Daniel Bensaïd, 25 Mart 1946-12 Ocak 2010
İktisadın, bilginin, ekolojinin, dilin alanı siyasetin mekânıyla ne örtüşür ne de ona indirgenebilir. Zamansallığın sahası, birbiriyle bazen bağdaşan ve aynı yöne akan bazen de birbiriyle uyumsuz olup ayrışan farklı zamanların biraraya gelişinden müteşekkildir. Duvar saatinin veya takvimin o alışıldık tekil zaman anlayışı bunu kavramayı engeller. Siyaseti yeniden düşünmek için, homojen ve boş bir mekân fikrinden olduğu kadar kapsayıcı, kronolojik bir tekil zaman varsayımından da uzaklaşmak gerekiyor. Bunların yerine farklı alanlara ilişkin zamanların özgüllüğünü dikkate almak lazım.
Ancak bu alanların birbirinden ayrılmasıyla, siyasete özgü bir mekânı açığa çıkarmak mümkün olur. Stalinist bürokratik totalitarizme karşı bu ayrışma sanat konusunda tüm haşmetiyle kendini gösterdi – Breton-Troçki-Rivera’nın 1938 tarihli “Bağımsız ve Devrimci Bir Sanat İçin” bildirgesiyle:
Sanat, gücünden ödün vermedikçe, dışarıdan gelecek herhangi bir buyruğa boyun eğmez. Kimilerinin son derece kısa vadeli pragmatik amaçlarla sanata tahsis edebileceğini düşündüğü çerçeveleri uysalca doldurmaya rıza göstermez. Bu durumda başvurulacak yegâne şey, insanın kendi tahayyül yeteneğine bel bağlamasıdır, ki bu, bütün gerçek sanatçıların ortak özelliğidir. Bu, bir sanatçının, çağının en ciddi çelişkilerini “gizil” düzeyde çözmeye başlamasını ve yeni bir düzen kurulması aciliyetinin anlaşılması konusunda çağdaşlarının düşüncelerine kılavuzluk etmesini gerektirir… İster günümüzde ister gelecekte, sanatın, kendi araçlarıyla asla uyuşmadığını düşündüğümüz bir disipline boyun eğmesi yönünde baskı yapanlara kesinlikle karşı durmamız gerekiyor. Kararlı irademizin böylelerinin karşısına çıkaracağı formül şu olmalı: sanatta tam serbesti.[1]
Bu çok temel bir metin. Salt sanatsal faaliyetin ötesinde, burada söz konusu olan, her şeyi kökünden silip, tabula rasa haline getirip, ansızın yeni bir dünyanın icat edilebileceğine ilişkin o uğursuz yanılsamanın aksine, eşitsiz gelişimin tüm sonuçlarını göz önünde bulundurmak.
Örf ve adetler ile zihniyetlerin kendi tempoları var; bir iktisadi kararname veya hukuki tedbirden çok daha ağır ilerleyen bir olgunlaşmaya ve dönüşüme tabiler. Siyasetin “son derece kısa vadeli” hedeflerine tevekkül edemezler. Aynı şekilde çevrenin yeniden üretiminin ve muhtemel enerji kaynaklarının yenilenmesinin doğal ritimleri de, insan ölçeğindeki her türden planlamanın ufkunun önüne set çeken orta vadeye indirgenemez.
Daniel Bensaïd’in Le Pari mélancolique. Métamorphoses de la politique, politique des métamorphoses (Fayard, 1997) kitabından seçilmiş pasajlar, s. 129, 131, 132.