Jeff Koons'u Patlatmak

16/11/2012 / skopbülten

 

 

Guggenheim Bilbao, ve Jeff Koons’un Puppy heykeli

 

Günümüzde küresel bir müze markası haline gelen Guggenheim’ın kolları, New York’tan Berlin’e, Venedik’ten Abu Dhabi’ye, Bilbao’ya kadar uzanıyor. Fakat Guggenheim’ın küreselleşme hamlesindeki en büyük atılım, kuşkusuz, Frank Gehry’nin tasarladığı, 1997 yılında açılan Bilbao Guggenheim olmuştu. Hal Foster’ın deyişiyle “yere çakılmış bir uçak ile, Bask topraklarına inmiş bir uzay gemisi karışımı olan” Bilbao Guggenheim, İspanya’nın Bask bölgesindeki eski bir “çöküntü” alanı üzerine yerleştiği ilk günden itibaren, sadece bölgeye çektiği binlerce turistle Bilbao’yu ‘yeniden canlandırmakla’ kalmamış, mimarı Frank Gehry’yi de “star-sanatçı” mertebesine taşımıştı. Ve o günden beri, “çöküntü” bölgelerinin sanat ve kültür yoluyla ticarete açılması olgusu (yani bugün “kentsel dönüşüm” dediğimiz olgu), bizzat Guggenheim markasıyla anılıyor: “Guggenheim Etkisi” (Guggenheim Effect). Fakat Guggenheim Bilbao’nun 1997 yılındaki açılışı sırasında yaşanan bir olay, bugün pek hatırlanmıyor.

Jeff Koons’un, çelik bir iskelet üzerine canlı çiçeklerden inşa ettiği dev yavru köpek heykeli Puppy meşhurdur. (Ondan ilham alan dev bir kedi heykeli de zamanında Taksim Meydanı’na yerleştirilmişti malum.) 1997’de Guggenheim Vakfı, Puppy’yi satın alarak, yeni açılacak Guggenheim Bilbao’nun bulunduğu meydana yerleştirir. Ekim ayında İspanya Kralı’nın katılacağı açılış töreninden birkaç gün önce, Bask ayrılıkçı örgütü ETA üyesi militanlar, dev köpeğin çiçeklerini budayan görevlilerin kılığına girerek heykelin içine patlayıcı yerleştirmek üzereyken fark edilirler ve çıkan çatışmada bir polis görevlisi yaralanır. ETA’nın hedefi, küreselleşmenin ve kültürel emperyalizmin sembolü olarak gördükleri, ve koleksiyonunda Bask sanatına yer vermeyen Guggenheim’ın açılışı sırasında İspanya Kralı’na suikast düzenlemektir. Eylemleri başarılı olmaz. Sonuçta ETA militanları yakalanır, kaçtıkları ülkelerden İspanya’ya iade edilerek yargılanırlar.[1] Günümüzde hedge fon zenginlerinin ve oligarkların gözdesi olan Jeff Koons’un kitsch heykeli Puppy’nin patlamaktan kıl payı kurtulması ise, Guy Debord’un 1963’teki şu sözlerini hatırlatır:

Caracas'ta düzenlenen Fransız sanatı sergisine saldırı düzenleyen silahlı bir grup öğrenci, sergiden aldıkları beş tabloyu, siyasî mahkûmların salıverilmeleri koşuluyla iade edeceklerini açıkladılar. Güvenlik güçleri; Winston Bermudes, Louis Monselve ve Gladys Troconis'le giriştikleri silahlı çatışma sonucunda tabloları geri aldılar. Birkaç gün sonra, başka yoldaşlar söz konusu tabloları taşıyan polis kamyonuna bombalı saldırıda bulundu, ne yazık ki kamyon zarar görmedi. İşte geçmişin sanatına nasıl muamele edileceğini, hayatta gerçekten önemli olan şeyler uğruna nasıl yeniden oyuna dahil edileceklerini gösteren örnek bir olay. Gauguin'in ve Van Gogh'un ölümünden bu yana, düşmanları tarafından ele geçirilen yapıtlarının kültür dünyasından gördükleri ruhlarına uygun yegâne karşılık, muhtemelen Venezüellalıların eylemi olmuştur.[2] [EG]   

 

 



[2] Guy Debord, “Politikada veya Sanatta Yeni Eylem Biçimleri ve Sitüasyonistler”, çev. Kaya Özsezgin, Sanat Manifestoları: Avangard Sanat ve Direniş içinde, ed. Ali Artun (İstanbul: İletişim, 2011). 

Jeff Koons, kentsel dönüşüm