Çağdaş Sanat Piyasasının Petrol Bağımlılığı

27/7/2013 / skopbülten

Geçtiğimiz günlerde New York Times’ta yer alan bir makale, Katar emirinin sanatsever kızı Şeyha El Mayassa’nın çağdaş sanat piyasasında estirdiği rüzgârı tekrar gündeme getirdi. Ancak monarşiyle yönetilen bu küçük petrol zengini ülkenin eser alımları için ayırdığı bütçe düşünüldüğünde zaten kolay kolay gündemden düşeceği yok. Zira müzayedelerde kırılan pek çok rekorda imzaları var. Örneğin 2007’de Rothko’nun White Center’ına 72,8 milyon dolar, Damien Hirst’ün ilaç serisinden bir eserine 20 milyon dolardan fazla ve 2011 yılında da Cézanne’ın Card Players’ına 250 milyon doların üstünde bir bedel ödemenin dışında, Francis Bacon, Roy Lichtenstein, Andy Warhol ve Jeff Koons gibi sanatçıların da belli başlı eserlerini alışveriş sepetlerine eklemeyi ihmal etmemişlerdi. Phillips müzayede evinin satış yöneticilerinden Patricia G. Hambrecht’in yorumuna göre, bugün sanat piyasasındaki en önemli alıcılar onlar ve onların olduğu yerde dönen paranın haddi hesabı yok. Batılı uzmanlar, Katar’ın bir yılda sanata harcadığı paranın bir milyar dolara ulaştığını tahmin ediyorlar. Oysa geçtiğimiz yıl New York’taki Modern Sanat Müzesi MoMA’nın satın alma bütçesi 32 milyon, Metropolitan’ınki ise 39 milyon dolardan ibaret.

 

                                                             Paul Cézanne, Card Players, 1894-95

 

Katar bir yandan, salt petrol zenginlikleri sayesinde Ortadoğu ülkelerine yapılan müdahalelerde Irak’ın işgalinde, Libya’da ve Suriye’de ABD’nin en önemli müttefiklerinden ve askeri üslerinden biriyken, bir yandan da kültürel bir “üs” olma çabasında. Şeyha El Mayassa’nın New York Times’a yaptığı açıklamaya göre, sanat kurumları inşa ederek ve içlerini pahalı Batı sanatıyla doldurarak, Batılı’ların Müslüman toplumlara karşı önyargılarını değiştirmek mümkün. Bu “önyargıların” arasında temel insan hakkı ihlalleri, ifade özgürlüğünün yerinde yeller esmesi de var.  Economist’in yakıştırmasıyla “sanat dünyasının en güçlü kadını” olan ve fakat ne resmi bir sanat tarihi eğitimi olan, ne de ülkesi adına attığı kültürel adımları asla müzayede salonlarına veya galerilere atmayan Şeyha El Mayassa’nın hangi eserleri alacağına karar verenler birtakım sanat danışmanları olmuş hep –aslında onlar da danışmandan ziyade simsar olarak bilinen Philippe Ségalot, Franck Giraud ve Guy Bennett gibi isimler. Satın aldıkları, fiyatı ne olursa olsun, “en iyinin en iyisi”. ABD’de siyaset bilimi okumuş olması da anlamlı çünkü 2010’da yaptığı bir konuşmada  “kültürel kurumlarımız ve kültürel gelişimimiz yoluyla kendimizi dönüştürüyoruz ve sanatı ulusal kimliğimizin çok önemli bir bileşeni kılıyoruz” diyordu. Böylelikle artık Ortadoğu denildiğinde Batılıların aklına Bin Ladin gelmeyecekti.

 

                                 Şeyha El Mayassa Takaşi Murakami'nin 2010'da Versailles'deki sergisinin açılışında

 

Kaldı ki toplanan bunca eserle ne yapacakları hâlâ kafaları kurcalıyor. Skop’ta daha 2011’de sorduğumuz gibi, “Arap monarşilerinin çağdaş sanata gösterdikleri bu ilgi karşısında şimdi sanat tarihçileri şu soruyu tartışıyor: Hitler ve Stalin gibi diktatörler, avangardın en canlı damarları olan Alman ekspresyonizmi ve Rus konstrüktivizmi gibi zamanlarına ait çağdaş sanatları ezerken, çağımızın en despot hükümdarları olan emirler acaba neden şimdi ‘çağdaş sanat’ hamisi kesiliyorlar?”[1] Son yıllarda başkent Doha için planlanan, Jean Nouvel, I.M. Pei ve Jean-François Bodin’e ait üç projenin hepsi de yerel sanata ve sanatçılara yönelik –Katar Ulusal Müzesi için yeni bir bina, İslam Eserleri Müzesi ve Arap Modern Sanat Müzesi. Dolayısıyla uzmanlar da toplanan tüm bu Batı kökenli eserler için ayrıca bir proje hazırlanacağı beklentisi içinde; ancak resmi mercilerden şu ana dek buna yönelik herhangi bir açıklama yapılmış değil. Amerika’daki bazı sanat kurumları bunca önemli eserin ülke dışına çıkmasından rahatsızlık duysa da ve bazılarına kendileri sahip olmuş olmayı istese de, MoMA’nın yöneticisi Glenn D. Lowry’ye göre Amerikalı sanatçıların eserlerinin Moskova, Şanghay veya Katar gibi ülkelere gitmesi yine de Amerika’nın kültürünün ve öneminin anlamlı bir yansıması. New Yorklu bir simsar ve Sotheby’s’de 35 yıl yöneticilik yapmış biri olan David Nash’e göre de alacaklarını aldıktan sonra çekilmeleri sanat piyasasında kimsenin kolay kolay dolduramayacağı bir boşluk yaratacak. Kesin olan şu ki, petrol zengini ülkelerin çağdaş sanata gösterdiği bu şüpheli ilginin kaynağı her ne olursa olsun hiçbir müzayede evi çekilmelerinden memnun olmayacaktır. [NAA-NÖ]

 

 

 

 

Kaynak: http://www.nytimes.com/2013/07/23/arts/design/qatar-uses-its-riches-to-buy-art-treasures.html?pagewanted=2&_r=2

 



Katar, sanat hamileri, çağdaş sanat