17 Haziran günü, Demokrat Parti Temsilciler Meclisi Üyesi Alexandria Ocasio-Cortez, sosyal medya hesabından, ABD’nin güney sınırında göçmenlerin tutulduğu bir gözetim merkezinden canlı video yayınlayarak, bu merkezleri “toplama kamplarına” benzetti ve “Never Again/Bir Daha Asla” sloganını kullandı. Cortez’in, Holokost’a göndermede bulunan bu ifadeyi kullanması, Amerikan medyasında ve siyasiler arasında hararetli tartışmalara sebep oldu. ABD’deki Holokost Anma Müzesi, 24 Haziran günü, Holokost’la kurulan benzerliği kınayan bir açıklama yayınladı:
ABD Holokost Anma Müzesi, Holokost ile, geçmişteki veya günümüzdeki başka olaylar arasında benzerlik kurma girişimlerine kesin surette karşıdır. Müzemizin konuyla ilgili resmî beyanatında bu tutum defalarca ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanmıştır.[1]
“Bir Daha Asla” ifadesi, bir iddiaya göre, şair İshak Lamdan’ın 1. yüzyılda Masada’da Romalıların kuşatması sonucu hayatını kaybeden Yahudilere atfen yazdığı “Masada” (1926) şiirindeki “Masada bir daha asla düşmeyecek” sözlerine dayanıyor; başka bir iddiaya göre ise, Yahudi Savunma Birliği’nin kurucusu Meir Kahane’nin 1971’de yayınlanan Never Again: A Program for Survival adlı kitabıyla yaygınlaşıyor.[2] Her halükârda, slogan uzun zamandır Yahudiler tarafından sahipleniliyor ve Holokost’a atıfta bulunduğu iddia ediliyor. Ancak, Holokost Anma Müzesi gibi kimi kurumlar ve şahıslar tarafından karşı çıkılsa da, “Bir Daha Asla” ifadesi Holokost dışındaki başka suçları kınamak amacıyla da yaygın biçimde kullanılıyor. Örneğin ABD’de geçen yıl bireysel silahlanma karşıtı göstericiler, okullarda ateşli silahların kullanıldığı katliamları protesto etmek için bu sloganı kullanmıştı; kürtajın yasaklanmasına karşı gösterilerde de bu slogan kullanıldı. Kitap olarak da yayınlanan, “Bir Daha Asla! Geçmişle Yüzleşme ve Özür” sergisi de keza, ABD’den Sırbistan’a kadar çok sayıda ülkede devlet eliyle işlenen insanlık suçlarını belgeliyor.
Yahudi kurumları arasında, Alexandria Ocasio-Cortez’in Holokost’a göndermede bulunan sloganı kullanmasını destekleyenler de oldu. Örneğin Jewish Voice for Peace örgütü yöneticisi Rebecca Vilkomerson şöyle açıklama yaptı: "Hiç Kimse İçin Bir Daha Asla sloganı, yeryüzündeki tüm insanların yaşamlarını ve özgürlüklerini koruma kararlılığını ifade eder. Seçimle iş başına gelen yetkililerimizden duymak istediğimiz etik çağrı tam da budur.” 1 Temmuz günü, İsrail’in de aralarında olduğu birçok ülkedeki üniversitelerden yüzlerce akademisyenin imzasıyla, Holokost Anma Müzesi’nin yöneticisine hitaben açık mektup yayınlandı. Mektupta şöyle deniyor:
Holokost Anma Müzesi’nin geçen günlerde yayınladığı “Holokost Benzetmeleri Konusunda Müze’nin Tutumu” başlıklı beyanatı bizleri ziyadesiyle endişelendirmiştir. Bu açık mektubu, söz konusu açıklamanın geri çekilmesi talebiyle kaleme alıyoruz.
[…] Holokost Anma Müzesi, “Holokost ile, geçmişteki veya günümüzdeki başka olaylar arasında benzerlik kurma girişimlerine kesin surette karşı” çıkmakla, Holokost ve soykırım konusundaki ana-akım bilimsel çalışmalara aykırı bir tutum benimsemekte, ve geçmişten ders çıkarma imkânını ortadan kaldırmaktadır. […][3]
Cortez’in, göçmen merkezlerindeki korkunç koşullarla ilgili seferberlik yaratma amacıyla kullandığı “Bir Daha Asla” ifadesinin, göçmenlerin maruz bırakıldığı koşulları geri plana iten bir “soykırım tanımı” tartışmasına yol açtığı anlaşılıyor. Bütün bu tartışma, Adorno’nun bundan 70 sene evvel yazdığı, şimdi yakın tarihimizi tarif eden uğursuz bir kehanet gibi yankılanan şu satırları akla getiriyor:
Nazilerin Yahudilere yaptığı tarif edilemezdi: Dilde bunun için bir kelime yok, çünkü toplu katliam bile, yaşananların planlı, sistemli bütünselliği karşısında seri katillerin yaşadığı o eski günlere has bir şey gibi tınlardı. Ama işte kurbanları –ki isimleri hatırlanamayacak kadar çok sayıdaydılar– haklarında hiçbir düşünce izi kalmaması gibi bir lanetten esirgemek için bir terim bulmak icap ediyordu. Bunun için de İngilizcede genocide kavramı ortaya atıldı. Ama tam da kodifiye edilmekle, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne kaydedilmekle, tarif edilemez olan, sırf protesto edilebilmesi adına, ölçülebilir hale geldi.
Soykırımı bir kavram mertebesine çıkarmakla, soykırım ihtimali, bir nevi tanınmış olur: yasaklanması, reddedilmesi, tartışılması gereken bir müessese. Öyle bir gün gelebilir ki, Birleşmiş Milletler bünyesinde, yaşanan yeni bir mezalimin soykırım olarak tanımlanıp tanımlanmayacağına; BM’nin aslında hiçbir durumda kullanmak istemediği müdahale hakkı için gereken şartların oluşup oluşmadığına; veya soykırım terimini, pratik kullanımındaki umulmadık zorluklar göz önüne alınarak, mevzuattan tümden çıkarmak gerekip gerekmediğine ilişkin görüşmeler yapılabilir. Kısa bir süre sonra gazetelerin orta sayfalarında manşetler peyda olur: Doğu Türkistan’da soykırım kriterleri hemen hemen oluştu.[4] [EG]
[4] Theodor W. Adorno, “Minima Moralia: Reflexionen aus dem beschädigten Leben”, Gesammelte Schriften içinde, 4. cilt (Frankfurt, 1980) s. 287. Bu aforizma, Adorno’nun Minima Moralia baskısına koymayıp yayınlamadan bıraktığı bir ek bölümüne ait, Minima Moralia’nın İngilizce baskısından da çıkarılmış. Minima Moralia’nın Türkçe çevirisinde de bu ek kısımlar bulunmuyor. Adorno’nun Minima Moralia baskısına koymadığı, ancak ölümünden sonra toplu eserlerinin Almanca baskısında yayınlanan bu bölüm, Edmund Jephcott tarafından İngilizceye çevrildi ve “Messages in a Bottle” başlığıyla 1993’te New Left Review’da yayınlandı. Kaynak: Başlangıçta Cinayet Vardı