Refik Anadol’un MoMA Sergisi Üzerine: Teknoloji, Sanat, Propaganda


Refik Anadol, "Unsupervised", MoMA. Fotoğraf: Robert Gerhardt. 


Propagandanın kötü sanatla sonuçlanacağı genel kabul gören bir fikirdir. Ama propaganda her zaman bir Sam Amca afişi kılığında karşımıza çıkmaz. Bazen, makinenin egemenliğini savunan büyük, görkemli bir iddia biçimini de alabilir; post-endüstriyel Amerikan zafer gösterisinin, gözetleme teknolojisinin, baskıcı derin devlet Ar-Ge’sinin göz alıcı, temsilî olmayan imajlar kılığında sunulduğu bir resmigeçit de olabilir. ABD’nin, emperyal gayelerini ilerletmeyi hedefleyen kültür savaşları konusunda hayli uzun bir geçmişi vardır. Modern Sanat Müzesi’nin (MoMA) CIA’yle olan tarihsel bağı –tıpkı Özgür Avrupa Radyosu ve Kütürel Özgürlük Kongresi gibi– ABD devletinin kültür hayatına müdahalesindeki kayda değer örneklerden biridir.[1]

Fakat tüm bu operasyonları gayet iyi bilmemize rağmen, soyut sanatın veya temsilî olmayan sanatın propaganda potansiyeli, bu sanatları eleştirel bakışla değerlendirirken genellikle hesaba katılmaz. Belki de Amerikalıların zihninde propaganda fikri realizmle o kadar iç içedir ki, MoMA’nın [soyut/modern] koleksiyonunu propagandayla bağdaştırmak kimsenin aklından geçmez. Hatta belki “propaganda” teriminin kendisi, yaygın kullanımı nedeniyle, insanın sadece siyasi muarızları için kullandığı bir terim haline gelmiştir. Kültürel denetimin artık açgözlü şirketler eliyle yayılan çetrefil, denetimsiz bir gösteri üzerinden yürütüldüğünü öne sürmek çok cazip görünüyor; fakat Refik Anadol’un “Gözetimsiz” (Unsupervised, 2022) sergisi, görsel sanatların resmî politikayı yayma rolünü masaya yatıran daha vülger bir analize dönmekte fayda olacağına işaret ediyor.

Serginin altındaki fikir şu: MoMA’nın avlusunda teşhir edilen, 7 metrekarelik karbon yoğunluklu bir ekran koruyucunun “rüya gördüğü” ve “halüsinasyonları keşfettiği” iddia ediliyor (serginin tam başlığı şöyle: “Gözetimsiz—Makine Halüsinasyonları—MoMA—Akışkan Rüyalar”). Bu bilinçaltı hareketlilikler, MoMA’nın daimi koleksiyonuna ait, kamuya açık üstverilerden oluşan bir bilinçten çıkıyor. Basın bülteninde ima edildiğinin ve birçok izleyicinin varsaydığının aksine, Yapay Zekâ birtakım imajlar “görüyor” değil. Yapay Zekâ’nın duyumsama yetisi yok; o kadar merak uyandırıcı da değil. Yapay Zekâ sadece, bir hesap makinesinin bir sayıdan diğer bir sayıyı çıkarmayı “bilmesi” gibi, Vincent van Gogh’un Yıldızlı Gece (1889) adlı resminin mavi ve sarı renklerden oluştuğunu “biliyor”. Bu enformasyonu alıp, hava durumu verileriyle ve müzeyi gezenlerin hareketlerini rızaları olmadan gözetleyen aygıtlardan toplanan verilerle birleştirerek, renk renk, dalga dalga akan dondurma şekerlemeleri üretiyor. 

 


Refik Anadol, "Unsupervised", MoMA. Fotoğraf: Robert Gerhardt

 

Bu görülmemiş dondurma numarasına ilaveten, estetik açıdan hem farklı hem de bu kadar çocukça olmayan iki algoritma daha var. Bunlar da, MoMA’nın koleksiyonu boyunca sözümona “yürüyor” ve “modern sanatın tarihini yeni baştan hayal ediyor”. Yani anlayacağınız, Yapay Zekâ’nın tam olarak üç tane rüyası var – bu kadar güçlü bir makine için epey heves kırıcı bir sayı.

Refik Anadol şu an şöhretinin doruğunda. Son Grammy Ödülleri töreninde eseri arka plan olarak kullanıldı; müzelerden ve ticari galerilerden aldığı işlerin devam edeceğine şüphe yok – ta ki imparatorluğun şiddet teknolojilerini ve kültür tüketicileri üzerindeki tahakkümünü test edip geliştirmek için daha tatlı bir gerekçeye ve yeterli fona sahip yeni biri çıkana kadar. İnternette Yapay Zekâ şirketlerini hızlıca taradığınızda, yakın gelecekte askerî hâkimiyetin algoritmaların performansıyla tanımlanacağını görüyorsunuz. ABD Savunma Bakanlığı’nın, yeni kurduğu İleri Robotik İmalatı kurumu üzerinden fon vermek için Nvidia şirketini seçmiş olmasının bir sebebi de bu olabilir – Refik Anadol’un gelmiş geçmiş en sıkıcı rüyaları  yaratmasına yardım eden Yapay Zekâ şirketinin ta kendisi.[2]

Ben Davis, Artnet dergisine yazdığı eleştiride, bir Instagram arka planı olmaya namzet bu gösterideki pek çok sorundan birine değiniyor; MoMA koleksiyonu veri kümesi olarak kullanılırken “sanat tarihinin, toplumsal anlamları olan sembol üretme pratiklerinin derlendiği bir arşiv olmaktan çıkarılıp, yerleri değiştirilebilen rastgele bir görsel parçalar yığınına indirgendiğini” söylüyor.[3] Haklı. Ama “Gözetimsiz”, rastgele bir görsel parçalar yığını değil. Çok belirli bir toplumsal anlamı ve işlevi var: Birinci sınıf bir teknoloji destekçiliği bu. “Gözetimsiz”, kolektif mekânın denetimini ve sömürgeleştirilmesini, insan yaratıcılığına ait formların gasp edilmesini ve kontrolünü, orduyla fiilen kopmaz bağları olan şirketlerin üretimini hedefleyen bir program. O şekerleme renkli, eğlenceli gösteri boyunca bunun ayırdına varmak zor, ki bu da onu, tıpkı kendinden önceki soyut ekspresyonizm gibi, propaganda açısından daha da etkili hale getiriyor.

MoMA, CIA’yle olan bağını öteden beri kati surette inkâr ediyor, oysa CIA’in Soğuk Savaş sırasında ülke dışında Amerikan kültürünü teşvik etme çabalarında MoMA’nın rolü elzemdi. Frances Stonor Saunders’in gayet ikna edici biçimde gösterdiği üzere, 1947-1967 yılları arasında ABD hegemonyasını tesis etmek için son derece kapsamlı bir savaş yürütürken birçok Amerikalı sanatçı ve aydını haberleri olmadan kullanmıştı. Çok çeşitli kurumlar üzerinden dağınık ve değişken bir şekilde işletilen plan, genel anlamda, dünyayı kapitalizmin kültürel açıdan sosyalizmden üstün olduğuna inandırmaktı (Stonor Saunders’in kendi kariyeri de bu parasal ve kurumsal destek şebekesinden tamamen azade değildi. İşin aslı, muhtemelen hepimiz şu veya bu ölçüde o şebekeye temas ediyoruz.) Soyut ekspresyonizm, bu planın merkezindeydi: “Figüratif olmayan, siyaseten suskun olan bu sanat, sosyalist realizmin anti-teziydi.”[4] Jackson Pollock’ın şahsında sembolleşen soyut ekspresyonizm, tıpkı ABD’nin kendisi gibi, Avrupa resim geleneklerinden kopuk, büyük boyutlu, maskülen ve faaldi. Boya serpilmiş yalın mevcudiyeti haricinde herhangi bir anlamı açığa vurmayı reddediyordu. Başka deyişle, Amerikan kültürünü yerden yere vuranların ona atfettiği yavan yüzeyselliği bir abideye çeviriyordu. Nelson Rockefeller, ki annesi Abby Rockefeller MoMA’nın kurucusuydu ve kendisi de 1939-1953 yılları arasında müzenin genel müdürlüğünü üstlenmişti, soyut ekspresyonizmi “serbest girişim resmi” olarak tarif ediyordu.[5]

William S. Paley Vakfı –vakfa adını veren William S. Paley, MoMA mütevellisiydi ve [CIA Başkanı] Allen Dulles’un[6] yakın arkadaşıydı– 2022 yılında MoMa’nın dijital girişimlerine kaynak sağlamak amacıyla Müze’de bulunan 70 milyon dolar değerindeki bir resim koleksiyonunu sattı. Bir açıdan, Francis Bacon ve Pablo Picasso’ları elden çıkarıp karşılığında birtakım NFT’ler almak basbayağı saldırgan bir hamle. Öte yandan, MoMA’nın, toplumsal açıdan daha değerli, daha savunulabilir faaliyetleriyle tutarlı olduğu da söylenebilir: Müze, fotoğrafçılığın henüz sanat olarak ciddiye alınmadığı bir zamanda fotoğraf eserlerini koleksiyonlarına katmıştı; ayrıca, her ne kadar Amerika’nın komünizmle savaşına alet olmuşsa da soyut ekspresyonizmin de Edward Hopper gibi estetik açıdan tutucu, reaksiyoner eleştirmen ve sanatçı kadrolarına karşı savunulması gerekiyordu. Hopper o kavgada galip gelmiş olsa Amerikan sanatı bundan zararlı çıkardı.

Gelgelelim, Refik Anadol ile soyut ekspresyonist selefleri arasında önemli farklar var. Burada mesele, mecranın yeniliği değil. Üretimlerinde insan virtüözlüğünün payı olmadığı için imgelerin daha değersiz olması da söz konusu değil. Mesele, gösterişli Yapay Zekâ’nın, gözetleme sistemlerini normalleştirmek üzere gördüğü kültürel işlev; çevre üzerinde yıkıcı etkisi olan bilgisayar teknolojilerini, hoşa giden, hatta rahatlatıcı bir şeye dönüştürmesi; ordu tarafından kullanılması muhtemel ve muhakkak ki kullanılacak teknolojilerin daha da geliştirilmesinde faal biçimde rol oynaması. New York Ekolü’nün ürettiği resimlerin, estetik açıdan işe yarar propaganda malzemeleri olduğu anlaşılmıştı. Motherwell de Pollock da [sonradan CIA güdümünde olduğu ortaya çıkan] Kültürel Özgürlük Kongresi’nin Amerikan Komitesi’ne üyelerdi. CIA’in faaliyetlerine ne ölçüde alet olduklarını fark edememiş olsalar da, kendi siyasi yatırımlarından bihaber de değillerdi. Gelgelelim, yağlıboya resmin, bir teknoloji olarak hiçbir siyasi bağlantısı yoktur, ordudaki kullanımı da sınırlıdır. Uluslararası hâkimiyete yönelik daha geniş bir plana dahil edilse bile, şiddete dayalı fiilî bir baskıda hiçbir bir işlevi olamaz.

Halbuki Yapay Zekâ’nın ekonomik, toplumsal ve askerî baskının uygulanmasında sayısız işlevi var – genel izleyici kitlesi de bunu gayet iyi biliyor. Refik Anadol’un, zanaatinde kullandığı aletlerin nötr olduğuna inanabilmesi için, herkesin malumu olan ciddi miktarda bilgiyi bastırması lazım. Nitekim, kendiyle ilgili fantezilerinde, bastırılanın nasıl geri döndüğünü görmemek imkânsız: “Yawanawá halkıyla işbirliği içinde, dünyanın en büyük yağmur ormanı biyom veri kümesini derlemeyi, böylece yağmur ormanlarından ilham alan gerçek-zamanlı, kuşatıcı [immersive] bir yapay gerçekliğin oluşmasını hayal ediyorum.”[7] Brezilya yağmur ormanlarının son parçası da durmaksızın enerji tüketen makine öğrenimine kurban edildiğinde, Yawanawá halkının bu yapay taklit için minnettar olacağına hiç kuşkum yok.

 

​R.H. Lossin’in 14 Mart 2023’te e-flux dergisinde yayınlanan Refik Anadol’s “Unsupervised” başlıklı yazısının çevirisidir.

 


[1] Müze’nin Kültürel Özgürlük Kongresi ve başka kanallar üzerinden CIA’yle olan bağı ve Stonor Saunders’ın iddialarının özeti için bkz. Frances Stonor Saunders, “Modern art was CIA ‘weapon”, The Independent (22 Ekim 1995), https://www.independent.co.uk/news/world/modern-art-was-cia- weapon-1578808.html

[Türkçe özeti: e-skop, CIA’in Soğuk Savaş Silahı Olarak Soyut Ekspresyonizm]

[2] “DoD Announces Award of New Advanced Robotics Manufacturing (ARM) Innovation Hub in Pittsburgh, Pennsylvania”, ABD Savunma Bakanlığı (Ocak 2017), https://www.defense.gov/News/Releases/Release/ Article/1049127/dod-announces-award-of-new-advanced-robotics-manufacturing-arm-innovation-hub-i/.

[3] Ben Davis, “An Extremely Intelligent Lava Lamp”, Artnet (23 Ocak 2023), https://news.artnet.com/art-world/refik-anadol-unsupervised-moma-2242329.

[4] Frances Stonor Saunders, The Cultural Cold War: The CIA and the World of Arts and Letters (New York: The New Press, 1999). [Türkçesi: Parayı Verdi Düdüğü Çaldı / CIA ve Kültürel Soğuk Savaş, çev. Ülker İnce (Doğan Kitap, 2004)].

[5] A.g.e

[6] Allen Dulles, Soğuk Savaş dönemi CIA başkanı; CIA’in selefi Stratejik Hizmetler Bürosu OSS’un şefi. 1953’te Musaddık’ın devrildiği İran darbesi, 1954 Guatemala darbesi, zihin kontrolü programı MKUltra ve Domuzlar Körfezi çıkarması gibi, CIA’in tertiplediği olayları yönetti. Naziler arasından önemli sayıda bankacı, sanayici, bilim adamı, asker ve istihbarat görevlisinin kaçırılıp saklanmasında ve savaş sonrasında yeniden nüfuz sahibi olmalarında rol oynadı. John F. Kennedy tarafından görevden alındı – ç.n.

[7] “Refik Anadol on AI, Algorithms, and the Machine as Witness,” MoMA Magazine (20 Aralık 2022), https://www.moma.org/magazine/articles/821.

ağ toplumu