/ Pasajlar / Hepimiz Göçmen Değiliz

 

Marx, daha o zamandan, taşradan kente giden ve ücret mantığına tam dahil edilmemiş olan “geç kalmış” proleterlerin, büyük kentlerdeki isyanların ana çekirdeğini oluşturacağını düşünüyordu. Şunu da unutmamak lazım ki bu proleterler aynı zamanda göçmendi (taşradan kentlere göçmüşlerdi) ve üstelik kâğıtsız göçmenlerdi. Şehirde kalma hakkı “işçi cüzdanı” denen bir belgeye bağlıydı, belgesi olmayan işçiler evlerine yollanabiliyorlardı. Emperyalist mantık, bu polis denetimi, güvencesizlik ve daimi şüphe koşullarını Afrika, Asya ve başka yerlerden gelen proleterleri de kapsayacak şekilde genişletti, o kadar. Bu da aslında emperyalist metropollerdeki proleterlerin konumunu uluslararası hale getirdi.

Proleterler her şeyden evvel “göçmen”dirler. “Hepimiz göçmeniz” sloganı, iyi niyetli olmakla birlikte yanlış bir slogandır – tam da hepimiz göçmen olmadığımız için. Dünya orta sınıfı, ki dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyor, hiç de öyle göçmenlerden oluşmuş bir sınıf temsili sunmuyor. Bu sınıf bugün milliyetçiliğin, yabancı düşmanlığının, ırkçılığın tesiri altında. Bence bütün bunların karşısına, geçici ve ampirik bir figür olan “göçmen”den daha olumlayıcı bir evrensel figür çıkarmamız gerek. Bugün emperyal kapitalizmin yarattığı muazzam bir göçebe proleter nüfusu var, bizim amacımız da bu proletaryanın dünya orta sınıfından kopmuş ve azınlıkta kalan bazı kesimlerle (yani pratikte büyük ölçüde aydınlar ve gençlerle) ittifak içinde örgütlenmesini sağlamak olmalı.

19. yüzyılda ütopyacı komünizm taraftarları da “adil kentler” yaratmak gerektiğine inanıyorlardı, başta Latin Amerika olmak üzere kimi yerlerde bunu denediler de. Şahsen ben böyle bir şeye inanmıyorum. Bugün kapitalizm her şeyi elinde tutuyor, her yeri kaplıyor. 1970’lerin “özgür radyo”larına ne oldu baksanıza; televizyon, sonra internet ne hale geldi (milyarderlerin ve polislerin aygıtları). Başta güleryüzlü görünen küçük teknoloji veya organik gıda girişimlerine bakın, başarıya ulaştıkları anda hepsi aynı doğallıkla dev işletmelere dönüşüyor. Esas mesele şu: Özel mülkiyetin toplumsal hayatın her alanındaki diktatörlüğüne son vermemiz gerekiyor. Marx, Manifesto’da öne sürdüklerinin tek bir sloganla ifade edilebileceğini söylemişti: “özel mülkiyetin ortadan kaldırılması”.

 

Thomas Nail’in, Philosophy Today dergisi için Alain Badiou’yle yaptığı söyleşiden seçilmiş pasajlar.

pasajlar