Özel gösterim sırasında Documenta’nın mekânlarında dolaşırken, bu devasa sergiye olan aşk-nefret karışımı duygularım tekrar tekrar depreşti. Her daim gözlerin üstünde olduğu bu sergiyle ilgili halihazırda devam eden ve birçok kişinin sergi hakkındaki fikrini değiştiren büyük tartışmayı kastetmiyorum, o konuya sonra geleceğim. Asıl, açılış günlerindeki izlenimlerimden bahsetmek istiyorum. Sergiye anti-Semitizm tartışmaları damgasını vururken, bu meselenin başka hangi tartışmaları boğduğu hakkında en azından bir fikrimiz olsun.
Documenta segisi her şeyden önce devasa boyutlarda – o kadar ki, büyük kısmını gördüğümü bile söyleyemem. Küratörleri, Cakartalı Ruangruba kolektifi, çok sayıda kolektifi davet etmiş, onlar da daha başka kolektifleri ve sanatçıları davet etmiş, onların bazıları da yine başka kolektifleri ve sanatçıları davet etmiş. Sonuçta şehrin dört bir yanındaki mekânlara dağılmış ve sıkışmış, hepsi başka başka şeyler yapan binlerce isimle dolu, allak bullak edici bir program çıkmış ortaya.
Bu seneki sergi “Lumbung” başlığını taşıyor. “Kolektif pirinç ambarı” anlamına geliyor bu kelime; dolayısıyla serginin ana teması, paylaşma. Mekânları gezerken, kolektifler üzerindeki bu vurgunun insanda paradoksal bir etkisi oluyor, zira sergiyi izleme deneyiminiz ziyadesiyle bireysel ve münferit. Etraflıca gezemeyeceğiniz kadar büyük ve zamana yayılmış olan, temas ettiğiniz her noktada farklı bir şeyle karşılaştığınız Documenta 15 hakkında ortak bir deneyim geliştirmeniz imkânsız.
Documenta 15’teki projelerin çoğu, geçmişteki topluluk oluşturma veya araştırma çalışmalarını, günümüzdeki pedagojik inisiyatifleri veya serginin 100 günlük süresi içinde gelişme olasılığı olan süreçleri ele alıyor. Serginin büyük kısmı bende bir sanat bienalinden ziyade sanat eğitimi bienali izlenimi uyandırdı – böyle bir şeyin işaret ettiği tüm zaaflar ve güçlü yanlarla birlikte. (Nitekim serginin önemli katılımcılarından biri, Documenta’nın eğitim ve sosyal destek departmanından doğmuş olan CAMP Notes on Education kolektifi.)
Camp Notes on Education, CAMP Space (2022), Hafenstraße 76. Fotoğraf: Ben Davis.
Sergide yok yok: etkinlik masaları, özdüşünümü ve kapsayıcılığı teşvik eden pankartlar, nöroçeşitli [neurodivergent] ziyaretçilere ayrılmış dinlenme alanları, ebeveynler için çocuk bakımı alanları, zanaat işleri ve plak satılan topluluk tezgâhları, ortak baskı atölyeleri, katılımcı sözlü tarih projeleri, kompostlama ve arıcılığa öykünen işler (daha doğrusu, kripto para madenciliği ile arıcılığı birleştiren uçuk bir iş). Nesnelerin çoğu eğreti, mütevazı, temasa açık. Filmlerde eğitici hava egemen; tarihî olaylar veya güncel meseleler seslendirmeyle veya sunucular tarafından sade bir dille açıklanıyor.
Serginin çerçevesi, Küresel Güney’deki eşitlikçi hayatta kalma stratejilerini ve topluluk inisiyatiflerini vitrine çıkarma iddiasında (geniş program içerisinde ABD’li tek grup Black Quantum Futurism). Tema olarak seçilen “Lumbung” kavramı, “günümüzün yaralarını, bilhassa da kolonyalizmden, kapitalizmden ve patriyarkal yapılardan kaynaklanan yaraları saracak” bir imkân olarak sunuluyor.
Hobi bahçesi, Nhà Sàn Kolektifi. Fotoğraf: Ben Davis.
Gelin görün ki… Sergide en çok övülen inisiyatif türlerine bakalım: çocuk tiyatrosu, kuklalar, kalıplaşmış yargıları ve hoşgörüyü konu alan atölyeler, sokak şenlikleri, derme çatma yerel girişimler, hobi bahçeleri, marjinalleştirilmiş veya tehdit altındaki kültürleri korumaya hasredilmiş arşivler… Bunların hepsi, Documenta’nın tipik Alman veya ABD’li ziyaretçilerinin hevesle benimseyeceği işler. Somut sonuçlara önem veren ve içinde “topluluk” kelimesinin geçtiği metinler üretmeye bayılan uluslararası STK kültürünün iyi kötü kabul görmüş estetik tercihleri bunlar. Nitekim bu eserlerin nedereyse tamamında, mali yardım aldıkları devlet kurumunun veya vakfın ismi yazıyor.
Filistinli “Question of Funding” kolektifinin, sanat hayırseverliğinin yarattığı bağımlılık kültürlerini ve siyasi ufku daraltma biçimlerini eleştirdiği bir videosu ve ona eşlik eden bir broşürü var. Fakat burada, neo-kolonyal fon düzenini değiştirmeyi talep etmek yerine, Filistinlileri Dayra.net adlı blok zinciri hizmetini kullanmaya çağırdıklarını görmek beni şaşırttı. (Hem bu eser, hem de Center for Art and Urbanistics'in “Beecoin” adlı işi düşünüldüğünde, Documenta 15, uluslararası sanat dünyasının ticari kaygıların geri planda olduğu kesiminin en üst mertebelerinde blok zinciri teknolojisinin yerleştiğine işaret ediyor.)
Question of Funding kolektifi video gösterimi. Fotoğraf: Ben Davis.
Birlikte yaşamanın yeni bir modeli olarak paylaşmayı ve yardımlaşmayı salık veren, neoliberalizm ve kolonyalizme meydan okuyan metinlerin çoğunda, bence sebepler ile sonuçlar birbirine karışmış. Ne sanatta ne de hayatın diğer alanlarında sürdürülebilir bir düzen tesis edilebiliyorsa, bunun müsebbibi yanlış zihniyet değil. Kassel’deki sanatçıların hepsi kolektif bir havuzu daha iyi paylaşmayı öğrense bile –ki bunun tümden faydasız bir şey olacağını söylemiyorum, iyi olurdu– temel sorun hâlâ baki: Dünya nüfusunun çok küçük bir kesimi, büyük çoğunluğun servetini ve kaynaklarını elinde tutuyor ve durumun böyle devam etmesi işlerine geliyor.
Temel sorun, “hiyerarşi” veya “bireycilik” gibi, birlikte çalışma ilkesine yönelerek düzeltebileceğiniz “Batı” menşeli bir soyut düşünme biçiminde değil. Bunlar, Anand Giridharadas’ın Winners Take All kitabında dediği gibi, kâr amacı gütmeyen sektörlerin telkin ettiği sapmalardan ibaret; zira bu kültür, “politik olanı kişisel olarak” yeniden çerçeveleyerek, sistemsel sorunları atölyelerle, kişiler arası dinamiklerle veya kendiliğinden inisiyatiflerle çözülebilecek şeylere dönüştürerek işliyor…
Lumbung tezgâhı, Hübner-areal. Fotoğraf: Ben Davis.
Ben Davis’in 6 Temmuz 2022’de Artnet dergisinde yayınlanan Documenta 15’s Focus on Populist Art Opens the Door to Art Worlds You Don’t Otherwise See—and May Not Always Want to başlıklı yazısından seçilmiş bölümler.