/ Pasajlar / Sanat ve Toplum

11/4/2017 / skopbülten / Arnold Hauser

 

Sanatı tümden reddeden putkırıcıların karşı kutbu, sosyolojik açıdan, hayatı sanatın terazisinde tartan ve sanat adına hayatı terk eden estetler değildir. İşin aslı, sanat ile toplum arasındaki her türlü doğrudan bağı inkâr etmeleri veya yıkmaları bakımından, ikisi de değerlerin ayrıştırılabilir olduğunu savunanlarla aynı safta yer alır. İkisinin de, insanın estetik eğitimine, veya toplumun sanat yoluyla kurulabileceğine ya da iyileştirileceğine inancı yoktur. Estet de putkırıcı da, sanat ile toplumu birbirinden ayırdığı için, böyle bir şeye imkân tanımaz. Sanatın olumlu ya da olumsuz, yapıcı ya da yıkıcı, statükocu ya da eleştirel toplumsal etkisi, ancak belirli bir iktidar düzenini hedef aldığında kendini gösterir; yoksa, estetlerin ya da putkırıcıların sanat tasavvurlarındaki gibi, toplumsal bir boşlukla karşı karşıya kaldığında değil. Sanat kendi içinde ne sağaltıcı ne zararlıdır; ama tam da aynı sebeple, sanatın tüm toplumlar için aynı şekilde tehlikeli ya da yararlı olmasını sağlayacak tek bir formu da yoktur. Gelgelelim, bazı koşullar altında sanat –ki toplumsal gerçekliği yansıtmakla kalmayıp, toplumu eleştirir, dolayısıyla onu kurar– toplumdaki hastalıkların teşhisine ve tedavisine elverişli olur.

 

Arnold Hauser, “Society as the Product of Art”, The Sociology of Art (Chicago: University of Chicago Press, 1985) s. 310. Çevirinin kaynağı: Bir Muamma: SanatHayat Aforizmalar, der. Ali Artun (İletişim Yayınları sanathayat dizisi, 2015) s. 163-164.  

sanat-hayat, pasajlar