Paris Dada hareketinin ve sürrealizmin atalarından bahsedilirken en başta hep Alfred Jarry anılır. Breton'a göre "yollarını gösteren ve aydınlatan" odur.[1] Breton ve Soupault, editörleri oldukları Dada dergisi Littérature'de, Alfred Jarry'ye "sonuna kadar hayran olduklarını ve eserlerine itiraz ederek onu lekelemeye kalkışanlara meydan okuduklarını" yazarlar: "Ahmakların Kral Übü'yle taşak geçmelerinden haz duyuyoruz."[2] Breton ayrıca birinci Sürrealist Manifesto'da Jarry'nin "absentte sürrealist"[3] olduğunu yazar; Nadja romanında ondan alıntılar yapar. Antonin Artaud ise kurduğu "vahşet tiyatrosu"na "Alfred Jarry" adını verir.
Alfred Jarry portresi, fotoğraf Nadar, 1894 civarı.
Dergiler
Alfred Jarry'nin yazarlığı ve yayıncılığı Paris'e gelmesinden hemen sonra, 18 yaşında başlıyor. İlk yazılarından biri, Ulusal Kütüphane'de çalışırken keşfettiği Lautréamont üzerine. Jarry'nin olduğu kadar bütün avangardın rehberi haline gelecek Lautréamont'u Paris sanat ve edebiyat çevresine bu yazının takdim ettiği söyleniyor. Yazı, 1890'da yayınlanmaya başlayan Mercure de France dergisinde çıkıyor. Mercure, her sayısı özgün ahşap baskılarla özel olarak tasarlanan bir dergi. Jarry hem derginin tasarımıyla uğraşıyor, hem de özel baskılar yapıyor.
L'Imagier 4.
Jarry'nin eserinin büyük bölümünü dergilere yazdığı edebi ve eleştirel yazılar oluşturuyor. İlk edebi metni sayılan bir şiiri, 1893 yılında, üç editöründen biri olduğu L'Art Littéraire dergisinde yayınlanıyor. "Guignol" başlıklı yazısı da aynı yıl L'Écho de Paris'de çıkıyor. "Guignol", fars havasındaki kukla gösterileri. 1894'te, Kral Übü'nün kısa bir versiyonu olan Caesar-Antichrist'ın ilk bölümü de Mercure'de yayınlanıyor. Übü ilerde ayrıca Le Livre d'Art dergisinde de tefrika ediliyor. Jarry'nin makalelerini yayınladığı dergilerden bir diğeri Les Essais d'art libre. Bu arada Jarry, kendi dergilerini de yayınlıyor ve özgün baskılarla birlikte derlenen bu dergilerle uğraşmaktan büyük keyif alıyor. Bunlardan ilki 1894-1896 yılları arasında yayınlanan L'Imagier. 1896'da kendi başına derlediği, tasarladığı, üstelik dağıtımını bile yaptığı başka bir dergi daha çıkarıyor: Perhinderion. Dergi, kısa bir sunuş dışında baştan aşağı baskılardan oluşuyor; özellikle ortaçağ dönemine ait baskılar, ve başta İsa'yla ilgili "Yüce Tutku" dizisi olmak üzere, Dürer gravürleri. Kral Übü oyununun yarattığı büyük sansasyon üzerine 1899'da Jarry baskıların derlendiği bir başka dergi çıkarıyor: Kral Übü'nün Resimli Almanağı. Üç ayda bir yayınlamayı düşündüğü ve resimlerini dostu Pierre Bonnard'ın yaptığı bu dergi ancak bir kez çıkıyor. Yıllar sonra, 1931'de, Paris'teki ilk galerilerden birini açan ve Jarry'yle ahbap olan Ambroise Vollard, Almanak'tan esinlenen ve Rouault'un Übü desenlerinden oluşan harika bir gravür dizisi yayınlıyor: Rèincarnations du Père Ubu.
Sağda Le Père Ubu Chantre, 1931.
Jarry o zamanlarda çıkan başka avangard dergilerin de aranan kalemlerinden. Yıllarca anarşist galerici ve yazar Felix Fénéon'un editörü olduğu Revue Blanche dergisine de yazıyor. "Dağların Yaşlı Adamı" oyunuyla başlayan bu yazılar, patafizik "spekülasyonlar"la sürüyor. İki "spekülasyon" da, 1905 yılında, fütüristlerin lideri Marinetti'nin Milano'da yayınlanan Poesia dergisine yazıyor. Sembolistlerin La Plume dergisinde de bir sütunu var. 1903'te, editörü bir kukla tiyatrocusu olan, desenlerle bezeli satir dergisi Le Canard sauvage'ın kadrosuna giriyor. Bu dergiye yazdığı ve Hıristiyanlığı alaya aldığı "Bayır Yukarı Bisiklet Yarışı Olarak Görülen Tutku" metni büyük etki uyandırıyor. Aynı yıl, Apollinaire'in kurduğu Le Festin dergisine de "bilardo haberleri" yazıyor. Ölümüne yakın Figaro'da da beliriyor. Son zamanlarındaki bütün geliri bu tür dergi ve gazete yazılarıdır.
Romanlar
Jarry'nin ilk kitapları ise 1894'te Mercure yayınlarından basılıyor. Bunlar, önceki eleştirilerini derleyen ve ilk kez bir dipnotta patafizikten bahsettiği Les Minutes de sable memorial ile homoerotik romanlarının ilki olan Haldernblau. Jarry'nin en kapsamlı biyografisinin yazarı Alastair Brotchie, onun romanlarının neredeyse tamamının homoerotik ve misojen olduğundan bahsediyor. Misojeni, özellikle 1896'da Revue Blanche'de yayınlanan "Öteki Alkestis" dizisindeki kısa düzyazılarında zillet derekesine varıyor. Örneğin yeni doğmuş bir bebek şöyle tasvir ediliyor: "bir herif, aşağılık bir yumruya ait o cerahatli pis yarayı gizleyen yarığa umursamazca işediği için, kopuk bir tümörden kan ve irin içinde fırlayan bilinçsiz varlık."[4]
Jarry'nin diğer romanlarından Les Jours et Les Nuits-roman d'un déserteur (1897), L'Amour en Visites (1897), L'Amour Absolu (1899), ve ancak 1943'te yayınlanabilen La Dragonne da, cinsellik, homoerotizm, misojeni, ensest yüklü kitaplar. Geriye ilerde değineceğim patafizik eserleri kalıyor: Le Surmale (1901) ve Gestes et Opinions du Docteur Faustroll, Pataphysicien (1911).
Edvard Munch, Peer Gynt afişi ve Alfred Jarry, Ubu Roi afişi, her ikisi de 1896 tarihli litografi.
Tiyatro
Kral Übü, başlı başına bir kitap olarak 1896'da yayınlanır ve sembolizmin ustası Mallarmé tarafından övgüyle karşılanır. Aynı tarihlerde Jarry, Théatre de l'Œuvre'de çalışmaya başlamıştır. Jarry "İbsenist-anarşist" ilgileri nedeniyle, İbsen'in eserlerini sahnelemeye meraklı olan bu tiyatroya gayet yakındır. Zaten ilkin Henrik İbsen'in Peer Gynt oyununun sahnelenmesinde çalışır. Müzikler özel olarak bu oyun için Edvard Grieg tarafından bestelenmiştir. Program ve afiş ise Edvard Munch'un eseridir. İbsen'den sonra sıra Jarry'nin Kral Übü eserine gelir. Efsane olacak bu oyun, yarattığı tepkiler sonucunda yalnızca bir kez sahnelenebilir. Daha sonra, ancak 1901'de, Quat'z'Arts kabaresinde tekrarlanır. Ne var ki, Jarry çok önce Übü'yü, arkadaşları Terrase ve Pierre Bonnard ile birlikte kuracakları kukla tiyatrosu Théatre des Pantins'de sahneler. Müzikleri Terrase besteler, kuklaları da Bonnard yapar. İki arkadaş daha sonra da Jarry'nin ustası olarak kabul ettiği Rabelais'nin Pantagruel eseri üzerine çalışırlar. Ancak baştan kukla tiyatrosu için yazdıkları bu oyunu, önce sahneye, oradan da operaya uyarlamaya karar verirler. Bunun üzerine Jarry, Pantagruel'in librettosunu yazar. Pantagruel, Jarry'nin ölümüne kadar, genellikle Terrase'nin önerileri üzerine kaleme alacağı birçok librettonun ilkidir.
Pierre Bonnard'ın Karl Übü'nün kukla tiyatrosu için yaptığı kuklalar.
Dostlar, Sefalet, Absent ve Ölüm
Alfred Jarry Paris'in avangard salonlarının en gözde simalarından biridir. Sanat-edebiyat çevrelerinin düzenli olarak kendi aralarında gerçekleştirdiği toplantılardan oluşan salonlar, öteden beri Paris'in entelektüel ve bohem hayatının odaklarıdır. Hatta Habermas, kamusal alan konusunun klasiği haline gelen Kamusal Alanın Yapısal Dönüşümü kitabında,18. yüzyıldan itibaren Londra'da pub'ların, Paris'te ise salonların kamusal alanın en etkili merkezleri olduğunu anlatır. Kültür hayatının figürleri salonlarda birbirleriyle tanışır ve ilişki kurarlar, birçok ortak tasarı bu ortamlarda kotarılır. Ayrıca bu davetlere katılmak bir paye gibi kabul edilir, bir ayrıcalık oluşturur. O zamanlarda radikal bir tavrı ve tarzı olan her yayın, bir bakıma avangard bir hücre, bir salon çevresinde örgütlenir. Jarry bu tür salonlardan, Mercure'ün, Fénéon'un başı çektiği Revue Blanche'ın ve sembolistlerin çıkardığı La Plume dergisinin suarelerine katılır. Bir de, genellikle avangard hareketlerin başını çekenlerin düzenledikleri salonlar vardır. Jarry bu davetlere de çağrılır. Bunlardan en ünlüsü, kuşkusuz sembolizmin önderi, "Şairlerin Prensi" Mallarmé'nin salonudur. Bir diğeri Gauguin, Rousseau, Apollinaire, Munch ve Strindberg'in de müdavimlerinden olduğu Norveçli bestekâr William Molarder'in salonudur. Jarry, sanat tarihine Cézanne, Picasso, Matisse, Gauguin, Bonnard gibi modernizmin öncülerini sunan Vollard'ın galerisinde düzenlediği Salı yemeklerinde de görülür. Ayrıca bohem ve dandy çevrelerde de tutulur. Ressam Paul Grollier'in zengin metresi Boehmer-Clark'ın düzenlediği bohem suarelerde, ünlü dandy Cocteau'nun yıldızı olduğu kurtizan Misia'nın salonunda da boy gösterir.
Çağdaşı olan avangard edebiyatçı ve sanatçılar Alfred Jarry'nin Kral Übü'yle yarattığı devrimin bilincine varırlar ve bu patafizik üstadını gönülden desteklerler. Ona saldıran güruha karşı Jarry'yi savunurlar. Savunanların başında, zamanla içki arkadaşı olacak, kübizmin ve sürrealizmin isim babası Apollinaire gelir. Ayrıca Paul Valéry ve André Gide. Onu en çok onurlandıran tabii Mallarmé'nin yakınlığıdır. Gauguin onu göklere çıkarır. Sokakta kaldığında, Rousseau'nun tek gözlü evinde kalmaya başlar. Aslında "gümrükçü" Rousseau'nun dehasını keşfeden Jarry'dir. Oscar Wilde, W.B. Yeats gibi gözde çağdaş yazarlar da Übü'yü överler. Bonnard ve Fénéon yakın dostlarıdır. Mercure yayınevinden şair ve yazar arkadaşlarıyla o kadar yakınlardır ki, birlikte yaşamak üzere Paris dışında bir falanster kurarlar. Falansterler, ütopik sosyalist Fourier'nin kurduğu serbest aşka dayalı komünlerdir.
Kısacası, 20. yüzyıl başında Paris'te hüküm süren sığlıktan ve bayağılıktan iğrenen özgür ruhlu, eleştirel kafalı kim varsa, toplum, fizik ve metafizik düşmanı Jarry'nin dostudur. Picasso da hayranları arasındadır. Rivayete göre, Picasso'yla birlikte oldukları bir davette, Jarry oradakilerden birine tabancasıyla ateş eder. Neyse ki bir kaza çıkmadan, Apollinaire hemen Jarry'nin tabancasını alır ve saklaması için Picasso'ya verir. Bu hadiseden sonra da tabanca onda kalır. Jarry'nin kimi elyazmaları ve bir pentürü de Picasso'nun hatıraları arasındadır. Diğer birtakım elyazmalarının da Paul Éluard, Louÿs, Tzara ve Marinetti'nin elinde olduğu bilinmektedir. Jarry'nin avangard hareketlere rehber olması bir yana, Übü'nün kışkırtmadığı sanatçı yok gibidir. Picasso'nun yanı sıra, Dora Maar, Miro, Bonnard, Max Ernst, Rouault, Zadkine başta olmak üzere, birçok sanatçı yıllarca Übü'nün hayalinden kurtulamamışlardır.
Max Ernst, "Ubu Imperator", 1928
Jarry hayatı boyunca sefalet içinde yaşar. Tavanı kısacık boyuna rağmen kafasına değecek kadar alçak olan bir hücrede oturur. Mecburiyetten çalışmayı sevmez. Onun yerine balık tutar, "kas ve alkol gücüyle çalışan" bisikletine biner, arada sırada milleti korkutmak için tabanca atar, avarelik yapar ve alkol oranı %68 olan absent içer. Ona da parası yoksa, eter içer.
Alfred Jarry Clément ismini verdiği bisikleti üzerinde, 1898.
André Breton Kara Mizah Antolojisi'nde, "uzun zamandır vazgeçilmez olarak kabul edilen sanat ve hayat arasındaki ayrımı" Jarry'nin yıktığını yazar.[5] Jarry'nin sanatının cevheri, bir tiyatroda oynuyormuş gibi yaşadığı ve son verdiği kısacık hayatıdır. Otuz dört yaşında ölmek üzereyken dostlarından son isteği bir kürdandır.
[1] André Breton, "Alfred Jarry, initiateur et eclaireur: so role dans les arts plastques", Arts, Ekim, 1951.
[2] Aktaran Alastair Brotchie, Alfred Jarry-A Pataphysical Life (Cambridge: MIT Press, 2011) s. 178.
[3] Ali Artun (ed.), Sanat Manifestoları-Avangard Sanat ve Direniş (İstanbul: İletişim/ SanatHayat, 2010) s. 204.
[4] Aktaran, Alastair Brotchie, Alfred Jarry, s. 118.
[5] Aktaran, a.g.e., s. 308.