Sanat, kara para aklayanlar için bulunmaz bir nimet. Hem kimliğinizi açıklamadan yüksek fiyatlara alım-satım yapabildiğiniz, hem de nakit ödeme seçeneğinin kabul gördüğü bir alan. Öyle ki, Meksika hükümeti 2010’ların başında yeni bir kanun çıkarıp sanat satın alanların para trafiğini takibe aldığında, eser satışlarında bir yıldan kısa bir süre içinde yüzde 70 oranında düşüş gerçekleşmiş. Tahminlere göre bu durum, piyasadaki en büyük alıcıların karteller olmasından kaynaklanıyor.[1]
Cenevre Freeport binasından görünüm.
Sanatla kara para aklamanın belli başlı yöntemlerine ve son yıllarda devletlerin bunlara karşı aldığı bazı önlemlere e-skop’ta daha önce değinmiştik. IŞİD gibi uluslararası terör örgütlerinin de tarihî eserleri kullanarak kara para akladığı biliniyor. IŞİD’in, savaş sırasında yağmaladığı antik eserlerin ticaretinden milyonlarca, hatta belki de yüz milyonlarca dolarlık kazanç elde ettiği düşünülüyor. Süreç, örgüt yanlısı cihatçıların denetiminde Irak ve Suriye’de yürütülen kazılarla başlıyor. Yağmacı, değerli bir parça bulduğu takdirde bunu IŞİD’e indirimli bir fiyat karşılığında satıyor. Ardından bağımsız aracılar, parçayı satın alıp Lübnan ve Türkiye gibi komşu ülkelere kaçırıyor. Eserlerin Batı’daki alıcılarını bekledikleri son durak ise Avrupa’daki depolar oluyor.[2] Hatta örgütün bu amaçla Cenevre’deki Freeport alanını bile kullandığı ortaya çıkmıştı.[3] Buraya getirilen eserler, yerlerinden bile oynatılmadan anonim olarak el değiştirebiliyor ve alıcıyı satıcıya dönüştüren bu işlem herhangi bir belgeleme gerektirmiyor. Sonuç olarak Batı ülkelerinde ticareti yapılan Ortadoğu menşeli antik eserlerin IŞİD kanalıyla dolaşıma girip girmediğini saptamak, belgelerin yetersizliğinden ötürü ne yazık ki mümkün olmuyor. Oklahoma City merkezli dev perakende zinciri Hobby Lobby’nin yönetim kurulu başkanının İncil Müzesi için Irak’tan topladığı eserlerin kaynağının belirlenememesi, buna iyi bir örnek. Dolayısıyla antik eser yağmacılığı, kara para aklama operasyonları için ideal bir ortam oluşturuyor.[4]
Cenevre serbest limanında depolanan altın külçeleri.
IŞİD, Ortadoğu merkezli antik eser yağmacılığının tek aktörü değil kuşkusuz.[5] Bilindiği üzere bu tedarik zincirinin belli aşamalarına pek çok ülkenin “meşru kurumları” dahil oluyor. İşin en ilginç yanı ise Facebook’un, IŞİD’in küresel sanat simsarlığının en büyük kolaylaştırıcılarından birine dönüşmüş olması. Örgüt, elindeki eserleri pazarlamak için eskiden olduğu gibi Amazon veya ebay’den değil, Facebook’taki sayfa ve gruplardan yararlanıyor. Bu sayfaların üyeleri arasında, yağmalanmaya uygun yerlerle ilgili istihbarat değiş-tokuş ediliyor. Facebook’un 24 saat içinde kendiliğinden kaybolan yayınlar oluşturma seçeneği sunan “hikâye” işlevi ise antik eserlerin fotoğraflı reklamlarını paylaşmak için kusursuz bir mecra sağlıyor. Ancak Facebook gibi büyük teknoloji şirketleri, platformlarından yararlanan üçüncü kişilerin eylemlerinden sorumlu tutulamıyor ve bu gruplara yönelik herhangi bir yasal işlem yapılamıyor. Ayrıca Facebook, kullanıcılarından şikâyet alan sayfaların içeriklerini arşivlemek yerine hemen siliyor; böylece bu yasa dışı operasyonların en önemli kanıtları ne yazık ki ortadan kaldırılmış oluyor.[6] Antik eserlerle ilgili Facebook gruplarının tüm dünyadan yaklaşık 2 milyon üyesi olduğu göz önüne alındığında, durumun vahameti daha da iyi anlaşılıyor.[7]
Irak’tan ABD’ye kaçırılan ve ele geçirilen bir grup eser.
Kara para aklamanın sanatla bağlantılı bir diğer aracı da, gündemden bir türlü düşmeyen NFT’ler. Sistem, şu şekilde işliyor: Diyelim ki aklamanız gereken 1 milyon dolarınız var. Hemen 1 milyon dolar değerinde bir NFT tanımlıyorsunuz ve onu anonim olarak tanımladığınız başka bir hesap üzerinden yine kendiniz satın alıyorsunuz. Böylece bu kazancı “dijital sanat eseri satışı” yoluyla elde ettiğinizi iddia edebiliyorsunuz.[8] Her ne kadar ünlü ressam David Hockney “NFT dolandırıcılar içindir” dese de, kimi çevreler aslında çoktandır var olan bir sorunu sanal ortama taşıyarak yalnızca daha da büyüttüğü konusunda hemfikir.[9] Yine de teknolojinin sunduğu olanaklar sayesinde alınabilecek bazı önlemler mevcut. Uzmanlara göre “makine öğrenmesi” (machine learning) kullanılarak para trafiğinin yanı sıra alıcı, satıcı ve aracıların bağlantıları takip edilebilir, ya da tüm iyeliklerin listelendiği dijital bir veri tabanı oluşturularak bu alım-satımların vergilendirmesi yapılabilir.[10] Ayrıca son zamanlarda NFT’lerle ilgili konularda çıkarılan yeni yasalar ve açılan davalar, alanın sorunları karşısında gerekli hukuksal çerçevenin hızla çizilmeye başladığını da ortaya koyuyor.[11] Bu yılın başında ABD, kara para aklamayla ilgili daha önce Trump’ın veto ettiği çok önemli bir yasayı kabul etti.[12] Birleşik Krallık’ta ise Ulusal Suç Ajansı (NCA), Mart ayında Londra’daki sanat tacirlerini “şüpheli gördükleri işlemleri kendilerine bildirmeleri” konusunda uyardı.[13]