/ Dadanın 100. Yılı / Galeri Dada

11/3/2016 / skopbülten / Ali Artun

Galeri Dada'nın hazırlıkları 1917 başında, Ocak ve Şubat aylarında Corray Galerisi'nde açılan Dada sergisiyle başladı. Sergi, birkaç istisna dışında, Kabaret Voltaire'de de birlikte sergilemiş olan Arp, Janco, Slodki, Otto Van Rees ve eşiyle, zenci sanatçıların işlerinden oluşuyordu. Önemli bir yenilik, 1916 Eylül'ünde Münih'ten Zürih'e gelerek Dada ekibine katılan Hans Richter'in eserleriydi. Tzara, sergiler sırasında üç konuşma yaptı: "Kübizm", "Eski ve Yeni Sanat", "Zamanımız Sanatı". Bu tür konuşmalar, Galeri Dada'da düzenlenen suarelerde, performanslara kıyasla giderek daha fazla öne çıkacaktı. Sanat tarihi ve estetikle ilgili çalışmaların artması, Dada'yı enternasyonal bir harekete dönüştürme tutkusunun teorik temellerini oluşturma çabasından kaynaklanıyordu.

 

 

Solda Corray Galerisi'ndeki Dada sergisinin afişi; sağda sonradan Galeri Dada olacak Corray Galerisi'nin bulunduğu bina; Galeri Dada zemin kattaki çikolata mağazasının üstündeki kattaydı.

 

Galeri Dada'nın kurulmasına destek olmak üzere Hugo Ball da Zürih'e dönmüştü. Tzara'yla birlikte Corray Galerisi'ni devralarak 17 Mart 1917'de Galeri Dada'yı burada başlattılar. Açık kaldığı on bir hafta boyunca galeride üç büyük sergi düzenlendi. Bunlardan ilki, Kandinski ve Paul Klee'nin eserlerini de içeren bir Sturm sergisiydi ve besbelli Berlin'deyken Sturm'la yakın ilişkileri olan Ball'un çabalarıyla kotarılmıştı. Bir Spartakist olan Herwarth Walden'in 1912'de Berlin'de kurduğu Sturm Galerisi ve dergisi, Alman ekspresyonistlerinin yanı sıra, bütün Avrupa avangardının temsil edildiği en etkili organlardı.

Galeri Dada'nın açılışı dolayısıyla 23 Mart gecesinde büyük bir davet yapıldı. Heusser piyano çaldı; Ball, Tzara ve Hennings edebi metinler sundu; Arp'ın tasarladığı kostümleri giyen eşi Sophie Taeuber, Ball'un 'ses şiirleri' eşliğinde soyut danslar yaptı; Claire Walter de bunlara 'ekspresyonist dans'larıyla katıldı. Bu, o zamana kadarki en görkemli Dada gösterisiydi. Taeuber'in dansları Ball'u büyülemişti. Primitivist ritüellerden ve anlatıya dayalı olmayan dans formlarından yola çıkan ve o sıralarda Zürih'te bulunan, modern dans hareketinin öncüsü Rudolf von Laban ile onun yetiştirdiği dansçıların da dadaist bir dansın gelişmesinde büyük etkisi vardı.

 


Sophie Taeuber Galeri Dada'nın açılış gecesinde, Marcel Janco'nun yaptığı                                                                mask ve muhtemelen Hans Arp'ın hazırladığı kostümlerle dans ederken.

 

Sophie Taeuber'in Üçgenlerle Kompozisyon'u, 1917.

 

Taeuber'in bir Dada estetiğinin kurulmasında yeni dans formları yaratmanın ötesinde de katkıları oldu. Taeuber, Arp'la birlikte geliştirdikleri ve sıradan malzemeleri kullandıkları kolajların yanı sıra, Avustralya ve diğer Pasifik adalarındaki yerli sanatlardan etkilenen masklar, kuklalar ve heykeller yaptı. Arp ve Taeuber'in amaçları, 'güzel sanatlar'ı, 'uygulamalı' denen sanatların önüne koyan hiyerarşiyi sarsmaktı. Taeuber 1918'de, İsviçre Kukla Tiyatrosu'nun açılışında, kuklalarıyla 18. yüzyıl satir sanatçısı Carlo Gozzi'nin acayip bir oyununu sahneledi. Oyun aynı zamanda Freud, Jung ve Adler gibi psikanalizin babalarını hicvediyordu.

 

Kukla oyunu Kral Stag'ın final sahnesi, 1918.

 

Sophie Taeuber, Hans Arp'la birlikte kuklalarının önünde, 1918.

 

Galeri Dada'nın ilk sergisi sırasında, 1917 Mart ayı boyunca, Tzara "Ekspresyonizm ve Soyut Sanat", ayrıca "Yeni Sanat", Ball "Kandinski", W. Jollos da "Paul Klee" üzerine konuşmalar yaptı. Nisan başında düzenlenen ikinci sergi, gene bir Sturm sergisiydi. Sergiyi izleyen günlerdeki suarede Jarry, Marinetti, Apollinaire, Kandinski ve Cendrars'tan okumalar yapıldı. Arkasından zenci müzikleri ve dansları icra edildi. Ve en sonra da, Tzara'nın 'dadaist tiyatro' olarak tanımladığı, Oscar Kokoschka'nın bir oyunu sahnelendi. Mayıs ayında açılan üçüncü sergi, Giorgio de Chirico, Paul Klee ve Eric Nadelman gibi modernistlerle, dadacıların karma sergisiydi. Sergi ayrıca, çocuk resimleri, dokumalar, işlemeler ve sanat sayılmayan başka işleri de kapsıyordu. Bu sergiden sonraki akşamlardan birinde de Ball ve Tzara "Eski ve Yeni Sanat" konusunda konuşmalar yaptılar; Rönesans sanatı üzerinde durdular, Afrika şiirleri okudular ve kimi çağdaş metinler sundular. Galeri'nin kapanmasından sonra dadacılar Zürih'te bir sergi daha düzenlediler. Bu da 1917 sonunda, Kunstsalon Wolfsberg'de açılan ve Arp'la birlikte Berlin ekspresyonistlerinden Romanyalı sanatçı Arthur Segal'in işlerinin ağırlıkta olduğu sergiydi.

 

  

Solda, Galeri Dada'da 28 Nisan 1917'de düzenlenen 'Yeni Sanat' suaresi'nin programı. Sağda Galeri Dada'daki ikinci Sturm sergisi sırasında gerçekleştirilen suarenin duyurusu. Marcel Janco'nun deseni sahnede gösteri yapan iki Afrikalı heykeli canlandırıyor. Aynı desen 31 Mart 1916'da Kabare Voltaire'deki Tristan Tzara ve Richard Huelsenbeck'in 'zenci şarkıları' performansının duyurusunda da kullanılmış.

 

Dadacılar Galeri'de izleyicilere rehberlik ediyor ve onları bilgilendiriyorlardı. Akşama doğru Galeri, kafe olarak çalışıyordu: Kandinski Kafe. Giderek öğle çaylarına ve özel partilere de açılmaya başladı. Yavaş yavaş, hâli vakti yerinde seçkinlerin rağbet ettiği bir mekân haline geliyordu. Zaten sergi girişleri de, suare girişleri de paralıydı. Bütün bunlar kurucular arasında ciddi bir ihtilaf yaratmaya başladı. Gösterilerden çekilen sanatçılar oldu. Huelsenbeck bu durumla ilgili olarak ilerde şunları yazacaktı: "Şimdi dönüp geriye bakınca, Galeri Dada'yı bir 'sanat için sanat' havası kaplamıştı. Dinmekte olan cinsel güçlerini 'delice bir şeyler'le canlandırmaya çabalayan çay tiryakisi yaşlı kadınların hava attığı, güzel sanatlar için bir manikür salonuydu."[1]

Galeri Dada'yla ilgili çatışmalar program konusuna da taştı. "Ball Dada'yı, resmî sanata karşı saldırının da ötesinde, insanın hayal gücünü sınırlayan her tür sisteme karşı bir başkaldırı olarak görüyordu".[2] Ve buna uymayan her uzlaşmaya, ne kadar "negatif" olursa olsun, itiraz ediyordu. Bu uyuşmazlık, "Ball ile Tzara arasında bir savaşa yol açtı. Ve böylesi kavgalarda hep görüldüğü gibi, her türlü hakaret, tahrifat ve saldırganlığın devreye girdiği, dadaistler arası bir boğa güreşine dönüştü."[3] Ball, içten içe Dada'dan ve bütün sanattan kopuyordu. Nitekim, 1917 Mayıs'ında, Galeri Dada kapanmadan Dada'yla bütün ilişkilerini kesti ve Zürih'ten ayrılarak gene köyüne çekildi. (AA)

 

Hugo Ball

Zamanın Dışına Kaçış: Bir Dada Günlüğü

18 Mart 1917 Zürih

Tzara ile birlikte Galerie Corray’ın (Bahnhofstrasse 19) salonlarını devraldık ve dün Galeri Dada’yı bir Sturm sergisi ile açtık.[4] Bu, geçen yılki kabare fikrinin devamı. Öneriyle açılış arasında sadece üç günümüz vardı. Açılışa aşağı yukarı kırk kişi geldi. Tzara gecikince, ben birbirini destekleyip harekete geçirecek küçük bir grup oluşturma niyetimizi anlattım.

İlk Sturm sergisinde Campenduck, Jacoba van Heemskerck, Kandinski, Paul Klee, Carlo Mense ve Gabriele Münster’in resimleri var.

[...]

 

22 Mart 1917

“Gece zihnimizi boşaltmanın sırrı, çoğu zaman ona oynayacak bir şey bulmaktan ibaret." (Baader, Tagebücher, s. 48)                                                                                                                            

Sanat kendisini inkâr etmedikçe, mevcut dünya görüşlerine saygı duyamaz. Sanat, şimdiye kadar bilinegelen ve yürürlükte olan bakış açılarını reddedip yerlerine yenilerini koydukça dünyayı genişletir. Modern estetiğin gücü buradadır; hem sanatçı olup hem tarihe inanmak olmaz.

Kabarenin barbarlıklarının üstesinden geldik. Voltaire’le Galeri Dada arasındaki zaman aralığında herkes çok çalışarak yeni izlenimler ve deneyimler edindi.

 

29 Mart 1917

GALERİNİN AÇILIŞI İÇİN KUTLAMA

PROGRAM:

Soyut danslar (Sophie Taeuber; şiirler Ball; masklar Arp). Frédéric Clauser: şiirler. Hans Heusser: besteler. Emmy Hennings: şiirler. Olly Jacques: Mynona’dan düzyazı. H. L. Neitzel: Hans Arp’tan şiirler. Madam Perrottet: yeni müzik. Tristan Tzara: zenci şiirleri. Claire Walter: ekspresyonist danslar.

[...]

Soyut danslar: bir gong sesi, dansçının bedeninin en fantastik hareketleri yapmaya başlaması için yeterli bir uyarı. Dans başlı başına bir amaç haline geldi. Sinir sistemi, sesin tüm titreşimlerini, hatta belki gongu çalan kişinin gizli duygularını emerek, onları bir imgeye dönüştürüyor. Bu özel durumda, her bir sözcük parçacığının dansçının yüzlerce ekleme sahip bedeni üzerinde garip, gözle görülür bir etki yaratmasına şiirsel bir ses dizisi yeterli oluyor. “Gesang der Flugfische und Seeferdchen”den [Uçan Balık ve Denizatı Şarkısı] parıltılar ve keskinliklerle dolu, göz kamaştırıcı bir ışıltı ve delici bir yoğunluğa sahip bir dans ortaya çıkıyor.

 

10 Nisan 1917

İkinci suare için hazırlıklar. Laban’dan gelen beş hanımın siyah kaftanlar giyerek ve yüzlerine masklar takarak zenci kadınları canlandırdığı yeni bir dans üzerinde çalışıyorum.[5] Hareketler simetrik, ritim çok güçlü vurgulara sahip, mimikler ise üzerinde uğraşılmış, biçimsizlik derecesinde çirkin.

Güzellik bilinci önce gelir. Onu nasıl kurtarabiliriz? Çirkinlik bilinci uyandırır ve insanı kendi çirkinliğinin farkına vardırır.

Estet karşıtlık adına çirkinliğe ihtiyaç duyar. Ahlakçı ondan kurtulmaya çalışır. Yardımı dokunan, şifa veren güzellik var mı? Yalnızca Ego değil, her şey güzel olacak ilkesi doğrultusunda düşünürsek, belki. Estetle ahlakçıyı nasıl uzlaştırabiliriz?

Şu anda bizim stille uğraşmamız – ne yapmaya çalışıyoruz? Bilinçaltında bile olsa, içinde yaşadığımız zamandan özgürleştirerek zamana en iç katmanlardaki formunu vermek.

 

14 Nisan 1917

İKİNCİ (STURM) SUARE PROGRAMI

I

Tristan Tzara: Sunuş

Hans Heusser: "Prelüd", "Su Üzerinde Ay" (besteci tarafından çalınacak)

F. T. Marinetti: "Fütürist Edebiyat"

W. Kandinski: "Fagot", "Kafes", "Bak ve Göz At"

G. Apollinaire: "Rotsoge", "Gümrükçü'nün Sırtı"

Blaise Cendrars: "Çatırtı"

Zenci müziği ve dansı, Matmazel Jeanne Rigaud ve Maria Cantarelli'nin yardımıyla beş kişi tarafından icra edilecek (masklar M. Janco'nun)

II

H. S. Sulzberger: "Tören Alayı ve Festival" (yazar tarafından icra edilecek)

Jakob van Hoddis: Şiirler, Emmy Hennings tarafından okunacak

Herwarth Walden: August Macke, Franz Marc, August Stramm

Hans Heusser: "Türk Taşlamaları", "Kapri'de Festival" (besteci tarafından çalınacak)

Albert Ehrenstein: Kokoschka Üzerine Şiirler

III

Sfenks ve Korkuluk

Bir Garabet - Oskar Kokoschka

Masklar ve Sahneye Koyan: Marcel Janco

Bay Firdusi......................................................................................Hugo Ball

Bay Kauçuk Adam.....................................................................W. Hartmann

Dişi Ruh, Anima....................................................................Emmy Hennings

Ölüm...............................................................................................F. Clauser

 

Yüksek giriş ücretine rağmen, galeri izleyicilere küçük geliyordu. Bir Alman şair "dangalaklar" diye hitap ederek seyircilere hakaret etti. Bir başkası Herwarth Walden'ın ateşli bir yurtsever olarak bilinip bilinmediğini sordu. Üçüncü bir şair bizim "yüklü miktarda para" kazandığımızı düşünüyordu ve “Baba” başlıklı, barış konulu kısa romanının okunmasına izin vermedi.[6] Nihayetinde, hepsi hoşnutsuzdu, kısmen bizim radikalizmimizden dolayı, kısmen de kıskançlıktan.

Oyun, yan yana iki odada oynandı, oyuncular masklar taktılar. Benimki o kadar büyüktü ki, içinde rahatça metni okuyabiliyordum. Maskın baş kısmında ışık yanıyordu; karartılmış odada göz deliklerinden süzülen ışık garip görünüyor olmalıydı. Mask giymeyen yegâne kişi Emmy'ydi. Yarı peri kızı, yarı melek gibi görünüyordu, eflatun ve açık mavi. Oturma yerleri oyuncuların dibine kadar geliyordu. Tzara arka odadaydı ve görevi hem "gök gürültüsü ve şimşek"le ilgilenmekti hem de papağan gibi "Anima, tatlı Anima!" diye seslenmek. Bu arada giriş çıkışları da denetliyordu; yanlış yerde gürleyip çaktı ve sanki bu sahnelemenin bir parçasıymış gibi, geri planda kasıtlı bir kargaşa olduğu izlenimi yarattı.

En nihayet Bay Firdusi'nin düşmesi gereken noktada, iyice gerilmiş olan teller ve ışıklar birbirine dolandı. Birkaç dakika boyunca tam bir karanlık ve karışıklık yaşandı; sonra galeri her zamanki haline döndü.

 

14 Nisan 1917 akşamı Galeri Dada'da düzenlenen ikinci suarenin programı.

 

10 Mayıs 1917

Galeri akşamüstü çayları başlattı. Bayan Gyr, mimar Bay Heymann, Dr. Jollos, yazar Bay Götz, yazar Bay Barbizon. Kirli çizmeler ve bisiklet pantolonu giymiş bir memura galerinin salonlarında ben 'rehberlik' ettim (çay sırasında). O ise etrafı inceledi ve resimlerin arkalarında türlü gizli kapaklar ve başka sırlar olduğundan kuşkulandı.

 

11 Mayıs 1917

Janco ile birlikte grafik sergisinin hazırlıkları. Neitzel ve Slodki de yardım ediyor.

Galerinin üç ayrı yüzü var. Gündüzleri okula giden kız çocukları ve üst sınıf hanımlar için bir tür eğitim yeri. Akşamları, mumlarla aydınlatılan Kandinski salonu en ezoterik [içrek] felsefelerin tartışıldığı bir kulüp. Suarelerdeki partilerde ise o zamana kadar Zürih'te görülmemiş bir parıltı ve taşkınlık var.

[...]

 

Hugo Ball

Okültizm ve Başka Hoş ve Nadir Şeyler

Sanki güneşin parlaklığı ve geleneğin yerini alan mucize onu [Sophie Taeuber] aydınlatıyor. O, yeni buluşlar, acayip fikirler, her an değişen heveslerle dopdolu. Adeta ifade ettiği sesleri canlandıran, "Uçan Balık ve Denizatları" adlı bir ağıt eşliğinde dans etti. Ani ve keskin hareketlere, göz kamaştırıcı ışığa ve insanın içine işleyen yoğunluğa sahip bir danstı. Vücudunun hatları sanki parçalanıyor, her bir jesti yüz tane kesin, köşeli, keskin harekete ayrışıyor. Görüntüdeki, ışıklandırmadaki, atmosferdeki soytarılık, aşırı duyarlı bir sinir sisteminin muzip ve alaycı bir eğlence için kullandığı bahane. Onun dans figürleri aynı anda hem esrarlı hem tuhaf hem esrik.[7]

 

 

Tristan Tzara

Zürih Kroniği

14 Nisan 1917

Galeri Dada'daki Gösteriler

"Sfenks ve Korkuluk"

O. Kokoschka 6.

Firdusi kauçuk adam Anima Ölüm

Bu gösteri tiyatromuzun yönünü belirledi. Sahne yönetimi, incelikli bir icat olan patlamaya hazır rüzgâra bırakıldı, senaryo, seyircilere; gözle görülür yönetim, acayip dekorlar: DADAİST tiyatro. Her şeyden önce, masklar ve tabanca efektleri, yönetmenin kuklası. Bravo! & Bum bum!

[...]

1 Haziran

Galeri Dada süresiz tatile girdi.[8]

 

Richard Huelsenbeck

En Avant Dada: Bir Dadaizm Tarihi[9]

1920

Görmek için gözleri, işitmek için kulakları olanlar için dadaizmin tarihi kuşkusuz son yirmi beş yılın en ilginç psikolojik hadiselerinden biri. Zürih'teki beyefendilerin elinde Dada, onları fersah fersah aşan bir yaratığa dönüştü ve kısa bir süre sonra artık Dada'nın varoluşu, sanatta dadaist hareketin gerektirdiği iş yönetimi hassasiyetiyle yürütülemez hale geldi. Tüm coşkulu çabalara karşın kimse Dada'nın ne olduğunu anlayabilmiş değildi. Tzara ve Ball, dadaist sanatı, yani Tzara'ya göre nesnel olmayan, soyut sanat anlamına gelen 'modern' sanatı sergileyen bir 'galeri' açtılar. Ama dediğim gibi, soyut sanatın modası çoktan geçmişti. Yıllar önce Picasso etkili bir entelektüel dünya kavrayışının ifadesi olarak perspektifi bir kenara bırakıp, Braque'la birlikte 'kübizm' diye niteledikleri arkaik gibi gözüken, matematiksel mekân temsiline yönelmişti. Yaşlanmakta olan Avrupa'nın havasında, iradenin son bir gayretiyle girişim yapılması talebi vardı. Onun itici gücü, tüm kültürlere ve sanatsal tekniklere hâkimiyetle, farklı stillerin yüzlerce yıl önce türediği kaynak olduğu fark edilen eski sezgisel imkânlara dönüştü [...]

Galeri Dada geçici bir hevesle kübist, ekspresyonist ve fütürist resimler sergiledi; Dada sözcüğü dünyayı fethederken, o, çay toplantıları, konuşmalar ve okuma akşamları düzenleyerek küçük sanat işletmesini sürdürdü. İzlemesi dokunaklı bir şeydi. Küçük grup günbegün kafesinde oturup, dört bir ülkeden yağan eleştirel yorumları okudu; bunların öfkeli üslubu gösteriyordu ki Dada birilerinin kalbine dokunmuştu. Hayretten dilimiz tutulmuş, şanımızın tadını çıkarıyorduk. Tristan Tzara art arda manifestolar yazmaktan başka bir şey düşünmez olmuştu. "Art nouveau ne fütürizmdir ne de kübizm" diyordu fakat Dada. Peki ya Dada neydi? Cevap geldi: "Dada, ne signifie rien" [Dada hiç bir anlam taşımaz].

[...] Belli ki Galeri Dada'nın beyefendileri kendi boylarının poslarının dadaizmin başarısına erişemediğinin pekâlâ farkındaydılar. İşler öyle bir noktaya geldi ki, gidip Berlinli sanat simsarı Herwarth Walden'dan (çoktandır soyut sanat teorilerinden para kazanıyordu) resim ödünç alıp, İsviçreli ahmaklara sanki olağanüstü şeylermiş gibi yutturuyorlardı. Edebiyatta primitif eğilimler izlendi. Ortaçağ metinleri okundu. Tzara, tesadüfen keşfettiği Bantu ve Winnetu kültürlerinin kalıntısı diye yutturduğu zenci dizelerini ağır ağır seslendirerek İsviçrelileri dehşete düşürdü. İç karartıcı bir dadaistler topluluğuydu.

Şimdi dönüp geriye bakınca, Galeri Dada'ya bir 'sanat için sanat' havası hâkim olmuştu. Dinmekte olan cinsel güçlerini 'delice bir şeyler'le canlandırmaya çabalayan çay tiryakisi yaşlı kadınların hava attığı, güzel sanatlar için bir manikür salonuydu. Galeri Dada ihtirasların bekleme odasıydı. Orada sanat palavrasının acemileri, tıpkı Werfel'in Tanrı'ya, doğaya ve ruha methiyeler düzdüğü şiirlerinde olduğu gibi, hareketin önderlerine gıptayla bakmaya kendilerini alıştırıyorlardı. Galeri Dada, adı bir kenarda göründüğü sürece kimsenin en ufak bir utanç hissetmediği küçük ve darmadağınık bir edebi toplantılar mutfağıydı. Beyefendilerin tümü enternasyonaldi. tam da bir dönüm noktasında Avrupa için bir facia olan Ruh Birliği'nin üyeleriydi. Dar anlamıyla sanat faaliyetleri için gerekli olan uzlaşma mefhumuna sahip olmayan, iki boyutlu, ölçülü-biçili yaratıklardı.

Bu durumdan bir şeyler çıkarmanın yolu bulunabilirdi. Grup hiçbir şey yapmadan başarı elde etti. Bir şeyler ürettiler, herhangi bir şeyler ve gördüler ki dünya bunlara yüksek fiyatlar ödemeye hazır. Sanatın ve ruhun avantacıları için bulunmaz fırsat. Fakat Galeri Dada'da soyut sanat satan beyefendilerin hiçbiri bunu anlamadı ya da anlamak istemedi. Tzara, soyut Mitos'u içinde bir sanatçı olarak pozisyonundan vazgeçmek istemiyordu çünkü hasretini çektiği liderlik konumu elle tutulacak kadar yakınına gelmişti. Kabare Voltaire'in kurucusu Ball (ki uzak görüşlü bir adamdı) ise fazla onurlu, fazla Katolik, fazla bir şeylerdi. Her ikisi de Dadaizmin önündeki imkânların farkında olsalar da, psikolojik dirayete sahip değillerdi. Avantacı biri olarak, Manolescu olarak dadaist: yeniden işin bu yönü öne çıktı.

Memnuniyetsizlik Tzara ile Ball arasında bir savaşa yol açtı. Ve böylesi kavgalarda hep görüldüğü gibi, her türlü hakaret, tahrifat ve saldırganlığın devreye girdiği, dadaistler arası bir boğa güreşine dönüştü. Ball, kendi tabiatını hatırlayarak Dada'dan ve bütün sanattan kesinlikle koparak Bern'de bir demokrat olarak hayatını sürdürdü ve, bana kalırsa, bunda çok da başarılı oldu. Tzara'yla destekçileri bir süre için afallayarak suskunluğa büründüler ama sonra (muhtemelen Dada onlar olmadan da dünyada gayet iyi yürüdüğünden), yeniden l'art nouveau ve l'art abstrait'nin içine daldılar [...][10]

 

Çeviri: Nur Altınyıldız Artun



[1] Leah Dickerman (der.), Dada (Washington: National Gallery of Art, 2005) s. 35.

[2] John Elderfeld, "Introduction", Hugo Ball, Flight Out of Time: A Dada Diary içinde, der. John Elderfield, çev. Ann Raimes (New York: Viking Press, 1974) s. xxxii.

[3] Huelsenbeck'ten aktaran John Elderfield, a.g.e., s. xxxii.

[4] Ocak ve Şubat 1917’de Hans Corray, Bahnhofstrasse’deki galerisinde dadacı ressamlar Arp, Van Rees ve eşi, Janco, Richter, Tscarner, Helbig ve Slodki’nin eserlerini sergilemişti (gazeteler onlardan “Zürih kübistleri” diye söz etti). Galeriyi yeni dada merkezi olarak kullanmak, ister istemez görsel sanatları öne çıkarmak anlamını taşıyordu.

[5] Macar asıllı dans sanatçısı ve kuramcısı, Avrupa’da modern dansın öncülerinden Rudolf von Laban’ın dansçılarına değiniyor. İsviçre’den başlayarak başka kentlere dağılan dans okullarının ilkini 1915’te Zürih’te açtı; dans için bir notasyon sistemi geliştirerek1928’de yayınladı. (ç.n.)

[6] Leonhard Frank'ı kastediyor.

[7] Aktaran John Elderfield, "Introduction", a.g.e. içinde s. xxxi.

[8] Robert Motherwell (der.), The Dada Painters and Poets: An Anthology içinde (New York: Wittenborn, Schultz, 1951) s. 237-238.

[9] 'En Avant Dada', çevirilerde olduğu gibi bırakılan, "Dada İleri" anlamında bir tabir – ç.n.

[10] A.g.e. içinde s. 32-34.

Dada'nın 100. Yılı