Starbucks Çağdaş Sanat Galerisi

11/2/2016 / skopbülten

Geçtiğimiz Kasım ayında Starbucks kahve zinciri, New York’un çağdaş sanat merkezlerinden Chelsea semtinde açtığı bir dükkânda sanat sergilemeye ve eser satışına başladı. Dükkânın açılışında, ABD’li genç sanatçı Robert Otto Epstein’ın, fiyatları 1000-3000 dolar arasında değişen resim ve desenleri sergilendi. Bir Starbucks yetkilisinin verdiği bilgiye göre, “pilot uygulama” olarak hayata geçirilen bu projenin, başka yerlerdeki Starbucks dükkânlarında da uygulanıp uygulanmayacağına henüz karar verilmemiş. Program kapsamında, sergi ve eser satışının yanı sıra, genç sanatçılara müral gibi mekâna özel eserler de sipariş edilecek.[1]

 

Starbucks’ın Chelsea şubesi, duvarlarda kahve zinciri için özel olarak sipariş edilmiş resimler ve diğer eserler. starbucks.com

 

Chelsea, düşük kira arayışındaki küçük çaplı sanat galerilerinin yavaş yavaş buraya taşınmasıyla birlikte sessiz sedasız bir dönüşüm sürecine girmişti. 1970’lerin başında karşı-kültüre ve alternatif sanat ortamına ev sahipliği eden SoHo semtinin 1990’larda dönüşmesinden sonra, pek çok küçük galeri Chelsea semtine taşındı. Fakat küçük galerileri Gagosian gibi devlerin izlemesine koşut olarak semtin dönüşümü de hız kazandı; geçtiğimiz yıl Whitney Müzesi, bu bölgede, yıldız mimar (Paris’teki Centre Pompidou’nun mimarlarından) Renzo Piano tarafından tasarlanan yeni binasını açtı.[2] Bugün New York’un en gözde çağdaş sanat merkezlerinden biri olan Chelsea, 200’den fazla galeriye ev sahipliği ediyor ve hem emlak fiyatları hem de semt sakinlerinin gelir düzeyleri arasında muazzam bir uçurum söz konusu.[3]

 

 

James Cohan galerisinin Chelsea şubesinde çalışan Cassandra Robinson’ın, Starbucks açılışını “Chelsea için hazin bir gün” mesajıyla paylaştığı Instagram fotoğrafı artnet.com

 

Whitney Müzesi’nin geçtiğimiz Mayıs ayında Chelsea yakınında açılan yeni şubesi. detroitartreview.com

 

Starbucks’ın açılışını “Mutenalaşma Mahşerinin Dördüncü Atlısı” diye niteleyen Brian Boucher, Artnet News'deki yazısında, civardaki galeri sahiplerinin Starbucks ilanını ilk gördüklerinde bunun gerçek olmadığını, bir “sanat performansı” olduğunu düşündüklerini yazıyor. Chelsea’nin geldiği nokta düşünüldüğünde, küresel bir mağaza zincirinin burada şube açması şaşırtıcı değil aslında; Boucher’in yazısının başlığında ima ettiğinin aksine, “Chelsea’nin Sonu”nu Starbucks’ın getirmeyeceği de muhakkak. Asıl endişe verici olan, dünyanın dört bir yanında binlerce şubesi bulunan bir markanın, daha fazla müşteri çekmek için galericiliğe başlaması. Sanat eserlerini, insanların biraraya gelip sohbet ettikleri, tartıştıkları, sanat akımlarını hatta politik hareketleri örgütledikleri kahvehane, bar, meyhane gibi kamusal alanlarda sergilemek avangardın tasarılarından biriydi. Starbucks gibi zincirlerinse, iç mekân düzenlemelerinden insanlar arasında inşa ettikleri ilişkilenme biçimlerine dek, bu tür kamusal alanlarla uzaktan yakından ilgisi olmadığı malum. Ama Chelsea’deki “pilot uygulama” başarılı olursa, İstanbul’da adım başı karşımıza çıkan Starbucks dükkânlarında caffè latte’lerimizi yudumlarken çağdaş sanat alışverişi yapma imkânına kavuşabiliriz. [DY]

 



sanatın özerkliği, kentsel dönüşüm