Gazze İşgali: Mimarinin Şiddeti İş Başında

Ben bu satırları yazarken, İsrail ordusu Gazze şeridinin karadan işgaline başladı. Gözümüzün önünde yaşanan bir trajedi hakkında yazıyor olmak, bu trajediyi hazırlayan ve bir ölçüde yürürlüğe sokan (alt)yapısal koşullar üzerinde durmayı gerektiriyor.

İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (İSK) askerî operasyonlarının pek çok yönünün, (örneğin İSK’nın Twitter hesapları aracılığıyla) gösteriye dönüştürülmesi, dahası bunların İsrailli bir “seyirci kitlesi” tarafından bir nevi şov olarak izlenmesi, akla Roma oyunlarını ve dramatik ölüm teşhirlerini getiriyor. Bu oyunlarda gösterinin sahnesi, bizzat amfitiyatro mimarisiyle kurulurdu: Kurbanları arenanın sınırları içinde tutan, kapıların sadece vahşi hayvanlara veya infazcılara, yani ölümü getirecek olanlara açıldığı bir mimariydi bu. Gazze şeridine açılan kapıların sayısı çok değil; ama Roma amfitiyatrosu gibi, onlar da sadece ölümü getirecek olanlara açılıyor: İSK’ya ait birliklere ve araçlara. Böylece Gazze halkı duvarlar arasına hapsediliyor ve o duvarların geçirgenliği de İsrail ordusunun keyfine göre belirleniyor: yani mimari bütün gücüyle devreye sokuluyor.

Tabii Gazze şeridini karadan çevreleyen duvarlar, Filistinlilerin bedenleri üzerinde kullanılan gücün yegâne aracı değil, teknolojik silahlar ve gözetim aygıtları da onları tamamlıyor; ve şeridin son parçasını oluşturan deniz, bir halkı belirli bir bölgenin sınırları içine hapsetmenin tek yolunun mimariden geçmediğini gösteren iyi bir örnek. Yine de duvar, bedenleri tek bir tarafta tutmanın hâlâ en eski ve en ucuz yolu. İsrail Devleti de duvarları kullanmakta epey usta.

İSK Tugay Komutanı Şimon Naveh, kendisiyle yapılan bir söyleşide, İsrail’in Batı Şeria’da inşa ettiği duvarı kastederek şöyle demişti: “[Politikacılar] çiti [Duvar] hangi yol üzerinde yapmaya karar verirlerse bana uyar – yeter ki ben geçebileyim.”[1] Aynı söyleşide Naveh, Félix Guattari ve Gilles Deleuze’ün geliştirdiği  “kaygan mekân” ve “çizgili/pürtüklü mekân” kavramlarını yorumladığını iddia edecek kadar da ileri gitmişti. Fakat onun bahsettiği kayganlık (duvarı herhangi bir anda geçebilme yeteneği), duvarın geçirgenliğinden yararlanma ayrıcalığına sahip bedene has bir özellik: tıpkı bir gardiyan ya da bir ev sahibi gibi. Bu beden aynı zamanda mimarın suç ortağı: kelimenin tam anlamıyla, duvarın geçirgenliğinden yararlansın diye kendisine anahtar teslim edilmiş kişi.

İsrail ordusu, Gazze şeridini çevreleyen duvarın mimarı. Gazze şeridi bir hapishane işlevi görüyor; aynı zamanda, ölüm gösterisinin kurbana kaçacak hiçbir yol bırakılmadan devam etmesini sağlayan antik arenaları andırıyor.

 

Enez Geçidi

 

“Postyapısalcı” askerî strateji uzmanı Şimon Naveh

 

İsrail ordusunun “duvarlar içinden yürüme” stratejisi

 



[1] Eyal Weizman, Hollow Land: Israel’s Architecture of Occupation  (Verso: 2007), “Urban Warfare: Walking Through Walls

mimarlık ve suç