemaatlere göz yummayacak. Öfkemizi dışavurmak için Kral Alfonso’nun Paris’e gelmiş olması yeter. Pireneler üzerinde muhteşem kıvılcım çiçekleri açtırmaya kadir bir öfke, bu müminleri gerisin geri sınırın öte yanına, kamu düzeni mahkemelerinin kendilerini beklediği yere yollayacaktır. Keza, günah çıkarıcılarıyla birlikte kraliyet haydutlarının da, ömür boyu zulümleri altında ezilmiş sabık tebaaları tarafından yargılanmaları için ülkelerine iade edilmesi talep edilecek. İspanya’nın silahlı işçileri ve köylüleriyle dayanışma gösterileriniz, Tanrı’yı yeryüzünden silmeye kadir tek güç olan proletaryanın Fransa’da iktidarı ele geçirmesi için yürüttüğünüz savaşın bir sonraki aşamasını oluşturacak.
Benjamin Péret, René Char, Yves Tanguy, Louis Aragon, Georges Sadoul, Georges Malkine, André Breton, René Crevel, André Thirion, Paul Éluard, Pierre Unik, Maxime Alexandre; yabancı yoldaşlardan 10 imza. Mayıs 1931
Breton, Tanguy, Char, Péret
Surrealism Against the Current, s. 97-99.
[1] 1931’de Fransa devlet başkanı. Ertesi yıl Mayıs ayında bir Rus göçmen tarafından suikaste uğrayarak öldürülecektir – ç.n.
[2] İspanya Kralı kastediliyor – ç.n.