Hayaletlerle Dans: Che Guevara Gerçeği ve Miti

Gözlerinde uçsuz bucaksız bir uçurum taşıyor. Bu karanlık ve yarı açık gözler, sisin içinde bir ufuk çizgisi ararcasına uzaklara bakıyor. Hafifçe yukarıya kıvrılmış açık dudaklar, devrimcinin suratında hiçbir zaman görmediğimiz bir ifadenin ilk emarelerini ele veriyor. Ölü bedeni, düğmeleri açık pantolonu gibi aşınmış ve kirli bir sedyenin üzerinde yatıyor. Sedye, gazetecilerle dolu ufak bir çamaşırhanedeki beton bir lavabonun üzerine yerleştirilmiş. Bu çakma morgdaki cesedin etrafını saran topluluk arasında üniformalı bir Bolivya albayı bulunuyor. Başını öne eğmiş; saygı duruşu mahiyetinde bir jest değil bu, daha ziyade, önünde yatan şeye işaret etmek için yapılmış bir hareket. Sağ kolunu öne doğru uzatmış; işaret parmağını ölü adamın hareketsiz göğsü üzerinde gezdiriyor. Akıllara kazınan bu fotoğraf, Ernesto Che Guevara’nın yakalanıp infaz edilmesinden sonra Bolivya’nın Vallegrande şehrinde düzenlenen 1967 tarihli bir basın toplantısında çekilmiş. John Berger, Che’nin ölümü üzerine kaleme aldığı dokunaklı bir yazıda fotoğrafı, kompozisyonu itibariyle Rembrandt’ın Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi (1632) adlı resmine ve Mantegna’nın Ölü İsa’sına (ykl. 1480) benzetmişti.     

                          Leandro Katz’ın El día que me quieras (1997) başlıklı belgeselinden bir kare.



Rembrandt, Dr. Nicolaes Tulp’un Anatomi Dersi, 1632

  

Reuters tarafından tüm dünyaya servis edilen bu fotoğraf, Leandro Katz’ın eserlerinde önemli bir yere sahip. Yine de, Katz’ın Meksiko’daki Museo Universitario Arte Contemporáneo’da (MUAC) düzenlenen “Proyecto para el día que me quieras y la danza de fantasmas” (Beni seveceğin gün için proje ve hayaletlerin dansı) başlıklı kişisel sergisi bu fotoğrafla açılmıyor. Girişte, onun yerine, Adolf Mena González’in –Che Guevara’nın 1966 yılında São Paulo üzerinden Bolivya’ya geçerken aldığı sahte kimlik– büyütülmüş ebatlardaki vesikalık fotoğrafıyla karşılaşıyoruz. Darmadağınık saçları ve sakallarıyla Che’nin, takım elbise kravat giymiş bu gözlüklü ve kelleşmekte olan adama dönüşebileceğine, dahası, bu kılıkla fark edilmeden sınırı geçebileceğine inanmak çok zor. González’in anonimliği içinde ilham verici olmaktan çok uzak olan bu fotoğrafı, yabancı bir kimliğe bürünmüş tanınmaz bir Che hayal etmeye, ana-akımın görsel repertuvarı içinden çekip çıkarılmamış bir Che canlandırmaya, tarihsel imgelemi uykusundan uyandırıp altüst etmeye zorluyor bizi.   

                                                                                                       Leandro Katz, “Adolfo Mena González”, 1993/2018 

  

Leandro Katz, Che’nin cesedinin fotoğrafını, 1980’lerin ikinci yarısında, New York’taki fotoğraf ajanslarının arşivlerini karıştırırken bulmuş. Karşısına çıkan görüntünün dramatik etkisi ve Che’yi günümüzde hâlâ bir gizem aura’sıyla sarmalayan boşluk –devrimcinin cesedi, 1967’deki basın toplantısından sonra ortadan kayboldu ve 1997’ye kadar Küba’ya iade edilmedi (hâlâ da Che’ye ait olup olmadığı konusunda şüpheler var)– sanatçıyı, 22 yılını alacak olan “El dia que me quieras” adlı projeye başlamaya sevk etmiş. Proje, 1993 ile 2007 yılları arasında üretilen ve sergilenen, birbiriyle ilişkili dokuz enstalasyondan oluşuyor. Enstalasyonlar, Arjantinli kavramsal sanatçının MUAC’da düzenlenen kapsamlı sergisinde ilk defa birarada izleyici karşısına çıkıyor. İlk bakışta, bu eserler, Che’nin, ABD destekli Bolivya güçlerince yakalanıp infaz edilmesi sırasında gerçekleşen olaylara yönelik zahmetli bir tarih ve arşiv araştırmasının ürünleri gibi duruyor. Bu haliyle bile küçümsenemeyecek bir katkı bu. Fakat, söz konusu enstalasyonların yanı sıra Paradox, La huella de Viernes ve El Proyecto Catherwood gibi başka eserler de barındıran, ustalıkla düzenlenmiş sergi, Katz’ın sanatsal pratiğinin daha geniş içerimlerine de ışık tutuyor. Che’nin çeşitli fotografik tecessümlerini gün yüzüne çıkaran Katz, fantasmagorik hafıza-inşa süreçlerini devreye sokarak mitolojilerin iç işleyişlerini teşhir ediyor.   

Katz’ın yaptığı en değerli işlerden biri de, ölümünden sonra Che’nin portresini çeken Bolivyalı foto-muhabir Freddy Alborta’nın izini sürmek ve o güne kadar pek tanınmayan bu adamla sergide yer alan El día que me quieras (1997) başlıklı belgesel film için röportaj yapmak olmuş. 

Katz’ın revizyonist tarih çalışması, Che Guevara mitinin inşasına katkıda bulunan adama bir isim ve yüz vererek, sıkı sıkıya örülmüş bu miti söküyor. Film, şiirsel bir kurguya sahip olsa da Alborta’ya, imgesini nasıl inşa ettiği üzerinde durması için gerekli olan alanı sağlıyor. Fotoğrafçı, Bolivya ordusunun Che’nin gözlerini açık bırakma kararının “sıradan bir kadavradan ziyade canlı gibi gözüken ve Mesih olduğu izlenimini veren bir insanı fotoğraflamasına yardımcı olduğunu” belirtiyor. Alborta’nın Vallegrande’deki o güne dair birinci el anlatımları, göklere çıkarılan Şehit Che imgesine vurgu yapmaktansa, gerçeğe daha uygun bir resim sunuyor.   

“Proyecto para el día que me quieras”, MUAC’la eşzamanlı olarak Buenos Aires’teki Fundacıón Proa’da da izleyici karşısına çıkıyor. Fakat, 1968 Meksika öğrenci hareketlerinin ellinci yıl dönümü anısına düzenlenen M68 projesi kapsamında Amanda de la Garza, Cecilia Rabossi ve Cuauhtémoc Medina tarafından düzenlenen MUAC sergisinde, fazladan üç eser daha yer alıyor. Bunlar, Katz’ın sanatsal pratiğini Arjantin’in ötesinde daha geniş bir Latin Amerika bağlamına taşıyan eserler.

Proyecto Catherwood (1985-1995) başlıklı eserde, Frederick Catherwood’un 19. yüzyılda Yucatán’a ve Mayaların dünyasına gerçekleştirdiği gezilerde yaptığı çizimler Katz’ın yüz yıldan uzun bir süre sonra aynı harabelerde çektiği fotoğraflarla iletişim içine giriyor. Katz, Paradox (2001) adlı filminde de geçmiş ile şimdiki zaman arasında benzer bir köprü kuruyor. Filmde, Guetamala’daki Dragón de Quiriguá heykelinin görüntüleri, yakınlardaki muz plantasyonlarında çalışan işçilerin görüntüleri ile art arda ekrana geliyor. Böylelikle Katz, tam da doğru zamanda, Latin Amerika’daki çetin çalışma koşullarını Orta Amerika kültürünü romantikleştirme eğilimiyle yan yana getirmiş oluyor.   

                            Leandro Katz, “Casa de las Monjas, a la manera de Catherwood (Uxmal)” (1985).



“Proyecto para el día que me quieras y la danza de fantasmas” sergisinden görüntü.

   

Alborta’nın ünlü fotoğrafını hatırlayanlar için serginin çok daha derin bir tınısı olacaktır. Ufak bir odada, 66 siyah-beyaz fotoğraf yer alıyor. Bunlar, Che’nin cesedine ait Alborta tarafından çekilmiş fotoğrafların tamamını oluşturuyor. Bazıları, Reuters tarafından dolaşıma sokulan fotoğrafta bulunmayan birtakım sarsıcı detaylar barındırıyor: Che’yle beraber La Higuera’da pusuya düşürülen El Chino ve Willy adlı gerillaların çamaşırhanenin yerinde serili ölü bedenleri gibi.   

Freddy Alborta, Katz’a verdiği röportajda Che’nin bedenini fotoğraflarken gerçekleşen bir olaydan bahsediyor. Bolivya Ordusu’na mensup bir asker, gazetecilere cesedin kimliğini ispat etmek istercesine, kapağında Che’nin resminin bulunduğu bir Küba dergisini sedyede yatan bedenin yüzünün yanına tutmuş. Katz, bu stratejik ama vahşi jestin kâhince doğasını sezmiş olmalı: devrimcinin, tarihsel muhayyiledeki muğlak konumuna, teşhis edilip tanınmaya gösterdiği dirence ve gerçek Che ile Che miti arasında ayrım yapmanın zorluğuna delalet eden bir jest. “Proyecto para el día que me quieras y la danza de fantasmas”, tarihin hayaletlerini MUAC’a davet ediyor ve bizi, hafızalarımızda ve geçmişten geriye kalan imgelerde onlarla yüzleşmeye çağırıyor. 


Valentina Di Liscia’nın Hyperallergic’te yayınlanan Conjuring a Revolutionary Icon in Art başlıklı yazısının çevirisidir.

sanat-politika